Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bugün öğretim elemanı olarak çalıştığım İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde 2016-2017 akademik yılının ilk günü. Her yeni akademik dönem başladığında üniversiteler genelde alanında tanınmış, hatta ünü kendi alanı dışına taşmış birini öğretim yılının “ilk dersini” vermeye çağırırlar. Küçük çocukken Oscar törenlerini izleyip acaba ben nasıl bir konuşma yapardım diye hep düşünürdüm. Meslek seçimim akademi ve aktivizm yönünde olunca şimdi de acaba o ilk dersi ben verecek olsam ne derdim diye hayal kurmaya devam ediyorum.

        KADIN BAKIŞ AÇISI

        Oscar konuşması çok olası gözükmüyor ama buradaki köşem sayesinde sizlere kısa bir korsan “ilk ders” vermek istedim.

        Madem korsan ilk dersimde sahne benim, o zaman konu seçimimi de hem uzmanlık alanım hem de aktivist olarak çalıştığım kadın hakları konusunda yapmak lazım. Tabii ki her önemli konuşma gibi içinde bulunduğumuz durumlara da dikkat çekilmesi gerektiği için son dönemde daha sık bir şekilde konuşulan kalkınmaya bir kadın bakış açısı getirerek kalkınmanın köprüler ve yollardan değil, toplumun tüm kesimlerini içine alan sosyal içermenin var olduğu bir ekonomi yaratmaktan geçtiğini de açık bir şekilde belirtmek gerekir. Kadınlar kalkınma projeleri yapılırken genelde pek devlet stratejilerine dahil edilmezler. 1940’lardan 1970’lere kadar pek çok kalkınma projesi cinsiyete bakmaksızın yollar, köprüler, fabrikalar ve ihracatı artıran ekonomik modellere ağırlık verirken bunların kadınların geleceğini ve toplumdaki toplumsal cinsiyet dengelerini nasıl etkilediği pek araştırılmadı.

        1970’lerden itibaren kadınların piyasalardaki eksikliğini gidermek için kadınlara yönelik eğitim ve istihdam politikaları geliştirildi ve kalkınma planlarına eklenmeye başlandı. 1980’lerden itibaren Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası kuruluşlar araştırmalarında kadınları içermeyen kalkınma projeleri uygulayan ülkelerin kapsayan ülkelere göre daha yavaş büyüdüklerini, kadın erkek eşitliğini sağlayan projeler yapan ülkelerin milli gelirlerinin daha hızlı yükseldiğini ekonomik verilerle de kanıtladı.

        Mesela kadın çiftçileri hedefleyen desteklerin arttırılmasıyla toplam tarım üretiminin arttığı, aile gelirlerinin katlandığı ve çocuk ölümlerinin azaldığı görüldü. Kadınlara verilen borçların geri ödenme oranlarının daha yüksek olduğu, kadınların gelirlerinin arttıkça çocuklarına ve eğitimlerine daha fazla yatırım yapıldığı gözlemlendi. Yani kadına yapılan yatırımın sadece kadınları değil tüm toplumu etkilediği açık bir şekilde verilerle kanıtlandı. Kalkınma sadece ekonomik bir durum olmaktan çıkıp insani ve sosyal boyutu olan bir kavram haline geldi.

        Madem kadına yatırım bu kadar önemli, Türkiye’de kadınların durumu nedir?

        — TÜİK verilerine göre erkeklerin işgücüne katılma oranı yüzde 71.5, kadınınların ise yüzde 30.8

        — Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı “Türkiye’de Kadının Durumu” raporuna göre Türkiye’de okur yazar olmayanların yaklaşık yüzde 76’sı kadın ve her 5 kadından biri okuma yazma bilmiyor.

        Türkiye’deki kadınların sadece yüzde 4’ü yüksekokul veya fakülte mezunu, yaklaşık yüzde 59’u ilkokul mezunu veya okur yazar ama herhangi bir eğitim kurumuna gitmemiş.

        — Kadınların yaklaşık %60’ı sigortasız çalışmakta. Kadınlar genelde denk pozisyondaki erkeklerden daha düşük maaş almakta ve ortalama maaşı erkeklerden %75 daha düşük.

        — Türkiye bu tür istatistiklerle 134 ülke arasında istihdamda kadın erkek eşitliğinde 129. sırada.

        Eğer bir korsan ilk ders mesajım olacaksa, kadın erkek eşitsizliğini ortadan kaldıran kalkınma planlarına ihtiyacımız olduğudur. Türkiye’nin en büyük köprüsünü istiyoruz - kadın ve erkeği eşit hale getiren bir kalkınma köprüsü.

        Diğer Yazılar