Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TATİL için Bodrum-Çeşme- Antalya üçgeninden başımı çıkarıp Datça’ya uzattım ya, ölsem gam yemem. Datça’da size anlatabileceğim öyle ‘en popüler kulüp’, ‘en popüler restoran’, ‘en popüler beach’ gibi konu başlıklarım yok.

        Şunu giyin, yiyin de diyemem...

        Ne giyerseniz giyin, kimse size dönüp bakmayacak, ne yerseniz yiyin en lezzetlisi olacak ve nereye giderseniz gidin isminiz, paranız ya da sahip olduklarınızla değil, en büyük zenginliğiniz olan insanlığınızla karşılanıp onunla uğurlanacaksınız.

        Eğer, bari yılda birkaç gün güleryüz göreyim, birkaç gün bakımlı olmak, şık giyinmek, bir yere yetişmek gibi türlü türlü ‘zorunluluk’tan kurtulayım, birkaç gün kendim olayım, kendime kalayım diyorsanız işte benim gözümden Datça...

        Kamara gibi bir otel

        DATÇA’DA lüks tüketim olmadığı ve her şeyin doğa ile uyumlu olmasına dikkat edildiği için otelcilikten de öyle uç noktalar beklemeyeceksiniz. Size bilmem kaç metrekare SPA’sı olan, üç yüzme havuzlu, iki su kaydıraklı bir otelden bahsedemem ama geniş odalardan, hayli yardımsever ve güleryüzlü personelden, şahane sunumlardan ve temizlikten bahsedebilir, Uslu Otel Royal Yatchting’i önerebilirim. Babadan turizmci bir ailenin oteli olması misafire davranışı da etkilemiş. 57 yataklı otelde bir tek siz kalıyormuşsunuz gibi özenliler. Bir de benim gibi deniz seviyorsanız kamara şeklinde dekore edilmiş ferah odalara bayılacaksınız.

        Maradona’nın yeri

        GENÇLİĞİNDE Maradona’ya ikizi kadar benzediği için lakabı Maradona olan Akif Bey’e ait restorana ilk kez gitmeme rağmen 40 yıllık müdavim gibi karşılandım. Buranın insanının temel özelliği, içinde asla laubaliyet barındırmayan samimiyet. Denizin dibinde bir ayağınız kumda diğeri suda, ışıklandırılmış ağaçların altında Gümüşlük’ten çok daha organik bir ortamda ama orada yediğiniz içtiğiniz her şeyin yarı fiyatına Maradona. Kabakçiçeği dolması da yöreye özgü, kapari filizi de kalamar da balık da... Ne yerseniz yiyin standardın çok üzerinde bir lezzeti olduğunu bilin. Asıl mesleği baristalık olan, burada serviste çalışan ve işini çok severek yapan Semih’in elinden tuzda Türk kahvesini de mutlaka deneyin.

        Mutlaka yap

        - Kumluk Plajı’nda denize gir. Masmavi denizin içinde yürüyebildiğin kadar yürü. Ayaklarının altında yumuşacık kumu hisset ve anla, evrende sen de bir kum tanesisin aslında...

        - Sevgi Yolu’ndaki çocuksu pembe kalplere bak. Yaşın kaç olursa olsun , kalbinin içinde hâlâ bir çocuk olduğunu ve onu mutlu etmek zorunda olduğunu hatırla.

        - Kumluk’ta belediyenin engelliler için hazırladığı iskelenin önünde dur. Milyon tane derdin olsa da şu anda o plajı kullanmak zorunda olan sen değilsen şükret. Sen isen yine şükret ki seni düşünen bir belediyenin sınırları içinde yaşıyorsun. Büyük ihtimalle, Türkiye nüfusunun yüzde 12’sinin bir şekilde engelli olduğunu ve bunların da yüzde 77’den fazlasının yoksulluk sınırı altında yaşadığını bilmiyorsun. Engellilerin hiçbir şekilde hareket edebilecek alanları olmadığı için evlerinden çıkamadığını bilmediğin için onları ‘yok’ sayıyorsun. Ve bir gün bir sebepten kendinin de o yüzde 12’nin içine dahil olabileceğini aklına bile getirmiyorsun...

        Gece kulübü yok

        DATÇA’YA boşuna ‘emekli yeri’ denmiyor. Yaş ortalaması 60. İnsanları yüksek sesli müzik sevmiyor. Her ne kadar Datçalıların bu tercihi turizmi vursa, Datça’nın gençleri bile eğlenmek için Marmaris’e gidiyor olsa da Datça halkı sessizliği seviyor. Geceleri tek ses okey taşlarından geliyor.

        Burada da Nusret

        HEDİYELİK eşya satan dükkânlardan birinde bardak altlığı olarak Nusret’i görünce gözlerime inanamadım. Nazım Hikmet ve Che Guevara’nın ardından en çok satılan üçüncü ismin Nusret olduğunu duyunca da kulaklarıma...

        Diğer Yazılar