Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra Türkiye’nin gündemi, kimin Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan olacağına kilitlendi.

        Kurgulanan senaryoların “ortak payda”sında Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun, “Ak Parti”nin yeniden inşası” döneminde Genel Başkan ve Başbakan olacağı var.

        Bu senaryolarda ileri sürülen gerekçelerin “bileşke”si, Erdoğan’ın parlamenter sistemin anayasada yetkilerin sınırları çizilen Cumhurbaşkanı olmak yerine, “Fiili Başkanlık” yapmak isteğidir.

        Erdoğan’ın gerek Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında, gerekse daha sonra yaptığı konuşmalar, tümüyle “Fiili Başkanlık Sinyali” vermektedir.

        Örneğin Erdoğan Ak Parti’nin 13. kuruluş yıl dönümünde, bir anlamda kendisi için düzenlenen “veda kokteyl”inde yaptığı konuşmada, “2015 seçimlerine yeni kadro, yeni heyecanla girilecek, sandıkları patlatacağız. Hedefimiz TBMM’de Anayasa değişikliğini yapacak çoğunluğu elde etmek, olmazsa 330 Milletvekiliyle Referandum yoluyla değişikliği yapmak. Eğitimde, adalette, ulaşımda yapacağımız çok işimiz var...” şeklindeki sözleri anayasa değişikliği gerçekleşinceye kadar “fiili başkanlık” yapmak istediğini anlatmaktadır.

        Bir başka örnek de gazetecilerin Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a “Bedelli askerlik olacak mı” sorusuna Bakan Yılmaz’ın, “Sayın Erdoğan Köşk’e çıktığında buna karar verecek” biçimindeki cevabıdır. Bu arada Ekonomi Bakanı Zeybekçi ve bazı Ak Parti yetkilileri şimdiden Erdoğan için “Bakanlar Kurulu Başkanı” sıfatını da kullanıyorlar.

        SÖZLERİ DOĞRULUYOR

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Davutoğlu’na Başbakan rütbeli Dışişleri Bakanı misyonunu yükleyeceği, kendisinin de Başbakan gibi yol, köprü, baraj, eğitim, adalet, ulaşım konularıyla ilgileneceği “algı”sının giderek “olgu”ya dönüşme olasılığı güçlenmektedir.

        Öte yandan Ak Parti’deki “Genç-yaşlı rekabeti”nden, “Ağabey-yeni yetme” söyleminden Erdoğan’ın “rahatsızlık” duyduğu görülmektedir.

        Erdoğan’ın “Bu dönem, imtihan dönemidir. Böyle dönemlerde şeytan devreye girer. Oyuna gelmeyelim. Ak Parti kimseye koltuk vermek için kurulmadı. Ak Parti milletin umududur” şeklindeki sözleri parti içindeki gelişmelerden “huzursuzluk” duyduğunu teyid etmektedir.

        Erdoğan’ın 10 Ağustos’tan sonraki üslubu da “Seçilmiş Cumhurbaşkanı değil, Başbakan ve Ak Parti Genel Başkanı üslubu gibidir” biçimindeki değerlendirmeler de her geçen gün biraz daha yoğunluk kazanmaktadır.

        Son günlerde medyada ve kamuoyunda artan yorumlar, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çankaya Köşkün’den Ak Parti’yi ve Hükümeti yönetmek istiyor” ifadelerini taşımaktadır. Erdoğan’ın Ak Parti örgütüne yönelik olarak, “Birbirimize çelme takmayalım. Dışarıdan kurulan tezgahlara prim vermeyelim. 2015’e şimdiden çok güçlü hazırlanmalıyız. Partimizin ömrü ne kadar uzun olursa, Türkiye bundan yarar görür...” şeklinde söylediği sözleri tüm bu yorumları doğrular niteliktedir.

        Sonuç olarak: Türkiye’nin fiili duruma değil; anayasa ve yasaların egemen olduğu bir sisteme ve hukuk düzenine ihtiyacı var.

        Diğer Yazılar