Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nde (İGC) yeni dönemin başarılı olmasını ve mesleğimize olumlu katkılar sağlamasını diliyorum.

        Cemiyet Başkanımız Misket Dikmen’i ve yönetim kuruluna seçilen arkadaşlarımızı da yürekten kutluyorum.

        Basın mensuplarını çatısı altında toplayan ve 15 Mayıs 1919’da Yunan Efzon Alayı işgal askerine kordon boyundan ilk kurşunu sıkarak Türk direnişini başlatan Gazeteci ve Yazar Hasan Tahsin ruhunu taşıyan İzmir Gazeteciler Cemiyeti; her şeyden önce birleştirici, kucaklayıcı bir “misyon”un temsilcisi olmayı hedef seçmelidir.

        Kurumların, kuruluşların geçmişlerinde bir ölçüde de konjonktürden kaynaklanan zorluklar, üyeleriyle arasında kırgınlıklar, dargınlıklar, küskünlükler olabilir. Bu; istenen bir sonuç olmamakla birlikte belli sınırlar içinde “doğal” karşılamak da gerekir.

        Çünkü; yöneticilerden kaynaklanan problemleri kurumlara mal etmemek gerekir. Dünde yaşananları bugüne ve yarına taşımak; geleceğimizi “olumsuz” etkiler.

        Bu anlayışla; “dün”e saplanıp kalmadan bugünkü yönetime destek olmalıyız.

        Yönetimden beklentimiz de 10 yıl öncesinde olduğu gibi; “günlük siyaset”in “çekim merkezi”ne girmeden üyelerin tümünü kucaklayan, geçmiş yönetimin “ayrıştırma” sonucunu doğuran uygulamaları nedeniyle Cemiyet’ten ayrılan başta bazı gazete temsilcilerimize ve değerli meslektaşlarımızı da kucak açan “davetkâr” bir anlayışı sergilemelidirler. Gazeteciler Cemiyeti, siyasi partilere, siyasal görüşlere ve üyelerine eşit uzaklıkta, eşit yakınlıkta olmalıdır.

        DAYANIŞMAYA ÖNCÜLÜK

        İGC; meslek etiğine dayanışmasına öncülük etmeli, Dokuz Eylül Gazetesi; önceliği mesleki sorunlara ve ülkemizin temel problemlerine vermeli, işsiz ve deneyimli gazetecilere “iş olanağı” sağlamalıdır.

        Basın kuruluşları ve gazeteciler arasındaki kutuplaşma, ayrışma; sadece mesleğimizi yozlaştırmakla kalmaz; aynı zamanda demokrasi, uzlaşma ve hoşgörü kültürümüze de zarar verir.

        Mücadele alanımız; düşünce ve ifade özgürlüğünü güvence altına almak olmalıdır. Cemiyetimizin çatısı altında; gazetecilere grevli, toplu sözleşmeli sendikal örgütlenme, özgürlüğün sağlanması, taşeronlaşmanın önlenmesi, meslek ahlakının yozlaşmasının önüne geçilmesi, “otosansür”e engel olunması mücadelesini vermeliyiz.

        Unutmayalım ki; “otosansür” “sansür”ün ikiz kardeşidir. Çağdaş devlet yönetiminin görevi; gazetecileri “otosansür”e zorlamak değil, tam tersine gazetecilerin çalışmalarını kolaylaştıracak yasal, sosyal ve mesleki ortamı hazırlamaktır.

        Sonuç olarak: Düne değil; bugüne ve yarına bakalım; meslek dayanışmamızı “günlük siyasi tartışma”lara kurban etmeyelim.

        Diğer Yazılar