Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DÜN yeni bir TV şovuyla tanıştık. Adı: ‘Sosyetik Ev Kadınları’. 5 kişiler. İçlerinden bir tek Neslihan Kozanoğlu’nu tanırım ve çok da severim. Diğerlerinin daha önce adını bile duymadım. Verdikleri röportajda anlattıklarına göre zaten biri cerrah eşi, diğeri Bodrum’daki evi sayesinde ‘kendince sosyetik’ olmuş... İçlerinde, hayatında sadece pasaport sırasına girmekle övünen mi yoksa markete hiç gitmemiş olmayı marifet sayan mı ya da evde mutfak ve sofra sevmediği için çocuklarının, kendisi eve gelmeden akşam yemeğini yiyip bitirmiş olması gerektiğini söyleyen ‘anne’ mi istersiniz...

        Tüm bu anlattıkları tam bir ‘sonradan görmelik ama gördüğünü de sindirememişlik’ örneği değil mi? Oysa sosyetik olmanın kuralları bunlar değil. Sosyete hele de yüksek sosyete olabilmek için eğitim, kültür, aile kökleri, maddi durum ve görgü gibi çok temel şartlar var ve o şartların hiçbiri burada yok... Zaten Türkiye’de de iki elin parmağını geçecek sosyetik aile yok...

        NE O, ‘KEDİ BESLİYORUM’ DER GİBİ!

        Lüks restoranlarda, açılışlarda, davetlerde pahalı ve çoğu zaman da ‘kiralık’ ya da ‘sponsorlu’ kıyafetlerini yarıştırmak için bir araya gelen ‘boş kadınlar topluluğu’ değil sosyete.

        Cemiyetin sevilen isimlerinden, normalde hiçbir polemiğe girmeyen Burcu Erçil de sosyal medya hesabından itiraz etti bu ‘Sosyetik Ev Kadınları’na. Dedi ki Erçil: “İnsanlık, değerler, vicdan nereye gidiyor... Her gün kaç eve ateş düşerken insanlar evlerine ekmek götürebilme derdindeyken bu nasıl bir sohbet... Aklıma, mideme ve kalbime ağır geliyor. Anne demek, markete giden, yemek yapan demek. Yuva, sofra demek. ‘Evde çocuk olduğu için yemek yapılıyor’ ne demek; evde kedi besliyorum der gibi! Söyleyecek çok şey var da yakışanı susmak galiba...”

        Kısa sürede Şükran Güzeliş, Dilruba Celepci gibi cemiyet hayatının tanınan başka isimlerinden destek mesajları geldi Erçil’e. Ben de bastım beğeni tuşuna ve ekledim mesajımı: “Programın adını ‘Sonradan Görmeler’ koysalarmış keşke...”

        ***********

        PAMELA’DEN ARABESK SÜRPRİZİ

        ARABESK ve fantezi müziğin modernleşmiş ancak ruhundan kopmamış yeniden düzenlemelerini çok seviyorum. Ümit Besen’in 2016’da çıkardığı ve popçularla- rock’çılarla düet yaptığı ‘Başka’ albümünü dinlemeye hâlâ doyamıyorum. Orada Pamela ile seslendirdiği ‘Seni Unutmaya Ömrüm Yeter mi’ favori şarkımken şimdi de Pamela’dan benzer bir albüm geldi.

        Pamela, geçen hafta çıkardığı ‘Yara’ albümünde ‘Konuşsana Bir Tanem’den ‘Kal Benim İçin’e kadar artık klasik olmuş arabesk-fantezi şarkıları yorumlamış. Öyle de ruha dokunarak söylemiş ki...

        Albümde, söz ve müziği Şakir Aslan- Burhan Bayar’a ait olan bir Müslüm Gürses klasiği ‘Kaç Kadeh Kırıldı-Unutamadım’ şarkısı da yer alıyor. Ama ben bazı şarkıları erkeklere daha çok yakıştırıyorum. Bu şarkıyı Rubato’dan ya da en iyisi Hakan Altun’dan bir dinleyin derim...

        Diğer Yazılar