Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye-AB ilişkileri son günlerde karşılıklı “sert” söylemlerle giderek bozuluyor.

        Bu süreç ekonomimize zarar verir, terörle mücadelede elimizi zayıflatır, demokrasi ve özgürlükler alanında Türkiye’yi geri götürür.

        Türkiye-AB ilişkilerinin dondurulması, müzakere sürecinin “askıya alınması”; Türkiye’yi “etkisiz” bir Ortadoğu ülkesi konumuna itmekten başka bir sonuç vermez.

        Unutulmamalıdır ki; 50 yıllık Avrupa Birliği yolculuğumuz, Atatürk’ün bize hedef gösterdiği “çağdaş uygarlık” yolculuğudur.

        Avrupa Birliği Projesi; Türkiye’yi medeni dünya ile buluşturacak Cumhuriyet’in en büyük ve kapsamlı projesidir.

        Avrupa Parlamentosu Başkanı Schulz’un “sorumsuz ve tahrik edici” bir üslupla sarf ettiği “AB olarak Türkiye’ye ekonomik önlemleri düşünmeliyiz. Türkiye idam cezasını geri getirirse üyelik görüşmeleri son bulur”şeklindeki sözlerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “sert” tepki gösterdi ve “referandum resti”yle karşılık verdi.

        Erdoğan, Schulz’a tepkisini “Sen kim oluyorsun. Türkiye’ye yaptırım uyguluyorsun. Şu terbiyesize bak senin her yerin yaptırım olsa ne yazar. Cumhurbaşkanı olarak yıl sonuna kadar beklerim. Ondan sonra da millete giderim. Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz.”şeklindeki sözleriyle dile getirdi.

        Türkiye’nin bu “tavizsiz” tutumundan sonra, AB Dışişleri Bakanları toplantısından “Türkiye ile diyaloğun devamı” kararı çıktı. Bu arada; Merhum Turgut Özal AB’ye “tam üyelik” için başvuru yaptığında “uzun ince bir yola girdik” dedikten sonra “Belki aşağılayacaklar, iteleyecekler, engeller koyacaklar, ancak; yılmamalıyız, sonuna kadar yürümeliyiz. AB’ye tam ortaklık hedefine varmalıyız”şeklindeki sözleriyle uyarıda bulunmuştu. Bugün yaşananlar Özal’ın öngörüsüyle örtüşmektedir.

        EKONOMİK İLİŞKİLER

        AB ülkeleriyle çok kapsamlı ekonomik ve ticari ilişkimiz var.

        İhracatımızın yarısını AB’ye yapıyoruz, turistlerin yarısı AB ülkelerinden geliyor.

        Dış kredilerin neredeyse tamamını AB üyelerinden alıyoruz, doğrudan yatırımlar, sıcak para AB ülkelerinden geliyor. AB ile ilişkilerimizin bozulması ekonomimizin çarklarını durdurur.

        AB ile ekonomik ve ticari ilişkiler bizim ekonomimiz için çok önemlidir. Bu durumu bilen Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek; iş adamları ile toplantısında “AB’den koparsak 3.Dünya ülkesi gibi algılanırız. AB bizim için bir referanstır. Dünyada ileri standartlar Avrupa’dadır.Eğer; AB ile müzakerelerde bir ilerleme sağlarsak; İslam dünyası nezdinde daha cazip ve güçlü bir ülke oluruz. Kendi menfaatimiz gereği AB ile ilişkileri devam ettirmemiz lazım” şeklinde konuştu.

        Ayrıca; 11. Cumhurbaşkanı Gül de, AB-Türkiye ilişkilerinin geldiği aşama konusunda “yaşanan süreci sağlıklı bulmuyorum. Üyelik için müzakere süreci ekonomik ve siyasi olarak işimize yaramıştır. En büyük ekonomik büyümeleri AB’ye üyelik müzakereleri sürecinde yaşadık. Türkiye’ye en büyük yabancı sermaye bu süreçte geldi. 2002 öncesinde yıllık 1 milyar dolar gelirken bu süreçte bir yılda 28 milyar dolar yabancı sermaye geldiği oldu. Temel insan hakları, demokrasi ve özgürlükler konusunda standardımız yükseldi” dedi.

        Unutmayalım ki; devlet yaşamında esas olan duygusallık değil; ulusal çıkarımızdır.

        AB ile üyelik müzakereleri Avrupa dışındaki Japonya gibi ülkeler için de bir referanstır.

        AB ile bağlarını koparan Türkiye; çağdaş vizyonunu kaybederek herhangi bir Ortadoğu ülkesi gibi etkisiz, güçsüz, prestijsiz bir konuma gelir.

        Sonuç olarak: Ulusal çıkarımız AB ile üyelik müzakerelerinin devamını öngörüyor.

        Diğer Yazılar