Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        10 yılı aşan köşe yazarlığı deneyimimde, televizyon yorumculuğunda, görev aldığım tüm kurum ve kurullarda elimden geldiğince ve bilgim yettiğince spora, futbola hep başka pencereden bakmaya çalıştım.

        Artık kabak tadı vermiş klişeler, geçmişten gelen refleksler bende hep alerji yapmıştır. Kurumların, kulüplerin, federasyonların onlarca yıldır değişmeyen, hatta değişime direnen köhnemiş yapıları ile uğraştım. Kısaca beni yazmaya iten ana motivasyon, sıradanlığın sürdürülebilir olduğu ve sonu maalesef çok kötü olacak bu sisteme karşı durabilmek. Bir başka neden ise yeni, farklı, gerçekçi ve sürdürülebilir bir yapıya katkı sağlayabilmek. Bu yolda bolca hakaret, tehdit aldım, çokca düşmanım oldu. Sevenlerimin sayısı benden nefret edenlerin yanında hep azınlıkta kaldı.

        Zaman beni genellikle haklı çıkardı. Bunu övünmek için ya da kibrimden yazmıyorum. İnanın üzüntümden yazıyorum. Bir amaç uğruna ‘kavga’ beni ben yapan şeylerin başında geliyor. Bir başka deyişle; evet ben ‘kavgadan’ besleniyorum. Çünkü o kadar yanlış bilgilendirme, manipülasyon, hokkabazlık var ki şu spor dediğimiz mecrada.

        Dilim sivriymiş, kalemimi kılıç gibi ‘doğramak’ için kullanıyormuşum. Biraz daha az köşeli yazmalıymışım! Hayır, bunlar gazete yönetiminden gelen uyarılar değil. Yakın çevremden aldığım eleştiriler.

        46 yaşındayım, bu saatten sonra değişmem, değişemem. İlkelerim, doğrularım dün ne ise bugün de benzer. Değişime, yeni fikirlere kapalı filan olmadım hiç. Zamanı geldi hata yaptığımı yazmaktan, söylemekten hiç çekinmedim ya da yarın bazı fikirlerim değişirse bunu da açıklamaktan utanmam. Ancak ilkelerimden taviz verdiğimde o gün bittiğim gündür. Öncelikle sizler için değil kendim için bittiğim tarihtir.

        Sporu, futbolu yazmak ‘kolay’ iştir. Ben hiç iş olarak görmesem de. Belki de bana bundan dolayı öyle geliyor. Çünkü karşınızdaki fetbazlar korkaktır, açıkları çoktur, utanmazdırlar. Siz onlara ‘küfür’ gibi yazı yazarsınız, ‘adam müsveddesi’ size ya o yazıyı hiç okumamış gibi davranır ya da şaşırtıcı şekilde size tuhaf methiyeler düzer ancak mutlaka arkanızdan, yüzünüze söylemeye cesaret edemediklerini kusar. Hepsine alıştım artık.

        Açığınızı bulsalar üstünüzde tepinirler ancak açığınız yoksa dedikodu ve yalan ile iftira atarak ‘kaçak güreşirler.’

        Değişim adına yıllarca yazdığınız, konuştuğunuz, konferans verdiğiniz konularda değişim olmaz çünkü karşınızda sistemden beslenen ve onu koruyan koca bir güruh vardır.

        Bu güruh ve insan zayiatı ile uğraşmak işin en keyifli tarafıdır. Kendilerini bir haltmış gibi göstermeye çalışanların söylemedikleri yalan, yapmadıkları fetbazlık kalmamıştır. Onların gerçek yüzünü ve sistemin çarpıklıklarını sizlerle paylaşmanın keyfi ise ancak köşe yazarlığı ile çıkıyor.

        Yazmayı, konuşmaktan çok seviyorum, bilgimi, tecrübelerimi hiç kendime saklamadan toplumsallaştırmaya bayılıyorum. Tabii bundan dolayı bana düşmanlık duymalarına da!

        Hayatımda hiçbir kulübün düşmanı olmadığım gibi dostu da olmadım. Kendi doğup, büyüdüğüm semtin takımına en ağır eleştirileri yaptım. Sisteme karşı çözüm üreten her düşünceyi, kurumu, kulübü, başkanı, yazarı destekledim, destekleyeceğim de. Spor dışı konularda da hayata bakışım farklı değil. Hani İngilizce bir söz vardır: “This is my life what can I do?” (Bu benim hayatım ne yapabilirim) Aynen öyle, ben buyum eksiklerim, hatalarım, doğrularımla...

        Bu hafta içimden geldi ilk kez kendimi yazayım istedim. Sizleri sıktıysam affola. Çünkü siz çok kıymetlisiniz, bana değer verip yazdıklarımı okuma zahmetine katlanıyorsunuz.

        İyi ki varsınız yoksa bu fetbazlarla, sistemle kavganın ne amacı olurdu ki?

        Diğer Yazılar