Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        3 Nisan’da USAK’taki konferansta Ukrayna Büyükelçisi Sayın Sergiy Korsunsky’yi dinlerken Ukrayna krizinin gerçek boyutları konusunda daha alarm verici tespitlerle karşılaştık. Korsunsky ve toplantıya katılan bir çok uzmana göre Kırım'ın bir oldu bittiyle Rusya'ya bağlanması, uluslararası sistemin tekrardan sorgulanmasına neden olan bir süreci başlatmış durumda.

        Rusya, Kırım'da bulunan soydaşlarını koruma iddiasıyla yarımadayı işgal ettikten sonra kısa bir süre içerisinde bu bölgeyi ilhak ettiğini tüm dünyaya ilan etti. Ancak büyükelçi, Kırım'da hiçbir Rus azınlığın, bırakınız haklarının ihlal edilmesini, burnunun dahi kanamadğını söylüyor. Veriler de bu iddiayı doğruluyor.

        Ortada böyle bir çatışma yokken yaşanan sürecin akıllara başka şüpheleri de düşürdüğünü sadece Kiev temsilcisi deği, konuyla ilgili bir çok diplomat ve uzman da paylaşıyordu.

        RUSYA, KIRIM’DA DURACAK MI

        Ukrayna’nın doğusunda yer alan Donetsk şehrinin yüzde 48’i, Harkov’un ise yüzde 44’ü Rus. Durum böyle olunca Rusya’nın Rus azınlığın haklarını koruma argümanını bu bölgede de kullanma olasılığı, gerek Ukrayna yönetimi açısından gerekse Avrupa’da büyük bir tedirginliğe neden oluyor. Bu olasılık Ukrayna tarafından çok ciddiye alınmış olmalı ki yaptığı askeri tatbikatlarla ülkesinin doğusunu savunmakta kararlı gözüküyor. Büyükelçi, konuşmasında eğer Rusya Doğu Ukrayna’ya girerse bunun savaşa neden olacağını ve asla teslim olmayacaklarını belirtti. Ayrıca böylesi bir savaşın Ukrayna’nın doğusunda bulunan endüstriyel altyapıyı tahrip edeceğini ve ülkede bulunan 15 nükleer santralın da muhtemel bir çatışma durumunda tehdit altında kalacağını açıkladı. Doğrusu bu tehlike savaştan da öte korkunç bir insani trajedi olasılığını zihinler de canlandırıyor. Sadece Çernobil kazasında Türkiye ’yi de içine alan oldukça geniş bir alanın etkilendiğini düşünecek olursak Ukrayna ’nın doğusundaki çatışmaların etkilerinin geniş bir coğrafyada büyük yı kım la ra yol aç ma sı ka çı nıl maz. Savaşın seçenek olmaktan çıkacağı en büyük senaryo ise Rusya’nın ekonomik olarak cezalandırılması. Avrupa ve Batı başkentleri krizin ilk gününden beri üst üste toplantılar yapıyorlar. Başlangıçta ağır aksak ilerleyen süreç, son günlerde giderek ivme kazanmışa benziyor.

        RUSYA’NIN YUMUŞAK KARNI

        Rus ekonomisinin büyük oranda doğal kaynaklara bağlı olması Rusya’nın zayıf yönünü oluşturuyor. Rusya Federasyonu bütçesinin yüzde 52’lik bölü mü pet rol ve gaz ge lir le rin den olu şu yor. İh ra ca tı nın ise yüzde 70’inin petrol ve gazdan oluştuğu düşünülürse önlemlerin de bu çerçevede gelişe ce ği ne da ir sin yal ler gi de rek güç le ni yor. Daha şimdiden Rusya’da yüksek teknolojiyi kullanarak enerji alanında yatırımlar yapan Batılı firmaların Rusya’daki faaliyetlerinin gözden geçirilmesine dair tartışmalar başlamış durumda. Diğer yandan Azerbaycan’ın enerji kaynaklarını Türkiye üzerinden dünyaya açan BTC ve TANAP projelerinin öneminin artması bekleniyor. Başbakan’ın Azerbaycan gezisinin de bununla ilgili olduğuna dair iddialar yabana atılmamalı. Aynı zamanda Azerbaycan dışındaki opsiyonlarla “güney koridoru”nun Avrupa enerji güvenliği açısından önemini artırması beklenirken Türkiye ve çevresindeki enerji tedarikçisi ülkeler arasında kurulacak ilişkinin daha da önem kazanacağı belirtilebilir. Rus ekonomisinin stratejik öneme sahip ürünü ve lokomotifi niteliğindeki gaz ve petrolün alternatif ülkelerden ve rotalardan tüketiciye ulaştırılma çabası Türkiye’nin stratejik değerini artıracak bir gelişmedir. Ancak Rusya’nın Montrö Anlaşması’na gönderme yaparak Karadeniz’deki Amerikan donanmasının kalış süresini açıktan eleştirmesi, dış politikada ciddi bir denge sorununu da gündeme getiriyor. Ukrayna’da ateş bacayı sararken Türkiyeyi ne çok zor lu bir böl ge sel kriz de zor lu ka rar lar ver mek durumunda kalabilir. Durum böyle olunca NATO ittifakının içerisinde yer alan, Avrupa Birliği müzakere sürecinde bulunan ve Rusya ile de son dönemde ciddi ilişkiler geliştirmeyi başarmış olan Türkiye’nin Rusya ve Batı arasında yaşanan bu krizde kullanacağı politik zekânın, diplomasi dilinin ve strateji tercihlerinin Ortadoğu’daki performansından çok daha ileri düzeyde olması gerekiyor.

        Diğer Yazılar