Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Donald Trump ABD Başkanlık yarışındaki dış politika ve uluslararası ilişkiler konusunda en bilgisiz aday değilmiş meğer.

        Kazanma şansı olmasa da Özgürlükçü Partinin başkan adayı Gary Johnson geçen hafta katıldığı bir televizyon programında kendisine seçilirse Halep ile ilgili ne yapacağı sorusuna “Halep nedir?” diye cevap verince herkesi dış dünyayla ilgili bilgisizliğiyle hayretlere düşürdü.

        Beni asıl burada düşündüren durum acaba biz Türkiye’de Halep’in ne olduğunu biliyor muyuz? Ben Halep nerededir diye sormuyorum, Halep nedir diye soruyorum...

        Çok değil, 2011 öncesi pek çok arkadaşımın tarihi dokusu, turistik tesisleri ve vize olmayışından dolayı tatil için tercih ettiği bir yerdi Halep.

        Dolmuş veya taksiyle bile Türkiye’den gidilebilecek, kültürü bize yakın bir turizm cennetiydi. İzmir’den 1168 km, en yakın Türkiye sınırından ise sadece 60 km, burnumuzun dibinde 2 milyonun üzerinde nüfusu olan parlayan bir kent.

        5 yıl önce Suriye’nin iç savaşının başlamasıyla birlikte Halep en yoğun çatışmaların merkezi haline geldi. Farklı milislerin, çetelerin, dış güçlerin, aşiret savaşçılarının şehri kontrol etmek için birbirleriyle savaştığı, kimyasal silahların sivil halk üzerinde kullanıldığı, hastanelerinin bombalandığı, açlıkla nüfusun terbiye edilmeye çalışıldığı bir cehenneme döndü bu güzel şehir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı ve İnsani İşler ve Acil Durumlar Koordinatörü Stephen O’Brien geçen ay Güvenlik Konseyine yaptığı bilgilendirmede Halep için “dehşetin zirvesi” tanımını kullandı.

        Savaştan dolayı tıbbi yardım Ağustos ayında yapılamadığı için insani bir felaketin kaçınılmaz olduğunun da altını çizdi.

        Birleşmiş Milletlerin yaptığı araştırmaya göre Suriye’deki iç savaştan dolayı her gün 5000 kişi Suriye’den kaçmakta.

        2011’de 23 milyonun üzerinde olan ülke nüfusu günümüzde 18 milyonun biraz üstünde ve onların da 13.5 milyonu insanı yardıma muhtaç.

        İngiliz felsefeci Thomas Hobbes 1651 yılında yayınlanan Leviathan isimli eserinde “devlet olmadan insanın yaşamı, yalnız, fakir, mutsuz ve kısadır” dediğinde sanki günümüzde Suriye’nin durumunu anlatır gibi. Halep’teki son durum ise kentin nüfusunun ciddi bir şekilde azaldığı, can güvenliğinin olmadığı, hastanelerde gerekli pek çok tıbbi malzemenin tükendiği, çatışmaların en yoğun olduğu kentin doğu bölgesindeki 275.000 kişinin açlıkla boğuştuğu, batıda kalan 1.5 milyon insanın da susuzluk ve tıbbi sıkıntılar yaşadığı yönünde. İngiliz sivil toplum kuruluşlarından birinin yaptığı araştırmaya göre 31 Temmuz tarihinden beri sadece Halep’te 160’ı çocuk olmak üzere 700 kişi çatışmalar sonucu hayatını kaybetmiş. Geçenlerde görüntüsü dünyayı ayağa kaldıran ambülansta tek başına oturan 5 yaşındaki Ümran Dakniş’i hatırlayabilirsiniz; o şanslıydı yaşadı, ağabeyi ise o gün hayatını kaybetti. Halep’teki çocukların gerçeği artık bu...

        Bana Halep nedir diye sorarsanız, insan ve insanlık tarihinde kara bir lekedir derim.

        Halep aynı zamanda birlikte yaşamayı öğrenemeyenler için de bir uyarıdır. Savaş öncesi farklı etnik ve dini kökenden gelenlerin yaşadığı bir şehir şu anda farklı milisler ve aşiretler tarafından bölünmüş durumda.

        Halep bizler için 60 km öteden bir uyarıdır. Bu bayramda milli birlik ve beraberlikten bahsederken Halep’i hatırlayın.

        Bizi biz yapan o hoşgörü ve birliği kaybedersek bizi de bekleyen “yalnız, fakir, mutsuz ve kısa hayat”tır Halep...

        Hepimize farklılıklarımızla hoşgörü içinde birlik olduğumuz bayramlar diliyorum...

        Diğer Yazılar