Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        17 Aralık depremi Türk siyasi yaşamı açısından önemli bir dönüşümdür.

        Siz bu yazıyı okurken depremin sonuçlarının hangi boyutlarda olduğuyla ilgili somut fikirlere sahip olacaksınız.

        Çünkü ben sandıklar açılmadan önce bu yazıyı kaleme almak durumundayım.

        Bir bakıma skoru görmeden maç sonucunun yorumlanması denilebilir benimkisine. Nitekim bir siyaset bilimi hocası olarak sosyolojik dinamiklere ve seçmen davranışlarına bakarak akıl yürütmenin mümkün olabileceğini düşünüyorum. Çünkü yaklaşık 60 yıllık çok partili siyasi hayat tecrübemiz, halkımızın inanılmaz bir sağduyusu olduğunu birçok kez bizlere gösterdi.

        Evet, 17 Aralık ve sonrasında yaşananlar Türkiye'deki seçmen davranışlarına yansıyacak diye düşünüyorum.

        Bunun bir deprem olduğu anolojisinden hareket edecek olursak kuşkusuz deprem üssünün okyanusun ortasında olduğunu varsayabiliriz. Onun bir sonucu olan tsunami etkisini ise dalgalar kıyıya vurduktan sonra (30 Mart akşamı) hissetmiş olacağız.

        Tabii ki depremin büyüklüğünü ve oluşturacağı yıkımı seçim sahiline vuran dalgaların boyu ile daha net bir biçimde görmüş olacağız.

        Sizler için sonuçlar açık, benim açımdan ise henüz bir tahminden ibaretken şunları söylemek mümkün; seçmenin gerilimin bir siyaset yöntemi olarak dile yansımasına, ayrıştırıcı ve gerici siyaset diline tepki göstermesi sürpriz olmamalı.

        İnsanları toplumsal ayrıştırmaya iten siyasal akla inat, toplumun son derece basiretli ve öngörülü şekilde birleştiği sonucu katiyen sürpriz olmamalı.

        Bu açıdan bakıldığında, Türkiye'de demokrasinin yukarıdan aşağıya lütfedilen değil, aşağıdan yukarı talep edilen bir hale gelmesini isteyen seçmen çoğunluğu ile karşılaşacağımızı düşünüyorum.

        Bunun da çok önemli bir mesaj olacağı kanısındayım.

        Çünkü halkın, kendisine lütfedildiği kadar bir demokrasiyle yetineceği düşüncesi bizim demokratik yaşamımızın kronik hastalıklarındandır.

        Kanımca 31 Mart sabahı gördüğümüz sonuçlar seçmenin demokratik hukuk devletinin savunucusu olduğunu göstermesi bakımından ciddi dersler içeriyor olacak.

        Sizde olan sonuçlar, aynı zamanda seçmenin aklıyla alay edilip kandırılabileceğine inananlara seçmen tarafından çok ciddi bir ders verildiğini gösterecek.

        Sandıktan çıkacak olanın yeni bir Anayasa, bir arada yaşama, kavgasız bir Türkiye gibi siyaset yapıcıların masasına konulması gereken talepler olarak açık şekilde okunması mümkün.

        Aslında seçmenin siyasetin kendisine elbise dikmesinden rahatsız olduğunu göreceğiz; sandıkta verdiği mesajlarla nasıl bir Türkiye, nasıl bir siyaset, nasıl bir demokrasi, nasıl bir hukuk istediğini en başta siyaset yapıcılara açık ve net şekilde söylemiş olacak.

        Seçmenin sandıkta verdiği mesaj tartışmaya yer vermeyecek kadar anlaşılır olacak.

        Bu mektubun içeriği, özellikle 17 Aralık'tan sonra bu ülkenin ciddi yıkım yaşayan kurumlarının ve değerlerinin hangi ilkeler etrafında tekrardan inşa edileceğini gösterecek diye düşünüyorum.

        Zaten yıkımın arkasından gelecek olan yaratıcılığın da bu toprağın insanının erdeminde, bilgeliğinde ve basiretinde var olduğunu düşünüyorum.

        Onun için seçim sandıkları hep çözüm yeri olmuştur.

        En akıllılarımızın çözümsüzlükte yarıştığı zamanlarda bu toplum bizi adeta kulağımızdan tutarak doğruya yönlendirmiştir.

        Son zamanlarda yaşanan altüst oluşların ve yıkımın yapıcı bir şekilde inşası, yaratıcı bir yıkım olarak tanımlanabilmesi dileğiyle...

        Diğer Yazılar