Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Anayasamız Türkiye Cumhuriyeti’ni “sosyal devlet” olarak tanımlamakta ve “sosyal koruma” görevini vermektedir.

        “Sosyal koruma” görevini yerine getirmekle yükümlü olan devletin hedef kitlesi; yaşlılar, engelliler, işsizler, yoksullar ve diğer dezavantajlı guruplardır.

        Günümüzde, dünya nüfusunun yarıdan fazlası hiçbir “sosyal koruma”ya tabi değil. Sosyal devlet; aynı zamanda hedef kitle olarak belirlediği yaşlılar; engelliler, işsizler, yoksullar için “sosyal koruma hacamaları”nda kısıntı yapmayan, “cömert” olan devlettir.

        Sosyal Devletin işlettiği “sosyal koruma” mekanizmaları; sadece asgari yaşam koşullarını sağlamak için değil, aynı zamanda “aidiyet duygusu”nun geliştirilmesine, “sosyal katılım”ın sağlanmasına ve “onurlu birey” olgusuna hizmet etmelidir.

        Ancak; karşılaştığımız en büyük problem; “sosyal koruma harcamaları”nın yetersizliğidir. Diyebiliriz ki; “sosyal koruma”dan yararlanmak kadar bunun ölçüsü de önemlidir. Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO); bundan kısa bir süre önce yayınladığı “Dünya Sosyal Koruma Raporu”nda yaşlılara, işsizlere, engellilere, analara, çocuklara ve sağlık harcamalarına ilişkin “sosyal koruma harcamaları”nın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içindeki payını ülkeler bazında ele alarak değerlendirmektedir.

        HARCAMAYA YANSIMIYOR

        Türkiye’de ekonomik büyümenin “sosyal koruma harcamaları”na yeterli ölçüde yansımadığı görülmektedir.

        Bunun açık anlatımı; yaşlı, engelli, işsiz, yoksul, ana, çocuk; büyümeden sosyal devlet kriterinde hak ettiği payı alamıyor.

        Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO)nün raporunda, Türkiye’nin sağlık ve sosyal yardım harcamaları gelişmiş ülke ortalamalarının altında, gelişmekte olan benzer ülke ortalamalarının da üstündedir.

        Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK)nun “sosyal koruma istatistikleri” 2013 verilerine göre Türkiye’nin çocuklara yönelik “kamu sosyal koruma harcamaları”nın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içindeki payı %0.41 düzeyindedir.

        Bu oranlara göre Türkiye; Avrupa ülkeleri arasında son sıralarda yer alıyor. Türkiye büyüyor, ancak; bu büyüme çocuklara yönelik harcamalara yansımıyor.

        Aynı şekilde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)nun geliri artıyor, buna karşılık hastalık, analık, iş kazası ve malüllük için yapılan harcamaların Gayri Safi Yurt İçi Hasıla içindeki payı artmıyor, 0.17 ile Avrupa Birliği (AB) ülkeleri içinde son sıralarda yer alıyor.

        2014 yılı başında, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)nun toplam gelirlerinin toplam giderlerini karşılama oranı %90 düzeyine ulaşmıştır. Buna karşılık, SGK’nın yaşlılar için de “sosyal koruma harcamaları” AB’ye üye ülkeler arasında son sıralarda.

        Öte yandan; İLO’nun raporunda, Türkiye’de işsizlere yapılan harcamaların Gayri Safi Yurt İçi Hasıla içindeki payı 0.06. Bu; Avrupa Birliği Ülkeleri (AB)nin çok gerisinde.

        Bunun nedeni; Türkiye’de işsizlik sigortası uygulamasından yararlanma koşullarının ağırlığı ve fonda toplanan paraların başka alanlarda kullanılması ve böylece “işsizlik ödemesine erişim”in zorlaşmasıdır.

        Sonuç olarak: “Sosyal koruma” harcamaları; sosyal devleti ete-kemiğe büründürür.

        Diğer Yazılar