Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRKİYE uzun süredir duymazlıktan geliyor ancak her geçen gün İran sesini daha fazla yükseltiyor. Tahran, bir taraftan İran'da faaliyet göstermeye çalışan büyük Türk firmalarını çalışamaz hale getirirken diğer taraftan gaz alışverişinde Türkiye ile tahkimlik olmakta dahi sakınca görmüyor.

        Güvenlik işbirliği anlaşmalarına rağmen terörle mücadelede İranlılar, şu ana kadar kendi yetkililerinin ifadeleriyle ele geçirdiklerini söyledikleri PKK'nın Kandil'deki elebaşısı Murat Karayılan dahil hiçbir militanı teslim etmedi. Üstelik İran'ın Türk hava sahasını kullanarak silah kaçakçılığı yaptığı, zorunlu inişe tabi tutulan uçakların aranmasıyla ortaya çıktı.

        Aynı ülke, Türkiye üzerinden vagonlar dolusu silah geçirmeye çalışırken de suçüstü yakalandı. Son günlerde ise İranlıların Türkiye'ye sabotaj ve suikast timleri soktuğu iddiaları ortalıkta dolaşıyor.

        Türkiye uzun süre bu ve benzeri uygulamaları görmezden geldi. Ancak Başbakan Erdoğan'ın Tahran gezisinin hemen arkasından İranlı yetkililerin Türkiye'yi "emperyalizmin taşeronu" olarak suçlamaları, bardağı taşıran son damla olmuşa benziyor.

        Hem Başbakan Erdoğan hem de Dışişleri Bakanı Davutoğlu, kamuoyu önünde net bir şekilde İran'ı dürüst olmamakla suçladı. Bunun üzerine İranlı yetkililerin Türkiye'ye yönelik eleştirilerinde hem ton hem de çeşitlilik artmaya başladı.

        SORUN SURİYE Mİ?

        Suriye'deki rejimin her şeye rağmen ayakta kalması İran açısından hayat memat meselesi... Belli ki bu uğurda Türkiye'ye yönelik her türlü propaganda savaşını ve bel altı vuruşunu yapmaya hazır bir komşuyla karşı karşıyayız.

        Hatta bu uğurda Irak'ın Şii lideri Allavi'yi kendi yanında cepheye sürmekten çekinmeyen bir Pers diplomasisi sahada yerini almış durumda...

        Ancak tüm bu gelişmelerin, Türkiye'nin ısrarla sürdürdüğü sükûnet diplomasisini çatlatmaya ve İran'ı aşırı açıklamalar yapmaya yetmeyeceği kanısındayım. Bence asıl sorun, gelişmelerin her iki ülkeyi Ortadoğu'da rakip haline getiriyor oluşu.

        Türkiye Ortadoğu'ya İran'dan bir hayli sonra girdi; yumuşak güce dayalı stratejisini henüz test etme aşamasında. Ekonomik olarak 450 milyar dolar üreten İran'a karşı 800 milyar doların üzerinde GSYH'ye sahip bir Türkiye var. İşsizlik, Türkiye ile yaklaşık aynı nüfusa sahip olan İran'da yüzde 20'lere doğru tırmanırken Türkiye'de yüzde 10'ların altına inmiş durumda.

        Hatta İran için daha acı tablo, enerjiye dayalı rantiye tipi ekonomide rekabetçi özel sektörün yetersizliğinden dolayı çoğulculuğun gelişememesi ve yaşanan beyin göçü... Yüzde 8.5 büyümeyi istihdam artırarak, üretim çeşitliliğini genişleterek gerçekleştiren Türkiye karşısında, yüzde 80'i petrol ve gaza dayalı İran ekonomisi yüzde 2.5 büyümeyi ancak yüzde 20'nin üstünde bir enflasyonla gerçekleştirebiliyor.

        YARIŞTA GERİ KALMA KORKUSU

        İşin özü, yumuşak güç kapasitesini sağlıklı bir şekilde artıran Türkiye, İran'ı daha fazla ürkütmekte ve aşırı tepkilere sürüklemektedir. Tepkilere kaynaklık eden merkezin, İran derin devletine yakın çevrelerden olması bu savı güçlendiriyor. Belli ki sosyal adalette geri adımlar atan, üretimde tıkanan, işsizliğin hızla yükseldiği bir ülkede, statükonun çıkış stratejisi dışarıda düşman arayışına dayanıyor.

        Bundan sonraki süreçte, "Batının işbirlikçisi, emperyalizmin taşeronu, İsrail'in yandaşı" gibi Türkiye'ye yönelik suçlayıcı dilin sıklaşacağını görmek sürpriz olmayacaktır.

        Gençlerin aş, iş ve daha fazla özgürlük taleplerine otoriter, totaliter ve teokratik rejimlerin yanıtı, hak talep edenleri hep dış düşmanlarla işbirliği yapmakla suçlamak olmuştur. Bu nedenle, "İran neden geriyor ve geriliyor?" sorusunun cevabı, rekabette makasın kendi aleyhine açılması, değişim taleplerinin ekonomik depresyon baskısı ve özgürlük arayışıyla Tahran'ı kuşatmaya

        başlamasıdır.

        Bu durumda Türkiye'nin tahriklere kapılmadan, akılcı ve ağırbaşlı politikalarına devam etmesinde büyük yarar var. Çünkü Türkiye, tarihin doğru tarafında duruyor.

        Diğer Yazılar