Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Lafı eğip bükmeden söylemek gerekirse; ister “yeniden”seçim, ister “tekrar” seçim diyelim 1 Kasım’da seçim kararı alınmasıyla siyaset kurumu; 7 Haziran’da ortaya çıkan “milli irade”yi tanımamış, fiilen geçersiz kılmıştır.

        Böylece; Türkiye ortadan bölünmüş, kutuplaşmış, kamplaşmış ve çatışmacı bir ortamda kana doymayan bölücü terör örgütünün tehdidi altında yeni bir seçime sürüklenmiştir.

        Şimdiden görülen, sürüklenilen bu yol; Türkiye’yi belirsizlik, istikrarsızlık, karamsarlık ve umutsuzluk noktasına götürecektir.

        Bir yanda bütün dengeleri alt üst olmuş, büyümeyen ve dış etkiler karşısında kırılganlığı her geçen gün artan döviz fiyatları kontrolden çıkmış ekonomi, diğer yanda işsizlik, yoksulluk ve her gün bir başka baba ocağına, ana yüreğine ateş düşüren, ulusuzumuzu yasa boğan kanlı bölücü terör... Buna karşılık bir araya gelemeyen, uzlaşma ve demokrasi kültüründen yoksun siyaset kurumu...

        Bu siyaset kurumu ki; 7 Haziran’da vatandaşın verdiği oyu, ortaya koyduğu tercihi yok saymış ve halkın oyuyla oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni siyasi manevralarla fiilen fesh etmiştir.

        Oysa; Türkiye’nin herhangi bir siyasi partinin sayısal çoğunluğuna dayanan “tek parti iktidarı”na değil; prestije ve moral, güce sahip uzlaşma kültürüyle beslenen bir hükümete ihtiyacı var.

        Toplumun temel problemleri ancak; moral değerleri yüksek, uzlaşmacı ve kapsayıcı bir hükümet yapısıyla çözüme kavuşturulabilir.

        Demokrasi de çoğulculukla zenginleşir, halk özgürlük alanı genişledikçe, yarınına olan güveni arttıkça demokrasiyi daha çok sahiplenir, böylece demokrasi de daha çok güç kazanır.

        SİYASET, HAYATI DEĞİŞTİRMELİ

        Siyaset; vatandaşın günlük hayatını değiştirmek, dönüştürmek, refahını artırmak ve geleceğini “olumlu” bir biçimde şekillendirmek için gücünü milli iradeden alan bir yönetim sanatıdır.

        Türkiye ekonomiden sosyal ve siyasal yaşamda bir çok alanda hasarlıdır; toplum ortasından yarılmış, gerilim ve çatışma ortamı oluşmuştur. Bu hasarları tamir edecek bir yönetime ihtiyaç var.

        Ne yazık ki; 7 Haziran sonrası yaşanan gelişmeler, Türk demokrasisinin uzlaşma kültürüne sahip olmadığını bir kez daha ortaya çıkarmıştır.

        Türkiye’nin yönetilmesi giderek zorlaşıyor.

        Demokrasi de; “liberal” özellikten uzaklaşarak Avrupa standartlarına uymayan “sığ” ve uzlaşma kültüründen yoksun “yönetemeyen demokrasi”ye dönüşüyor.

        Bu arada; seçim hükümetinin kurulmasına ilişkin uygulanan yöntem de, CHP ve MHP’nin içini karıştırma amacı taşıyan siyasi etikle bağdaşmayan yöntemdir.

        MHP yetkililerinin açıklamalarında, “MHP Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş’in, parti kararına rağmen Davutoğlu’nun kurulacak seçim hükümetinde bakan olarak yer alması önerisine “olumlu cevap vermesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı görüşmenin sonucu olduğu” belirtiliyor.

        MHP yönetimi, Türkeş’in Davutoğlu’nun davet mektubuna “olumlu” cevap vermesinin hemen ardından harekete geçerek Tuğrul Türkeş’i, “tedbirli” olarak ihraç talebiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na sevketti. Bunun anlamı; Tuğrul Türkeş’in MHP ile ilişkisi fiilen sona ermiştir. Dolayısıyla; Türkeş seçim hükümetinde MHP’yi temsil edemeyecektir. Hükümette siyasi partiler olarak AK Parti ve HDP yer alacaktır.

        Sonuç olarak: Milli irade yara aldı, siyaset kurumu itibar kaybetti.

        Diğer Yazılar