Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir sporcunun veya takımın, elit düzeyde yarışmacı olması, dünya çapında sürdürülebilir başarıları olması için gerekli faktörler nelerdir? Birkaç etkenin bile mevcut olması tek başına yeterli değildir. Sporcunun her şeyi ile bütünleşik ve dünyadaki rakiplerinden eksiksiz bir ekosistemi olmalı. Önce bizde az olandan başlayalım, sonra eksik ve yokları sayalım.

        Uluslararası düzeyde yeterliliği olan, eskiden olmayan spor tesislerimiz var. Her dönem bu topraklardan çıkan yetenekli sporcularımız var. Antrenör, diyetisyen, fizyoterapist, spor sakatlıkları ile ilgili hekimlerimiz ise yok denecek kadar az. Psikolog, biyokimyacı, genetik bilimci, farmakolog, hukukçu, gazeteci, köşe yazarı, sponsor ya da düzenli maddi imkan sağlayacak kulüp yok.

        Sporcunun performansını etkileyecek yokluklarımız o kadar çok ki sürekli sporcuları dövüyor, onları oraya buraya çekiştiriyoruz. Çünkü onlar bataklıktaki Nilüfer çiçekleri ya da Kardelenler gibi genellikle şansları ve yeteneklerinden dolayı ‘hudayınabit’ yetişip, dünya çapında başarılara imza atıyorlar. Yukarıda saydığım mesleklerde ve daha fazlasında, dünya çapını geçtim, kendi ülkesinde bile başarılı olamayan bir yığın meslek ‘erbabı’ veya ‘bilim’ insanından farklı olarak.

        Bu ezik, sözde spor insanları, konferanslarda, köşelerinde, yönettikleri kurum veya kuruluşlarda o komik egolarının tezahürü ile spora, sporcuya vurdukça vuruyorlar. Bu tavırlarının asıl nedeni kendi yetersizlikleri ya da iç çekişmeleri aslında.

        Bu kadar yokluğun arasında her yer ‘Abdurrahman Çelebi’ dolu. Bu çelebiler zaten hep aynı kafada. “Eğitim şart ama bizde spor kültürü yok” diyenler ile yabancı dil bilmediğinden bunları bir halt sanıp, onlardan duyduklarını sorgulamadan doğru belleyip yazıp, konuşan veya uygulayanlar.

        Türkiye, dünyada devlet eliyle spora en fazla yatırım yapılan ülkelerin başında. Peki ya her konuda olduğu gibi yetişmiş insan fukaralığımız ne olacak? Yetişmiş derken dünya çapından bahsediyorum. Federasyonların bu antrenör eğitimleri ya da YÖK’ün bilim insanı yetiştirmesinden bahsetmiyorum çünkü federasyon ile kavgalı değilseniz, en fazla iki seminerde antrenör belgenizi alırsınız. YÖK ile kavgalı olsanız da bir üniversitede yerinizden hiç kıpırdamazsanız. Zaten yolunuz profesörlüğe kadar gidiyor bu sistemde.

        Adında ‘Spor Yazarlığı’ geçen bir dernek var ama kaç spor yazarı, muhabiri, fotoğrafçısı var bu ülkede? İnanın iki elin parmaklarını geçmez çünkü geçerli iş futbol ve takım yazmak, yorumlamak, taraftara oynamak, hatta b.klamaktır genellikle.

        “Sen ne iş yaparsın?” diye sorarsanız, yokumuzla oynuyorum derim çünkü bu çakma ego(ist) güruh, insan yetiştirmek için çivi çakmamış, yetişenin de önüne set olmuş. Yaptığı bir iki olumlu iş üzerinden yıllardır ‘spor adamı’ geçinenler yine aynı güruh. Zira yanlışlarının, eksiklerinin sorgulanmayacağını biliyorlar. Meslekleri farklı olsa da hepsinin kuyruğu birbirine değiyor.

        Türk sporunun kurtuluşu, sporun değdiği tüm alanlarda insan yetiştirmekten geçiyor. Bunun yolu da şu yukarıda tarif ettiğim güruhtan uzak, temiz, çağdaş, sorgulayan ve mutlaka global düşünüp, milli hassasiyetleri olan insanları bulup ortaya çıkarmaktan geçiyor. Bu değerlerle donanmış yeni nesiller yetiştirecek sistemi kurmak ise olmazsa olmazımız. Spora dair bugüne kadar doğru bilinen tüm yanlışları değiştirerek elbette.

        Diğer Yazılar