Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, “Haziran’da enflasyonun önemli ölçüde aşağıya ineceğini” söyleyerek, bu öngörüsünü Başbakan Erdoğan’ın da istediği “faiz indirimi”ne “gerekçe” olarak sunmuştu.

        Oysa Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TUİK) Haziran ayı verilerine göre, enflasyon artış eğilimini sürdürmüştür.

        Böylece Merkez Bankası Başkanı’nın açıklamasıyla piyasalarda oluşan “iyimser” hava TUİK’in açıkladığı Haziran ayı verileriyle yerini “moral bozukluğu”na terk etmiştir.

        TUİK’in rakamları Haziran’da tüketici fiyatlarındaki yıllık artışın yüzde 9.16 olduğunu göstermiştir. Nisan, Mayıs ve Haziran aylarının (3 ayın) tüketici fiyatlarındaki ortalama artışı yüzde 9’un üzerinde olmuştur.

        Tüketici Fiyat Endeksi’nde Haziran’da tahminleri aşan artışa temel gıda maddeleri fiyatlarındaki yükseliş neden olmuştur. Kuraklık ve ramazan ayının etkisi gıda fiyatlarını artırmış, bu da Haziran ayında enflasyonu yüzde 0.1 oranında yükseltmiştir.

        İktisat uzmanları elektriğe ve doğalgaza bu yıl içinde hiç zam yapılmaması durumunda bile bu yılın enflasyonunun yüzde 9.5 dolayında olacağını öngörmektedirler.

        Haziran 2014’deki enflasyon oranı geçmiş 2 yılın enflasyon oranının üzerindedir. Kaldı ki tüketiciyi, halkı ilgilendiren gıda maddeleri fiyatlarıdır.

        Çünkü toplam tüketim harcamalarının ortalama dörtte biri gıda maddelerine yapılan harcamalardan oluşmaktadır.

        Haziran ayında gıda maddelerindeki yıllık fiyat artışı yüzde 12.47 olmuştur. Temel gıda maddelerindeki bu artış dar ve sabit gelirlilere hayatı daha da zorlaştırmıştır.

        Unutmayalım ki faiz siyasi kararla, “talimat”la düşürülebilir. Ancak enflasyon “talimat”la değil; iktisadın kanunlarıyla iner ya da çıkar.

        ENFLASYON: FAKİRLEŞME

        Enflasyondaki artış pahalılık, fakirleşme ve alım gücünün azalması anlamına gelmektedir.

        Enflasyon gelir dağılımını daha da bozan adaletsizlik olduğu gibi aynı zamanda, sosyal dokuyu da zedelemekte ve dayanışma duygusunu zayıflatmaktadır.

        Enflasyonun artmaya devam etmesi halinde dar ve sabit gelirlilerle ve geliri enflasyon artışının altında kalanlar daha da yoksullaşacaklardır.

        Esasen Türkiye’de “gelir dağılımı adaletsizliği” var. Ulusal gelirin yüzde 90’ını nüfusun yüzde 10’u ve ulusal gelirin yüzde 10’unu da nüfusun yüzde 90’ı almaktadır.

        Bu çelişkinin sonucunda nüfusun 13 milyonu yoksulluk 600 bini de açlık sınırının altında geçim mücadelesi vermektedir.

        Bu arada Türkiye sürekli borçlandı, işsizlik azalmadı, enflasyon hedefini tutturamadı ve dış ticaret açığı ile cari açığı da büyüttü.

        Öte yandan siyasi gerginlik, toplumsal kutuplaşma, belirsizlik ve güvensizlik, ekonominin kendi kurallarının yanında enflasyonist ortama da psikolojik zemin hazırlamaktadır.

        Toplumsal yumuşamayı sağlayacak, siyasal gerginliği azaltacak, güvensizliği ortadan kaldıracak, hoşgörüyü ve uzlaşmayı egemen kılacak adımları zaman yitirmeden atmak zorundayız.

        Sonuç olarak: Enflasyon yoksullaşmanın sebebi, ekonominin kurallarına da uymamanın sonucudur.

        Diğer Yazılar