Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Hiç mi gülmeyeceğiz? Hiç mi mutlu ve huzurlu bir gün geçirmeyeceğiz?” diye tweet atan MHP Lideri Bahçeli gibi dolaşıyorum ortalıkta. Boğazına kadar pisliğe batmış olduğunu düşündüğüm şu yalan dünyanın orta yerinde yüzümü güldürecek küçük mutluluklar arıyorum.

        İğneyle kuyu kazmaktan farksız bir uğraş doğruyu söylemek gerekirse.

        “Mutluluk” dediysem para-pul, şan-şöhret değil aradığım. Güzel bir haber, bir resim, bezen bir şarkı, bir kelime kimi zaman.

        Mutluluğumun üstüne yığılan tozu toprağı eşelerken ‘Kamçılı Adam’ Indiana Jones gibi hissediyorum kendimi. Binlerce yıldır gün ışığı görmemiş 'efsanevi' bir duygunun peşinde maceradan maceraya atılıyorum.

        Önceki gün 'hayat üstü az mutluluk’ peşinde koşarken Ertuğrul Özkök’ün Londra’da Rod Stewart konserindeki ‘mutluluğunu’ kıskançlık ve hasetle okudum.

        Nick Hornby’nin “Rod’u dinlemek o zamanlar cool bir şeydi” dediği 70’lere yetişemedim ama ‘Sir’ Rod 13 yaşında sesini ilk duyduğum günden beri ‘guilty pleasure’ımdır...

        ÇEKMECEDEN ÇIKAN RÖPORTAJ

        Özkök, konserde Stewart'ın giydiği ‘tayt pantolon’a takılmış. “Mick Jagger’da oluyor ama Rod Stewart’ta olmamış” diyor. Onu okurken aklıma, Rod'un 1995 İstanbul konseri öncesi Express Dergisi’ndeki röportajında (onlar da Q Dergisi’nden almıştı) ta 70’lerden beri bitmeyen bu ‘tayt pantolon aşkı’yla ilgili söyledikleri geldi.

        Akşam eve gittiğimde bütün gençliğimi tıkıştırdığım ve bazen Mariana Çukuru’ndan daha derin olduğunu düşündüğüm küçük çekmecemdeki dosyaların arasında o röportajın kupürünü buldum.

        10 Emir’in saklandığı ‘kutsal sandığı’ bulan Indiana Jones gibi hissettiğimi belirtmeme gerek yok sanırım...

        Röportajı okurken, 22 yıl önce bir temmuz akşamı, İnönü Stadı’ndaki o konsere gittim yeniden ve ‘Maggie May’, ‘Baby Jane’, ‘Sailing’ peş peşe çalmaya başladı odanın içinde...

        DOĞA PEK DE CÖMERT DEĞİLMİŞ

        Leopar derisi tayt pantolon giyme fikrinin eski sinema kitaplarında gördüğü fotoğraflardan aklına geldiğini söylüyor Rod Stewart. “Giydiğin en dar pantolon hangisiydi?” sorusuna ise şöyle cevap veriyor: En dar olan leopar derisi olanlardı herhalde. (Başını ellerinin arasına koyar.) Lanet olsun niye giyiyorum ki böyle b.ktan şeyleri? ‘Da Ya Think I’m Sexy’yi söylediğim dönemlerdi... Aleti edevatı göstermek için...”

        72 yaşındaki Stewart hâlâ neden ‘tayt pantolon’ giyiyor bilemem ama 22 yıl önce gazetecinin, “Kulağımıza geldiği kadarıyla, doğa o konuda sana pek cömert davranmamış...” sözleri üzerine biraz da mahcubiyetle, şunları söylüyor: “Evet, doğru. Fakat nereden girdik bu konuya! Erkekler tuvaletinde insanın en son duymak istediği şey, birinin ‘Vay be, alete bak’ demesi... Benimki normal, vasat yani... Bana yetiyor.”

        BOB DYLAN MI BRITT EKLAND MI?

        Kenarları yırtılmış sarı tabloid bir dergi sayfasında bulduğum ‘mutluluğu’ yüzüme gözüme sürerken, Nick Hornby’nin “Mama You Been On My Mind’ı şarkısını, yazarı Bob Dylan’dan daha iyi yorumlamış” dediği Rod Stewart, Dylan’la ilgili ‘hayatı boyunca pişmanlık duyduğu’ bir anısını anlatıyordu: “Hayatım boyunca Bob Dylan’la iki kez karşılaştım. İlkinde The Faces’teydim henüz ve Britt Ekland’la yeni tanışmıştım. O gece, Bob, bir arkadaşın evine gidip müzik yapmayı teklif etti. Aptallaşmıştım. Bir yanda Britt, diğer yanda Bob. Bob’u ektim!.. Hayatım boyunca pişmanlık duyduğum bir şeydir bu...”

        Rod’un anısını okur okumaz “Ertuğrul Özkök hangisini seçerdi acaba, Britt’i mi Bob’u mu?” diye düşündüm birkaç saniye ve hemen bu düşünceyi kafamdan kovalayıp “Ben hangisini seçerdim?”diye dertlenmeye başladım...

        22 yıldır sakladığım ‘yırtık dergi sayfasındaki mutluluğumu’ kutsal çekmeceme ‘gömerken’ hayatım boyunca ıskaladığım şeylerin pişmanlığıyla el ele, en başa dönmüştüm işte! “Mutluluk bile haddini aşarsa azap olur” diyen Seneca haklıymış...

        Diğer Yazılar