Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GEÇEN hafta Kulüpler Birliği Başkanı Göksel Gümüşdağ’ın yaptığı açıklamalar gündeme oturdu. Kulüpler Birliği yayın ihalesi dahil sponsorluklara kadar markayı pazarlayacak. Şu anda forma reklamı bulamayan, devletin sübvansiyonları ve destekleri ile ayakta kalmış “kötürüm” bir sistemin değişmesi gerektiği kaçınılmaz da nasıl olacağı çok tartışma götürür.

        Alman, İngiliz, İtalyan, Fransız havuz sistemleri, İspanya’da yakın gelecekteki değişiklikler bir referanstır elbette. Burada asıl sorun Kulüpler Birliği. Dünyada benzeri olmayan şekilde kanunlarla görev ve tanımları belli federasyondan farklı olarak ne yapabileceği ve nasıl yapacağı!

        Örnek olarak İngiltere ve Almanya veriliyor. Ne federasyon delegasyon sistemimiz, ne denetim ve yaptırım sistemimiz hiçbir gelişmiş futbol ülkesi standartlarının yanına bile yaklaşamaz, hatta çağdışı iken bu iş nasıl olacak?

        Ligler devlet kurumları dışında sponsor bulamaz durumda iken ve sadece devletin kaynakları ile ayakta kalma arzuları veya yetersizlikleri ile bu sorunlar çözümlenebilecek mi? Sanmam.

        Kulüpler Birliği anonim şirket kurarken, sadece Süper Lig takımlarını mı yoksa 1.Lig takımlarını da mı sistemin içine çekecek? AŞ hissedarları eşit pay ve haklara mı sahip olacak? “Büyük” takımlar dışındaki tüm takımlar “Yeter artık! Haklarımızı rekabetçi ve adil bir paylaşımla alacağız” diyecekler mi? Yoksa sebilhane bardağı gibi dizilerek onlara verilenlerle mi yetinecekler yine?

        Dünyanın hiçbir gelişmiş futbol ülkesinde olmayan bütçeden ilk 6 sıraya %6 pay, şampiyonluk sayılarına göre 5 takıma %11 pay gibi ticari ve sportif rekabet ortamını bozan tuhaf eyyamcılıklar, ulufeler yine büyük kulüpler için kullanılmaya devam mı edecek? 18 takım arasında eşit dağıtılan %37 pay dünya standartlarına, %50’lere çıkarılabilecek mi?

        Düşen ve çıkan takımların aldıkları pay, 1. Lig ile Süper Lig arasında maddi makas daha fazla mı açılacak? Böyle olursa Süper Lig, büyük mucizeler dışında inen çıkan 21 takım arasında dönen bir yapıya mı dönecek? Denetim ama öyle bağımsız denetim şirketleri filan değil, devletin kulüpleri mali denetimi olmadan, bu denetimler sonucu yaptırımlar hayata geçmeden sistem sadece daha büyük sorunların batağına gömülür.

        Özetle Kulüpler Birliği’nin oy çokluğu ile aldığı bu karar yeni spor (kulüpler) kanunu çıkmadan büyük enfeksiyonlara açık olacaktır. O enfeksiyonlar yarın, bugünden daha da kötü hastalıklara hatta “ticari ölümlere” sebep olacaktır. Havuz dağılımı konusunda bilen, bilmeyen bir şeyler söylüyor, yazıyor. Kimse bu radikal değişimin altını dolduramıyor çünkü burası ne Almanya ne İngiltere veya İtalya!

        %50 Süper Lig kulüplerine eşit dağılım, %10 1.Lig kulüplerine eşit dağılım, % 10 decoder satışları oranına göre ve %30’un Süper Lig’de galibiyet veya beraberliklere göre dağıtıldığı bir sistem bence bugünün gerçeklerine göre en doğru dağılım modeli olacaktır. Tabi mali disiplin ve sorumlulukların açık ve net belirtildiği bir kanun ve onun işletilmesi ile...

        Yazımın içinde oldukça fazla soru işareti var. Bunlara 50’den fazla yenilerini de ekleyebilirim. Önemli olan amacın ne olduğu. Mevcut havuzdan %45-50 arası pay alan büyük kulüplere kısa vadeli cansuyu için mi kurgulanacak yeni havuz sistemi yoksa Türk futbolunda daha rekabetçi ve adil bir ortamın oluşması için mi?

        Son bir tavsiye... Mevcut sistemin düzeltilmesinde öncelik gelirlerin arttırılması değil, giderlerin azaltılması, kıt kaynakların doğru kullanımı olmalıdır. Yoksa sistem daha fazla borç ve batık kulüp üretmekten öteye gitmez.

        “Futbolun tek amacı olabildiğince gol atmak olsaydı, iki takım işbirliği yapar ve bir oyunda yüzlerce gol atılabilirdi. Ama takımlar karşı karşıya olduğu sürece sadece bir iki gol atılabilir.”

        Thurman Wesley Arnold

        Diğer Yazılar