Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “İNSANLAR gelecek günler için yaşarlar, bugünleri gelecek günler için feda ederler” diyor Papini ve devam ediyor: “Ansızın biri onlara bir saat içinde tümünün öleceğini söyleyecek olsa, yaptıkları, yapmış oldukları her şeyin onlar için hiçbir hazzı, hiçbir tadı, hiçbir değeri olmazdı. Yarının uzak kokusu olmasa bugünün kara ekmeğini yemezlerdi...”

        Ne zamandır ‘bugünün kara ekmeğine’ elimi sürmüyorum. ‘Gravity’ filminde uzayın derinliklerine doğru nazlı nazlı süzülen George Clooney gibiyim.

        Ne yolculuğa başladığım ne de gideceğim yerin bir önemi varmış gibi geliyor bana...

        Sağımdan solumdan akan hayattan bir şey anlamıyorum doğrusu. Gözüm yaşananları görmüyor, kulağım duymuyor, burnum kokusunu almıyor... Dokunduğum şeyleri hissetmiyorum...

        Koca bir boşluğun ortasında oturmuş bu boşluktan nasıl kurtulacağımı düşünüyorum. Önümden akıp giden ve ‘hayat’ denilen bu nehre yeniden atlayacak ne gücüm ne de isteğim var.

        “Ne olacak benim bu halim?” diye kukumav kuşu gibi düşünürken geçenlerde Oxford Üniversitesi profesörlerinden Charles Foster’la tanıştım. Exmoor’da küçük bir nehirde susamuru olarak yaşıyor kendisi!

        DOĞAYI DAHA İYİ ANLAMAK

        “Susamuru olmadan önce Galler ormanlarında porsuk olarak yaşadım bir süre” dedi Mr. Foster. Londra’da çöp karıştıran bir tilki, Oxford’da ağaçtan ağaca dolaşan bir kırlangıç, İskoçya dağlarında gezen bir alageyik olmuşluğu da var bu ‘çılgın profesör’ün.

        İşi gücü bırakıp su içinde, ormanlarda, ağaç kovuklarında, yeraltında bir delikte kâh susamuru, kâh porsuk, kâh alageyik olarak neden yaşadığı sorusuna cevabı çok basit Charles Foster'ın: “Doğayı, hayatı daha doğru, daha iyi anlamak istedim!”

        Gününün büyük çoğunluğunu 17 inçlik bir ekranın karşısında, dünyanın dört bir yanından akan haberleri okuyup yazarak geçiren biri olarak, Foster’ın hayatı anlama yöntemi bana çok uzak tabii ki! Ama o yaptığının doğruluğunda ısrarcı: “Beş duyumuz var ve biz çoğunlukla ‘görme’yi kullanıyoruz. Doğanın bize sunduğu bilgilerin yüzde 80’ini ıskalıyoruz.”

        Foster, evrimin bir noktasından sonra insanoğlunun ‘yeryüzü’yle temasını kestiğini düşünüyor: “İsteksiz, karamsar yaratıklara dönüştük. Sadece koku, tat, dokunma, duyma gibi duyularımızı kaybetmedik, artık neredeyse görmüyoruz da!”

        IG NOBEL’İ ALAN ‘SAÇMALIK’

        “İşte şimdi dikkatimi çektiniz sayın Bay Foster” diye içimden geçirdim. O devam etti: “Ormana ayak basar basmaz bir ağaç gördüm. Ama gördüğüm ağaç değildi, ağaç hakkındaki düşüncelerimdi. İşin kötüsü ağaç hakkındaki düşüncelerim ağacın kendisinden çok daha az güzel ve heyecan vericiydi. Susamuru gibi suya girdiğimde, porsuk gibi bir deliğe gizlendiğimde ya da tilki gibi bir çöpü karıştırdığımda beni çevreleyen doğayla ilgili önyargılarıma karşı bir zafer kazandığımı hissettim. Çok çok başarılı olduğumu söyleyemem ama yine de denemeye değerdi.”

        Prof. Charles Foster, doğayı, hayatı anlamak için gösterdiği ‘bu akıl almaz çabasıyla’ bu yıl Nobel’in bir parodisi olarak görülen ‘Ig Nobel’inde ‘insanları güldürme ve düşündürme başarısı’yla ödül almış...

        BİR AVCININ KURBANI OLURUM

        Son zamanlarda her sabah ‘devcileyin bir böcek’ olarak uyanan biri olarak, birkaç gündür ormanda bir delikte porsuk gibi uyuyan Foster’ı düşünüyorum ve o aklıma geldikçe gülümsüyorum.

        Ancak ne susamuru ne de porsuk olmayı gözüm yiyor...

        ‘Gelecek günler için yaşayıp bugünleri gelecek günler için feda etmeye’ devam edeceğim korkarım.

        Hayata karışmak yerine, kenarında durup akıp gitmesini izlemek tam bir zavallılık farkındayım...

        Ama biliyorum bu ülkede bir alageyik gibi dağda gezmeye gitsem daha ilk gün bir kaçak avcının kurbanı olurum!

        Diğer Yazılar