Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Uluslararası bir araştırma kuruluşunun “Küresel Sağlık Değerlendirmesi Dünya Zenginliği ve Göç Trendleri” adlı raporunda, Türkiye’den 2015 yılında 1.000, 2016’da da 6.000 “zengin” vatandaşın ülkeyi terk ederek kendisi için “güvenli” gördüğü başka bir ülkeye göç ettiği görülüyor. Buna karşılık; 3 milyon Suriyeli, Iraklı ve Afgan’ın da savaştan ve “yoksulluk”tan kaçarak Türkiye’ye göç ettiği biliniyor.

        Rapordaki “zenginlik” kavramı; “emlak varlığı” hariç bir milyon doların üstünde varlığı olanları kapsıyor.

        Milyoner “Beyaz Türkler”; çocuklarının “kaliteli” bir eğitim alması ve kendilerini “güvende” hissetmek için ülkeyi terk ediyorlar, vatandaşlık almanın “ucuz” olduğu Kanada, Portekiz, Yunanistan, İspanya ve Bulgaristan’ı “tercih” ediyorlar.

        Bu noktada, eğer son iki yılda, 7 bin “zengin” ülkeyi terk ediyorsa; ülkeyi yönetenlerin “şapkalarını önlerine koyup” düşünmeleri gerekir, acaba bu “kaçış” niye?

        KIRMIZI ALARM”

        Bir ülkenin “hali vakti yerinde olan” vatandaşları “gelecek endişesi”ne kapılıp, doğup büyüdüğü, çocuklarının dünyaya geldiği, aşkını, sevdasını, attığı her adımda hatıralarını yaşadığı, anne ve babasının mezarının bulunduğu, uğruna canını vermeye hazır olduğu, vatanını 50 yaşından sonra her şeyini geride bırakarak terk etme noktasına gelmişse, bu geleceğimiz açısından “kırmızı alarm”dır.

        Yaratılan “korku” ortamı ve gelecek endişesi, kurumlara olan “güvensizlik” hali, eğitimin “nitelik”ten çok “nicelik”le anlatılmaya çalışılması durumu; yerini güvene, umuda, sevgiye, birlikte yaşama iradesine ve kaliteye bırakmalıdır.

        Zenginler”în gittiği, az gelişmiş, gelişmemiş ülkelerin “yoksulları”nın geldiği bir Türkiye’nin hayalini kuramayız, kurmamalıyız da...

        Varlıklıları ve eğitilmiş insan gücünü başka ülkelere “kaçırtarak” geleceğimizi planlayamayız, uygarlık yarışında öne geçemeyiz.

        Öncelikli sorumumuz, endişeleri giderip geleceğe dönük umut aşılamak ve bunu da eyleme dönüştürmektir.

        Sonuç olarak: Yaşama sevincimizi ve ülkemizi sahiplenme duygumuzu zayıflatma değil; tam tersine güçlendirmeliyiz. Bu noktada da en önemli ve öncelikli görev; ülkemizi yönetenlere düşüyor.

        Not: Dostum Erol YARAŞ’ın kayınpederi, Sevgili Nur Yaraş, Gül Süloş ve Deniz Nencan Umuter’in babaları, ülkemizin ve İzmir’in saygın hukukçularından Av.Nuri NENCAN’ın acı kaybı hukuk camiasında ve İzmir’de doldurulması güç bir boşluk yaratmıştır. 40 yıldır yakından tanıdığım duayen Av.Nuri NENCAN’a Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyorum.

        Diğer Yazılar