Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bayramlar; barışın, kardeşliğin, dayanışmanın, hoşgörünün hakim olduğu; küskünlüğün, dargınlığın ortadan kalktığı ve sevginin, dostluğun paylaşıldığı, umudun yeşerdiği güzel ve anlamlı günlerdir.

        Ancak ne var ki; yaşadığımız bu Kurban Bayramında deyim yerindeyse ağzımızın tadı yok... Bunun nedeni de; yüreğimizi dağlayan, anaların ağlamaktan göz pınarlarını kurutan, her gün bir baba ocağına ateş düşüren, ulusumuzu yasa boğan şehit haberleri. Sanki kaderimizmiş gibi, yas tutan bir ulus haline geldik.

        Bölücü terör hız kesmeden devam ediyor, şehit haberlerinin ardı arkası kesilmiyor, siyasi çatışma ortamı giderek daha da sertleşiyor. Toplumsal bölünme derinleşiyor ve ayrışmayı, kutuplaşmayı besleyen siyasetin “nefret” dili bir türlü yumuşamaya evrilmiyor.

        Etnik ve dini farklılıklar; gücümüz, zenginliğimiz olacak yerde “zafiyet”e dönüşüyor. Oysa; toplum ne kadar çok renkli, çok sesli olursa; o ölçüde güçlü ve uzlaşma kültürünün beslediği hoşgörülü, dayanışmacı ve barışçı olur.

        Bunu sağlayacak olan da etnik ve dinsel farklılıkları çatışmaya dönüştüren değil, tersine; demokrasiyi özümsemiş, çoğulcu yapıyı içine sindirmiş “adil” bir yönetimdir.

        Türkiye; stratejik ve jeopolitik konumu dolayısıyla fırsatlar ülkesidir.

        Halkına daha fazla refah, daha fazla özgürlük, daha fazla umut vadeden bir yönetime ihtiyacımız var.

        Unutmayalım ki; tüm güçlerin tek elde toplanmasının, topluma kazandıracağı tek bir şey yoktur. Hele, ne yapıp edip “tek başına iktidar olacağım” dayatılması; bu yoldaki zorlama toplumu bir “def” gibi germeden başka bir işe yaramaz.

        Geniş tabanlı uzlaşma

        Türkiye’nin tek başına iktidarla yönetilmeye değil; geniş tabanlı uzlaşmaya dayalı bir koalisyonla yönetilmeye ihtiyacı var.

        Uzlaşma ortamının acilen sağlanması için birden çok neden var. Sistem tıkanmıştır, bu durum sürdürülebilir değildir.

        Güç yoğunlaşması, sürekli zorlama, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı “siyaset dili”; ülkeyi çıkmaza sürükler.

        Seçimler; ifade özgürlüğüne, bağımsız ve etkili medyaya, siyasetin her kademesinde ve kamu yönetiminde saydamlığa, hukukun üstünlüğüne, yargı bağımsızlığına ve güçlü bir sivil topluma sahip olmaya uygun bir ortamın hazırlanmasına kapı açmalıdır.

        Siyasal iktidar toplumsal amaç değil; sorunlar çözümü; özgürlük alanlarının genişlemesi, refahın yaygınlaşması, barış ve hoşgörü ortamının oluşması için bir araçtır.

        Hoşgörü, kardeşlik, barış ve dayanışmanın yolu; geniş zeminde bir uzlaşmadan geçer.

        Sonuç olarak: Bu bayramda içimizdeki kin ve intikam duygularını kurban edelim, sevgiyi, barışı, hoşgörüyü, kardeşliği egemen kılalım.

        Diğer Yazılar