Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İzmir ezelden beri muhaliftir... Baş eğmeyi sevmez, baskıyla karşılaştığı zaman kavgadan kaçmaz... Bu, yıllardır süregelen bir tavır, bir alışkanlık...

        Kentin havasından mı, suyundan mı bilinmez en yumuşak insan bile İzmir’e geldi mi bir cengavere dönüşür... Ancak son dönemlerde işin rengi değişmeye başladı... Eskiden İzmir için kavga edilir, İzmir’in çıkarları çevresinde kenetlenirdi insanlar. Ama son dönemlerde İzmir neredeyse gerginlikle beslenen bir kimliğe büründü. Kavgalar, tartışmalar kentin gündeminden düşmez oldu...

        Bir bakıyorsunuz kentin yöneticileri ile meslek odaları birbirine girmiş...

        Ne oluyor derken bir başka köşede bir başka kavganın fitili ateşlenmiş.

        Karşıt görüşler arasında kavga, eşyanın tabiatında var.

        Ama aynı görüşte, aynı saflarda yer alan insanların kavgası herhalde İzmir’den başka yerde zor yaşanır.

        Burada aynı partinin milletvekilleri birbirini çelmelemek fırsat kolluyor.

        Belediye başkanları, koltuğu devraldığı partilisine savaş açıyor.

        Burada uzlaşma kültürü neredeyse unutulmuş...

        Şimdi de kentin en tepesindeki yöneticiler kavgaya tutuşmuş durumda.

        Kim haklı, kim haksız muhasebesi yapmak değil amacım...

        Merak ettiğim, biraz hoşgörü biraz uzlaşmacı tavır sergilense bu kavgalara gerek kalır mıydı?

        Elbette her kavganın, her savaşın bir kazananı, bir de kaybedeni olur.

        İzmir’deki kavgalarda da böyle.

        Kazananlar, kaybedenler değişiyor ama mağdur hep aynı;

        Yani kısır çekişmelerin faturasını nedense hep kent ödüyor...

        Bazen hayati bir yatırımdan mahrum kalarak, bazen de hizmetten...

        Netice itibari ile hangi sıfatı taşırsa taşısın bu kenti yönetenlerin enerjisinin büyük bölümünü kavga için harcadığı aşikar...

        Oysa kavgalarda tüketilen enerjiler birleştirilip ortak akılla kentin çıkarları için kullanılsa, oluşacak bu gücün önünde hiçbir engelin durabileceğini sanmam.

        Peki, bu gerçeği en küçük kıvılcımı yangına çeviren kavgacı zihniyet görmüyor mu diye soracak olursanız;

        Bu kentteki tek akıllı ben olmadığıma göre, mutlaka görüyorlardır.

        Görüyorlardır ama böylesi daha çok işlerine geliyordur.

        Ne de olsa insanlar kavga izlerken bitmeyen metroyu da, tutulmayan sözleri de sormayı aklına getiremiyor.

        O zaman ne gerek var hoş görüye, ortak akıl peşinde koşmaya?

        Diğer Yazılar