Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Referandumların en problemli tarafı bazı karışık sorunları “ya bizimlesin ya da değilsin” şeklinde sunmaları. Belki sunulan öneride destekleyeceğimiz unsurlar olabilecekken, evet veya hayır şeklinde formüle edildiği için tümünü kabul etmek veya reddetmek zorunda kalıyorsunuz.

        Bazen referandumlar çoğunluğun dediğini uygulayarak azınlık haklarını yok sayabiliyorlar, mesela Kolombiya’daki barış anlaşmasının reddedilmesi veya eşcinsel haklarıyla ilgili oylamalarda “hayır” sonucunun çıkması gibi.

        Çoğunluk istediği için haklar yok olmaz, siyaset biliminde “mob yönetimi” denilen bu yaklaşıma izin verilmemesi için referandumun şekli ve içeriğinin çok iyi hazırlanması gerekmektedir.

        Bazen referandumlar evet ve hayır kampları yarattıkları için toplumda kutuplaşmaya yol açabiliyorlar. İngiltere’de Brexit ve İskoçya’daki bağımsızlık oylamaları sonrası durum tam da buydu. Aile içinde bile birbirleriyle konuşmayan, ilişkileri zedelenmiş insanlar varken, bir de toplumu düşünün...

        TEKNİK BİLGİYE SAHİP OLMAK

        Brexit sonrası sorgulanan diğer bir durum da seçmenin oylanan konularla ilgili yeterince teknik bilgiye sahip olup olmaması. Bazen oylama teknik konular yerine liderlerin popülerliği üzerinden yürüdüğü için önemli konularla ilgili kararlar farklı dinamikler tarafından etkilenmekte. İngiltere’nin AB ile ilgili ticari ilişkileri, bir ekonomik birlikten çıkmanın maliyeti ve sonrasında ülkenin bütünlüğü üzerinde yaratacağı etkileri ve sürecin hukuki boyutu gibi konuları ortalama bir seçmenin bilmesini bekleyemeyiz.

        Bu konulara hakim olmayan seçmen referandum oylamasında David Cameron’u lider olarak istiyor mu istemiyor mu sorusuna cevap vermeyi tercih etti. Önemli bir teknik konu bir liderin güvenoyu yoklamasına döndü kısacası.

        Son olarak da katılım meselesine değinmek lazım. Pek çok referanduma katılım oranları düşük olduğu için, tüm ülkeyi etkileyen kararlar çok küçük bir grup tarafından alınmakta.

        Macaristan’daki oylamaya katılım %30 civarında olduğu için geçersiz sayılmıştı ama biraz daha yüksek olsaydı Macaristan yabancı karşıtı iktidarını göçmen düşmanı bir referandum sonucuyla taçlandırmış olacaktı.

        ÇOK GÖREV DÜŞÜYOR

        Tüm bu sebeplerden dolayı pek çok siyaset bilimci referandum öncesi siyasi liderlere çok görev düştüğünü söylemekte. Öncelikle halkı oyladıkları konuyla ilgili eğitmeleri ve karmaşık soruları tek bir oylamaya ve soruya bırakmayarak daha kapsayıcı bir hale getirerek sunmalarını önerilmekte.

        Aslında siyaset bilimcileri referandumları son seçenek olarak göstererek bu işi yapmak için seçilen vekiller tarafından önce oylanması gerektiğini ve son aşamada vekiller kadar teknik bilgisi olmayan halka sunulması gerektiğini savunsa da yaşadığımız dünyada referandumların kullanımı artacakmış gibi görünmekte.

        Diğer Yazılar