Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ŞU masalların gözü kör olsun!

        Allah’ından bulsun o, Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı, Romeo ile Juliet, Pamuk Prenses ile Beyaz Atlı Prens...

        Hep onların yüzünden aşk konusundaki bütün saçmalamalarımız.

        Hep onların yüzünden ya Kerem gibi Aslı için yanmak, Mecnun gibi Leyla için çöllere düşmek sanmamız aşkı... Ya da Külkedisi’yle Beyaz Atlı Prens’i gibi sonsuza kadar mutlu mesut yaşamak aşktan anladığımız.

        Birbirlerini deli gibi sevip daha sonra ayrılan ve dost kalmayı başaran eli yüzü düzgün iki masal kahramanı yok maalesef.

        İşte tam da bu yüzden günlerdir Bodrum'da birlikte tatil yapan Cem Yılmaz'la eski eşi Ahu Yağtu'ya bakıp bakıp, “Yeniden birlikteler”, “Aşk yaşıyorlar” diye yazıp durmamız.

        İki iyi dost olabileceklerini düşünmek bile istemiyoruz. Öyle ya, dost olurlarsa bütün o okuduğumuz masallar masal olmaktan çıkar.

        Oysa hiç de öyle değil!

        Leonard Cohen ile geçen hafta 81 yaşında hayata gözlerini yuman büyük aşkı Marianne Ihlen’in öyküsü ‘masallardaki aşklara’ bin basar bence...

        COHEN’İN İLHAM PERİSİYDİ

        1960’larda Yunanistan’ın Hydra Adası’nda tanışan ikili, 10 yıl boyunca dillere destan bir aşk yaşamış. Ve ayrılmışlar... Cohen, ‘So long, Marianne’ ve ‘Bird on a Wire’ gibi efsaneleşmiş şarkılarını Marianne için yazmış. “Hoşçakal Marianne, gülmek, ağlamak, ağlamak ve yeniden gülmek zamanı...” demiş aşkının ardından...

        Leonard Cohen, geçen hafta Marianne’in arkadaşı Jan Christian Mollestad’dan bir telefon almış. Mollestad, Marianne’in ağırlaştığını ve son anlarını yaşadığını haber vermiş sanatçıya.

        Bu konuşmadan iki saat sonra Cohen’den bir mektup aldığını söylüyor Mollestad.

        Mektubu açmış. Marianne’nin yanı başına oturmuş ve ona ‘büyük aşkı’ Leonard’ın yazdığı satırları okumuş:

        ‘GÜLE GÜLE ESKİ DOSTUM’

        “Ah Marianne, zamanı geldi...

        Yaşlandık ve vücutlarımız artık dökülüyor, sanırım yakında ben de seni takip edeceğim. Hemen ardında ve sana çok yakın olduğumu bil. Uzansan elimi tutacak kadar yakın. Seni, güzelliğini, aklını hep çok sevdim ama bunları söylememe gerek yok zaten hepsini biliyorsun. Ama şimdi sana çok çok güzel bir yolculuk diliyorum.

        Güle güle eski dostum, bitmeyen aşkım... Yolda görüşürüz...”

        ‘ÇOK MUTLU GÖRÜNÜYORDU’

        Jan Christian Mollestad mektubu okurken Marianne’in çok mutlu göründüğünü belirtip ekliyor: “Uzansan elin elime ulaşacak bölümünde elini ileri doğru uzattı. İki gün sonra gözlerini yumdu. Leonard’a bir mektup yazıp durumu bildirdim. Son anlarında ona kendini en yakın hissettiği şarkı olan ‘Bird on a Wire’ı söylediğimi yazdım. Onu son kez öpüp odadan çıkarken ‘So Long, Marianne’ (Haşçakal Marianne) dediğimi anlattım.”

        ÖLÜMSÜZ AŞKLAR PEŞİNDEYİZ

        Leonard ile Marianne’in öyküsü bütün o efsanevi aşk masallarından daha güzel geldi bana.

        Her ağzını açanın aşk üzerine koca koca laflar ettiği, ‘yaşamak’ için değil ‘göstermek’ için âşık olduğu bir dünyanın orta yerinde debelenip duruyoruz işte...

        Küçük şeyler mutlu etmiyor bizi, hep ‘ölümsüz’ aşklar peşindeyiz.

        Ya Ferhat gibi Şirin için dağ delmek sanıyoruz aşkı ya da Romeo gibi Juliet için ölmek...

        Oysa Leonard ile Marianne olmak var bir de...

        Diğer Yazılar