Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÖZELLİKLE takım sporlarında milli takımlar düzeyinde kazanılan uluslararası başarılardan sonra devlet tarafından verilen maddi ödül ya da primler çokça tartışılır ve eleştirilir. Türkiye’de açık ara futbol başta olmak üzere, basketbol ve voleybolcularımızın kulüplerinden kazandıkları gelirler dünyanın gelişmiş spor ülkelerinin ortalamalarına yakın, hatta futbolda üstündedir. Bu yüzden bu branşlarda kazanılan milli başarıların astronomik ölçüde maddi olarak ödüllendirilmesi doğru bir yöntem değildir.

        Ekonomik anlamda güçsüz, dünyanın gelişmiş spor ülkelerinin çok gerisinde kalmış, bireysel sporlarda ise durum tam tersidir. Kulüpler düzeyinde uluslararası rakiplerinin çok altında maaş ve prim alarak geçinmeye çalışan, hayatını idame etme arzusundaki sporcularımızın gelirleri hem çok düşük hem de düzensizdir.

        Bireysel branşlarda Avrupa ve Dünya şampiyonalarında, olimpiyatlarda elde edilen başarılara verilen ödüller ise dünya standartlarının çok üstünde hatta en yüksek düzeydedir. Doping başta olmak üzere beraberinde birçok sorunun oluşmasına neden olan bu yüksek ödül sistemi değişmelidir ancak öncelikle bireysel branşlardaki sporcularımızın kulüplerinden kazandıkları, dünyadaki rakiplerinin düzeyine getirilmeden sorun çözümlenemeyecektir.

        Ferdi sponsorluklar, ülkemizin sportif ve ekonomik düzeyinin çok altındadır. Bunun en önemli sebeplerinden biri spor sponsorluklarının çok büyük bölümünün ‘mecrası’ daha geniş takım ve kulüplere aktarılmasıdır.

        Ferdi branşlar tüm dünyada hem mecraları, hem ürettikleri ekonomileri ile her geçen gün büyürken bizde güdük kalarak, daracık alanlara sıkışmak zorunda kalmışlardır. Burada başlıca görev federasyonlara düşmektedir. Gelir üretmeyen, devletten elde ettiği kaynakları etkin ve verimli kullanamayan federasyonların kulüpleri de üç aşağı, beş yukarı aynı durumdadır. Hal böyleyken sporcusu, antrenörü ve diğer teknik personeli ile evine ekmek götürmenin yolu, bazı branşlarda dopingden geçmektedir.

        Eğitim sistemimizdeki spora dair boş bırakılmış alanlar, sporcularımızın farklı meslek sahibi olmalarının önüne geçmektedir. Başarılı sporcularımızın sportif yaşamları gibi eğitim hayatları da türlü zorluklarla örülmüş engellerle doludur. Bu engellerin ortadan kalkması için öncelikle kulüplerin ve federasyonların mali ve idari denetim altına alınıp, kaynakların doğru kullanımı ve kendi öz gelirlerinin artırılması yönünde çalışmalara öncelik verilmelidir. Diğer taraftan başarılı sporcuları her öğretim düzeyinde burs ve diğer destekleyici yöntemlerle hayata maddi ve manevi olarak hazırlamak bir başka önemli önceliktir.

        Beden Eğitimi Yüksek Okulları, mevcut eğitim sistemi ve yapısı ile maalesef işsizler ordusuna yeni neferler katmaktan öteye gitmiyor. Kulüplerde, federasyonlarda, belediyelerde, özel sektörde iş imkânı bulması gereken genç kızlarımızın bir kısmının masaj salonlarında, genç erkeklerimizin bir kısmının ise özel spor salonlarında jigololuk yaparak hayatlarını idame etmeye çalışması, dopingin yanına bile yaklaşmayacak ayıplarımızın, utançlarımızın başında gelir ve tüm bunların vebali o gençlerin değil hepimizindir.

        Bu konuda bir başka görev de medyaya düşmektedir. Geleceğini garanti altına almak için hayatını riske ederek doping kullanan sporcular kadar, bu sporcuları ve onların antrenörlerini çok düşük maaşlara mahkûm eden, hatta o maaşları ve primleri dahi ödemeyen kulüpleri de manşetlere taşımalı, afişe etmeliyiz ki, sorunun kaynağına adil ve objektif bir şekilde inebilelim. Tabii amacımız Türk sporu ve sporcusunun gelişimi ise..

        “Ahlak konusunda inandığım ilke şudur; bir şeyi yaptıktan sonra kendini iyi hissediyorsan o ahlakidir; eğer kendini kötü hissediyorsan o gayri ahlakidir.”

        Ernest Hemingway

        Diğer Yazılar