Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçimini topraktan sağlayan Anadolu insanının değerini ancak bugün anlayabildiğimiz bir geleneği vardı...

        Gelinlik kızların çeyiz sandığı hazırlanırken, ailenin yetiştirdiği en nadide ürünlerin tohumları da özenle keseye konur ve sandığın içine yerleştirilirdi.

        İpek fistanların, iğne oyalarının, el emeği göz nuru kanaviçelerin arasında tohum keseleri.

        Dışarıdan bakıldığında belki de çeyizin en değersiz bölümü gibi görünür.

        Ama şimdi anlıyoruz ki, çeyiz sandığının en değerli parçaları aslında keten keselerin içindeymiş...

        Uluslararası lobilerin iğne ile kuyu kazar gibi yıllarca bıkıp usanmadan sürdürdükleri politikalar yüzünden bugün, yeni kuşağın tanıma fırsatı bile bulamadığı geleneksel lezzetlerimizi artık mumla arıyoruz.

        Yılın 12 ayı yeme fırsatı bulduğumuz domatesin ne tadı var, ne de kokusu.

        Salatalık desen, antibiyotik mi belli değil.

        Karpuzun durumu hepten kötü. Ne tadı var, ne tuzu.

        Sanırsınız ki kabak.

        Neden mi?

        O uluslararası lobilerin tarım politikalarımızı kendi çıkarlarına göre düzenletmeleri sonucu, yerli tohum ticaretinin yasaklanması, üreticinin onların tohumlarına mahkum bırakılmasından...

        Neyse ki, pratik Türk zekası “demokrasilerde çareler tükenmez” gerçeğinden yola çıkarak yasal kısıtlamalara rağmen yerli tohum edinmenin yolunu buldu.

        Adına takas diyorlar.

        Yerli tohumların ticareti yapılmıyor ama takasında hiç bir sıkıntı yok.

        Son dönemlerde yerel yönetimlerin de destekleriyle bu iş şenliğe dönüştü.

        Tohum-takas şenlikleriyle yerli tohumların neslini sürdürenler buluşturulup hem yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan ürünlerin devamlılığına olanak sağlanıyor, hem de o tohumları korumanın önemi öğretiliyor.

        Yerli tohumları yeniden toprakla buluşturmak, bu topraklara eski bereketini kazandırmak için bu çalışmalar yeterli değil elbette.

        Ama çeyiz sandıklarının bir köşesinde unutulup gitmiş bu geleneği yaygınlaştırabilirsek hem uluslararası lobilerin sırtımıza yüklediği sağlıksız tohumların hamallığından kurtulurken, özlediğimiz lezzetlere de kavuşmuş oluruz.

        Ya ninelerimiz, dedelerimiz o keseleri sandıklara koymasaydı?

        O zaman ne yapardık ki?

        Diğer Yazılar