Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen gün kötü bir ilişki yaşamasına rağmen ilişkisini devam ettirmekte ısrarlı olan bir kadınla biraz vakit geçirdik. Arkadaşın korkusu, eğer erkek arkadaşından ayrılırsa yalnız kalacağı ve bu kadar zaman yatırımı yapmışken başka bir koca adayı bulmasının daha zor olduğu yönündeydi.

        Arkadaşın ilk talihsizliği kötü ilişkisiyse, ikincisi de bunu benim gibi bir feministe anlatıyor olmasıydı. Toplumumuzda nedense pek çok kadının bekârlıkla ya da toplumun aşağılayıcı diliyle “evde kalmakla” ilgili bir korkusu var. Çoğu kız çocuğu doğduğu günden itibaren aile ortamında birinin eşi olmak üzere kodlanmakta ve bu beklenti, eğer kadınlar belirli bir yaşa kadar evlenmezse pek çok kadında derin bir üzüntü yaratmakta.

        ‘Kadınlığın Gizemi’ KİTABI

        Belki de kötü giden bir ilişki ardından sormamız gereken sorular “başka birisini nasıl bulurum”dan çok “bu tür koşullarda var olan bir ilişki beni mutlu edip kendi kimliğimi yaşamama ve özgürleşmeme olanak verebilir mi” olmalıdır.

        Amerika’nın öncü feministlerinden Betty Friedan 1963 yılında aslında bu konuyla ilgili tüm sosyal algıları değiştiren “Kadınlığın Gizemi” isimli bir kitap yazdı. ABD’nin önde gelen üniversitelerinden birinden mezun olan Friedan 1950’li yılların sonunda sınıf arkadaşlarına mezuniyetlerinden 15 yıl sonra bir anket yapma ve değerlendirme göreviyle başladığı yolculukta aslında kendisi dâhil tüm kadın arkadaşlarının kendilerine sunulan hayat yolunda ne kadar mutsuz olduklarını keşfetti.

        1950’lerde kadınlara genelde iyi bir koca bulup, çocuk doğurup banliyölerde güzel evlerde oturmanın kadınların hayatlarının hedefi olduğu sürekli medya, aile ortamı ve sosyal yaşamda tekrarlandığı için Friedan ve kadın arkadaşları bu yolu seçti. Zengin koca, en az 2 çocuk ve güzel bir ev kombinasyonu bir zaman sonra bu kadınlara yetersiz gelmeye başlayınca çoğu neden mutsuz olduğunu bile anlayamadı. Friedan buna “adı olmayan problem” diyerek 2. dalga feminizme damga vuran analizlerden birini yaptı: maddi rahatlık, koca ve çocuk sahibi olmalarına rağmen hayattan daha fazlasını isteyen ama bunu istediğini bile tam olarak bilmeyen mutsuz ev kadınları.

        AÇIK OLARAK ortaya koydu

        Peki, çözüm neydi? Tabii ki kadınların eğitimlerini yarım bırakmamaları ve anne veya eş olmak dışında kadın olarak bir kimliklerinin de olduğunun farkına varmaları. Friedan, ünlü psikolog Abraham Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi kuramını kullanarak yaptığı analizde kadınların, aynen erkekler gibi kendilerini gerçekleştirme, yani kendi potansiyellerini ortaya çıkarma ihtiyaçları bulunduğunu açık bir şekilde ortaya koydu.

        Zaman içinde bazı analizleri eleştirilse de “Kadınlığın Gizemi” kitabı 20. yüzyılın en etkili kitaplarından biri kabul edilmekte. Ayrılık acısı çeken, evlenmenin mutluluk getireceğine inanan kadınlara Türkçe’ye de çevrilmiş bu eseri okumalarını öneririm. Sonuç olarak mutluluğun sırrı bir partnerde değil, insanın kendi kimliğini ve potansiyelini tam anlamıyla bulmasında yatıyor...

        Diğer Yazılar