Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir gazetenin ölüm ilanları sayfasında gördüm. Aydın Onur yaşama gözlerini yummuştu. TEKSİF Sendikası adına verilen duyuruda; sporculuğu, eğitimciliği ve ressamlığı vurgulanıyordu.

        Türkiye önemli bir sporcusunu kaybetmişti. 40 yıl rekoru elinden alınamamıştı. Efsane bir isim, komple bir atletti Aydın Onur..

        Gazetelerin spor sayfalarına baktım. İlanın çıktığı gazete de dahil, hiçbirinde tek satır yoktu.

        MÜTHİŞ BİR ATLETTİ

        Aydın Onur, Ankaralı’ydı. 83 yıllık ömrünün son yıllarını hasta yatağında geçirdi. 100 metre Türkiye rekortmeniydi. 10 yıl aralıksız milli formayı giymişti. 100- 200 metrenin yanı sıra, dekatlon, sırıkla atlama, disk atma, uzun atlama gibi dallarda gösterdiği performansla tanınıyordu.. Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük sprinterleri arasında sayılırdı..

        Parayla ölçülemeyecek başarılara imza atmıştı. Gerçek bir amatördü. Spora sevdalıydı. Geçen ocak ayında Ankara Yenimahalle Belediyesi adını yaşatacak bir girişime imza atmıştı. Aydın Onur Spor Merkezi açılmıştı. Ne var ki, sayısız madalya sahibi Aydın Onur hasta yatağından kalkacak durumda değildi. Kendi adına açılan bu spor merkezinin açılışına gidemedi. Dostları bu haberi verdiklerinde, madalya almış kadar sevindi şüphesiz. Yüzünü tatlı bir gülümseyiş kapladı.

        ATLETİZM SEVDALISI YAZARLAR

        80’li yılları anımsadım. Cüneyt Koryürek, yaşamını spora adayan müthiş bir adamdı. Cumhuriyet’te tanışmıştık. Atletizm denilince ilk aklımıza gelen Cüneyt Koryürek’ti. Bilgi küpüydü. Olaylara bakışı, yaklaşımı, davranışı, efendiliği, insancıllığı.. Örnek alınacak bir spor adamıydı. En çok olimpiyat izleyen gazetecilerden biriydi. Genç bir spor muhabiriydim. Futbol oynamıştım. Ancak, atletizmin değerini, felsefesini Koryürek’ten öğreniyordum.. Koryürek de bir trafik kazasıyla bu dünyadan erken gidenlerden biridir. O da Ankara’lıydı...

        Bir başka isim de Hıncal Uluç ağabeyimizdir. Tıpkı, Koryürek gibi atletizm sevdalısıydı. Yazıları, benim gibi genç gazetecilere bir ders niteliğindeydi. Ankara’dan yazardı. Kelime kelime okurduk. Henüz gazetelerin spor sayfaları, futbol sayfalarına dönüşmemişti.. Atletizmin, bisikletin, güreşin, yüzmenin manşet olduğu yıllar.. Bugünlere nasıl geldiğimiz, futbol sayfalarına nasıl devşirildiğimiz ayrı bir tartışma konusu.

        Aydın Onur’un ölüm ilanını görür görmez, aklıma Hıncal ağabey geldi. Yanılmamıştım. Rekortmen atleti anlatan, iki kez okuduğum tarihsel bir yazıyı “Hey Koca Aydın!” başlığıyla kaleme almıştı. Okuyanları eskilere götüren, atletizmin ruhuna kibrit çakanlara inat, makaleden çok, bir belge niteliğindeydi Hıncal Uluç’un yazısı. Bilmeyenlere söyleyeyim.

        Hıncal ağabey de Ankara kökenli bir gazetecidir..

        DEĞERLERİMİZE SAHİP ÇIKALIM

        Bugün hala belleğimizde yer edinen, Veli Ballı, Mehmet Terzi, Şevki Koru, İsmail Akçay, Mehmet Yurdadön, Ekrem Özdamar gibi atletlerimizi anımsayıp atletizmin emekçileri olarak sayabiliyoruz. Gazetelerin, televizyonların, sayısız haber sitelerinin yaygınlığına karşın Rio Olimpiyatları’na hangi atletlerimizin gittiğini biliyor muyuz? Ne yazık ki, “kocaman bir hayır.” Neden?

        Bir çift söz de Olimpiyat Komitesi, Spor Bakanlığı ve Atletizm Federasyonu’na. Ne yazık ki, sporumuzun değerlerini sahiplenmeyi beceremiyoruz. Bazı kurumlar ve kulüpler üyelerini ve sporcularını son yolculuğuna uğurlarken yalnız bırakmıyorlar. Halka duyurup, en azından görevlerini yerine getiriyorlar.

        40 yıl rekoru kırılamayan, milli atletimiz Aydın Onur için adı geçen kurumların ne yaptığını bilen, duyan var mı?

        Diğer Yazılar