Ismarlama sezon
Daha sezon başlamadan yazmıştım Türkiye Futbol Federasyonu ve bağlı kurumların bu sezon İzmir’in başını ağrıtacağını.
Sırf, ‘Göztepe-Elazığ maçı rakip sahaya alınmadı diye böyle bir yorum yapmak haksızlık olur’ diyenler çıktı o zaman.
Alın size o federasyonun iki haftalık icraatları.
Altınordu, Göztepe ve Karşıyaka’ya devletin hizmete sokmadığı statlar yüzünden ceza yağdıran TFF ve bağlı kurulları, şimdiden gerçek yüzünü gösterdi.
Göztepeli Hakan’a Adanaspor maçında gördüğü kırmızı kart nedeniyle verilen 4 maçlık ceza bunun en büyük kanıtı.
Kartın haklılığı tartışılması gerekirken, olaylara neden olan futbolcuya 3 maçlık fatura kesilirken Hakan’a 4 maç ceza verilmesi hangi mantığın ürünü belli.
Kuvvetle muhtemel, hakem raporuna dayandırılarak kesilmiş bir fatura bu.
Bursa’daki maçta Göztepe’nin penaltısını vermeyen zihniyet, bu kez düdüğü ile değil raporuyla farklı bir mağduriyetin sebebi oldu.
Taaa en başında da yazdığım gibi sezon boyunca sıkça yaşayacağımız bir tiyatro sergilendi kısaca...
***
Sezonun ikinci haftasını bile bu kadar çok haksızlıkla geride bırakınca, ben bu Futbol Federasyonu’nun Süper Lig’de bir İzmir temsilcisi görmek istemediğine emin oldum artık.
Bunun nedenleri siyasi olabilir.
Bazı güçlerin, İzmir’i muhalif yapısı yüzünden cezalandırma yolunu seçmeleri bir ihtimal.
O güçlerin başka bir Anadolu kentinin Süper Lig’de temsilini arzu ediyor olmaları da.
Ama nedeni ne olursa olsun o amaç için bir İzmir takımının, özellikle de Göztepe’nin kurban edilmek istendiği aşikar.
***
Burada tabi ki, Altınordu değil de, Karşıyaka değil de neden öncelikli kurban Göztepe diye düşünmek gerek.
Bu sorunun cevabı belli;
Göztepe taraftarı, geçmişte neden olduğu olaylar yüzünden sabıkalı.
Tribünlerdeki isyan ateşi de o geçmiş yüzünden en çok Göztepe’yi yakıyor.
Tıpkı ‘keskin sirke’ misali...
***
Belli ki, başta Göztepe olmak üzere PTT 1. Lig’in İzmirli temsilcileri bu sezon rakipleri dışında TFF ve onun uzantıları ile mücadele edecek.
Bu nedenle hedefe varabilmeleri için hep rakiplerinin bir ‘tık’ üzerinde olmaları şart.
İzmirli futbolseverlerin de tribünlerde bu gerçeği bir an bile akıllarından çıkarmamaları gerek.
Aksi durumda ortaya çıkabilecek faturaların ipucu sezon başından gösterildi bile.
***
Belki, İzmir dışında bir Anadolu kenti bu durumda kalsa arkasında istemediği kadar siyasi destek bulabilir.
Ama söz konusu İzmir olunca ne yazık ki bu çok zor.
Hele hele siyasetin toz-duman arasında yol bulmaya çalıştığı, siyasilerin kendi geleceklerini bile kestiremediği bir ortamda neredeyse imkansız.
Bu nedenle başarı isteyen her kulüp kenetlenmek, şartlara uygun hareket etmek zorunda.
Zafer için başka yol yok.
Bu ulus 30 Ağustos onurunu kenetlenerek, tek yürek, tek vücut olarak yaşamadı mı?
