Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ülkemiz; tarihi ve kültürel zenginliği, doğal güzelliği, cazibe merkezi olabilecek köyleri, termal olanağı, avuç içi gibi koyları, denizi, kumu ve güneşiyle bir turizm cenneti, uygarlıklara ev sahipliği yapan “açık hava müzesi” niteliğinde eşsiz bir varlığa sahip.

        Turizm alanında Yunanistan, İtalya ve İspanya’yla rekabet edebilecek bir performans sergileyemiyoruz.

        Komşumuz Samos ve Sakız adalarının köyleri alt ve üst yapısıyla dönüştürülerek birer turizm merkezi haline getirildi.

        Oysa; İzmir’in ve Ege’nin köyleri “köysel dönüşüm”le Yunan adalarına kıyasla çok daha fazla turiste ev sahipliği yapabilecek bir ilgi odağı, cazibe merkezi olabilirler.

        Öncelikle; bunun için geniş bir turizm ufkuna ve değerlerimizi yeniden keşfetmeye ihtiyacımız var.

        Örnek vermek gerekirse; tabiat zenginliği, kültürel alt yapısı, köy halkının kooperatifleşme yoluyla ortaya koyduğu örgütlenme özgürlüğü ve demokrasi bilinci, antik tiyatrodan köy pazarına kadar ticari ve kültürel aktivite içinde olan Bademler Köyü, Yörük kültürüyle tanınan Germiyan, Foça’nın taş mimarisiyle dikkat çeken Kozbeyli, Bozdağ yamaçlarında kurulu Birgi, Kuşadası’nın Kirazlı, Milas’ın Kapıkırı, Kıyıkışlacık köyleri dönüşümle her biri farklı özellikleriyle turizm cenneti olabilirler.

        EN BÜYÜK HAYALİM

        Ege’de turizm merkezi olabilecek köylerimiz göç vererek terk ediliyor.

        Geçtiğimiz günlerde, Almanlar’ın da içinde bulunduğu bir gurup, Karaburun-Mordoğan bölgesinde, ‘Köy Projesi’nde yer almak istediklerini açıkladı. Nedenini sorduğumda ise; gerek sağlık bakımından uygun olduğunu, gerekse de tertemiz doğası ve denizinden dolayı öncelikli tercihlerinin bu bölge olduğunu belirttiler.

        Sadece bu bölge incelendiğinde görülecektir ki; Avrupa Birliği kaynaklarından ve diğer fonlardan hibe kredilerle, terk edilmiş sayısız birçok köy yeni bir proje ile sağlık deposu olarak turizme açılabilecek durumda.

        En büyük hayallerimden biri; bugüne kadar edindiğim çevre ve dönüşüm tecrübemi, bilgi birikimimi kullanarak terk edilmiş o köyleri meydanlarıyla, ibadethaneleriyle, kahvehaneleriyle, köy evleriyle, yöresel yemekler sunan mekanlarıyla yeniden projelendirerek doğal yaşam alanı ve turistler içinde çekim merkezi haline getirmektir.

        Böylece; Ege’de göç veren köyleri “köysel dönüşüm”le doğal, renkli ve davetkar birer yaşam alanına dönüştürmeyi hayal ediyorum.

        Bu hayalim gerçekleşirse; köyler, kentlerin tüm dinamikleriyle değişim ve dönüşümlerini de etkileyecek, köyden kente göçü tersine çevirecek, yeni iş alanları açılacak, organik ürünlerin üretimi ve kültür-sanat faaliyetleriyle hem ekonomi canlanacak, hem de yaşam renklenecektir. Böylece köylerde tarım ve hayvancılık gelişecek, doğayı koruma bilinci artacaktır.

        Sonuç olarak: “Köysel dönüşüm” Türk turizmini soluklandıracak.

        Diğer Yazılar