Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2014 -2005 yılları arasında açık kanallardan yayınlanan benzer maçların izlenme oranlarına bakarsak, üretilmeye çalışılan algının tersine, reytinglerde kulüpler bazında olumlu ya da olumsuz bariz bir değişimin olmadığı gayet net gözlemlenebilir. Milli takım maçlarında ise bir düşüş olduğu kesin.

        Partizan-Beşiktaş,

        2014 UEFA Avrupa Ligi: 11.29

        Galatasaray-Anderlecht,

        2014 Şampiyonlar Ligi: 16.92

        Türkiye-Çek Cumhuriyeti,

        EURO 2016 Grup maçı: 15.73

        Fenerbahçe-Galatasaray,

        2014 TFF Süper Kupa Finali: 15.69

        Almanya-Arjantin,

        FIFA 2014 Dünya Kupası Finali: 15.23

        Benfica-Fenerbahçe,

        2013 UEFA Avrupa Ligi: 20.27

        Galatasaray-Real Madrid,

        2013 Şampiyonlar Ligi: 21.83

        Türkiye-Hollanda,

        2014 Dünya Kupası Grup maçı: 13.27

        Marsilya-Fenerbahçe,

        2012 Şampiyonlar Ligi: 14.54

        Beşiktaş-Manchester United,

        2010 Şampiyonlar Ligi: 14

        Fenerbahçe-Arsenal,

        2008 Şampiyonlar Ligi: 14.60

        Fenerbahçe-Beşiktaş,

        2009 Süper Kupa Finali: 14.60

        Türkiye-Çek Cumhuriyeti,

        EURO 2008 Finalleri: 21.30

        Yunanistan-Türkiye,

        EURO 2008 Grup maçı: 22.70

        Fransa-İtalya,

        2006 Dünya Kupası Finali: 12.40

        Liverpool-Galatasaray,

        2006 Şampiyonlar Ligi: 15.40

        Fenerbahçe-Milan,

        2005 Şampiyonlar Ligi: 22.90

        Günümüz sporunda ve futbolda artık her şey ölçülebilir diye yazdıkça, ölçüsüzce cehaletlerini ya da eyyamcılıklarını ortaya koyanlara şunu sormak lazım: Passolig, şike davası kimi soğutmuş futboldan?

        Şikenin on yıllardır olduğunu bilmeyen taraftar mı vardı 3 yıl önce? Tribünlere siyaset gireli 70 yıl oluyor! Futbol zaten siyasi amaçlar için kurgulanmış İngiliz emperyalizminin bir argümanı değil mi? Futbolda şiddet bugünün sorunu mu? Kayseri-Sivas maçında 43 canımız gideli neredeyse 50 yıl oluyor.

        Geçin bunları bir kalemde, taraftarın büyük kesimi artık uyandı... Kulüpleri, futbolu, tarihini, tüm olup biteni sizden, benden daha iyi biliyorlar.

        Futboldan bir soğuma, bir uzaklaşma söz konusu ise bunun en baştaki sorumluları kimlerdir? Kulüplerin kutuplaşması, çatışması ve harcama yarışından en çok milli takım etkilenmedi mi?

        Rakamlar yalan söylemiyor ise -ki söylemez- o zaman federasyon ve kulüp başkanları, medyanın bir bölümü ne söylüyor, anlatıyor? İşin özü şu: PARA

        Milyarlarca doları bitirenler, futbolda ekonomik ve sportif üretimi bilmediklerinden en çok bildikleri üretimi yapmaya devam ediyorlar. ‘İç ve dış düşman metaforu’ üretmeyi, ‘Futbolun özerkliği’ tartışmalarını, ‘Yabancı serbesitesi’ni vs.. Gündem değiştirmek için, günü ve koltuklarını kurtarmak için.

        Şimdi zor zamanlar başlıyor. Bu işi artık bol keseden gelen, hesapsız harcanan para ile yapamayacaksınız. Kıt kaynaklarınızı etkin ve verimli şekilde kullanacaksınız mecburen. Hani bazılarınızın kendi şirketlerinizde yaptığınız gibi! Bazılarınızın ise zaten hayatı boyunca kaynakları kıt olmadı, hep aileden başka birileri üretti, siz sadece harcamayı bildiniz.

        Sakın ha “Futbolu bu hale biz getirmedik” ya da “Ben geldiğimde zaten batıktı” demeyin. Çünkü bir kısmınız batırdı, diğerlerinizde bu durumu bilerek kulüplerin, federasyonun başına geçti.

        Beceremeyecekseniz bırakın! Kulüp veya federasyon başkanı olmak için illa müteahhit veya enerji işi yapmak gerekmiyor. Kaportacı olur, turist rehberi olur, mimar olur, arkeolog olur vs.. Yeter ki bakkal hesabı tutmayı bilsin. Spor kulüplerini, federasyonu yönetmek için sporu veya futbolu bilmek zaten aranan bir özellik değil. Hem de on yıllardır.

        Diğer Yazılar