Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen hafta bir grup duyarlı (ve ünlü) kadın tarafından “kocama dokunma” kampanyası başlatılmış. Bu ünlü bacılarımız artık bir kamu hizmeti yapma vakti geldiğini düşünerek yuva yıkan kadınlara dur demek, aile bütünlüğünü ve saygınlığını korumak, aile kurumuna saygısı olmayanları ifşa etmek ve cümleten memleketimizin ahlakını korumak için kolları sıvamışlar. Bu kötü kadınlar yüzünden ne çekmekteymiş zavallı kocalar, bir yerde dur demek lazımmış.

        Pardon ama bu bahsi geçen erkeklerimiz, daha doğrusu bu zavallı kocişler geri zekalı mı? Ferrari ile Feraye’yi gerçekten ayırt edemiyorlar mı?

        Karolin Fişekçi geçenlerde bu konuyla ilgili çok güzel bir yazı yazmış, “paşa oğlum”dan “kocişime dokunma”ya giden yol arasındaki bağlantıyla ilgili. Bir taraftan erkeklerimizi paşa oğlum diye güvenle şişirirken diğer taraftan hata yaptıklarında da diğer kadınları suçlamaya hazır bir kadın ordusu ve sistem var karşımızda.

        Artık karar verin, bu erkekler her şeyi danışmamızı gerektirecek kadar üstün zekâlı bilirkişiler mi, en ufak bir kuyruk sallamada yoldan çıkacak kadar süzme salak mı? İkisi aynı anda olmuyor arkadaşlar...

        Şeyma Subaşı’nın hepimizin gözünün içine soka soka Acun’dan çok Acun’un maddi varlığına ihtiyaç duyan uluslararası bir düğünle evlendiği bir haftada böyle bir kampanya başlatılması ilginç bir tesadüf oldu. Bir taraftan Şeyma’yı yargılarken, diğer taraftan da yolun sonunda zenginlik ve nikâh olduğu için ona gıpta eden bir kesim var. Bir kadının başarısının bir erkeği nikâh masasına oturtmakta yattığını düşünenler maalesef çok da küçük bir grup değil. Memleketimizden bir kadın Nobel ödülünü kazanıp canlı yayında konuşma yapsa bu kadar çok izleyicisi olur muydu? Hiç sanmıyorum...

        YALNIZ BİR VARLIK BİÇİMİ

        Kocama dokunma” kampanyası başlatacak kadar zavallı olan bu kadınlarımıza acıdım açıkçası. Düşünsenize, başka bir kadına “kocama dokunma” dediğinizde kocanıza, ilişkinize ve aslında kendinize ne kadar güvenmediğinizi belirtiyorsunuz. Kıskançlık da bu tür sebeplerden doğmuyor mu? Size olan sevgisinden şüphe ettiğiniz insanı kıskanırsınız... Ne zavallı, ezik ve aslında yalnız bir varlık biçimi.

        Evli biriyle birlikte olan bir kadının beraberliği bittiğinde de “ektiğini biçti” diye yine aynı şeyleri tekrarlıyoruz bu arada. Aslında burada da erkeğin eski davranış biçiminin tekrarından çok “yuva yıkanın yuvası olmaz” düşünce tarzıyla kadını suçluyoruz. İşin aslı, bir ilişkisinde şiddet uygulayan veya aldatan birinin başka ilişkilerinde de bunu yapma ihtimalinin çok yüksek olduğu.

        Suçu yuvayı yıkanda değil yuvasını yıkmayı tercih edende arayın. Benim erkeklerin zekâsına bunu söyleyecek kadar saygım var, sizin de “kocama dokunma” demeyecek kadar kendinize ve erkeklerimize saygınız olsun...

        Diğer Yazılar