Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “... BUGÜNLERDE hem sporda hem spor dışında insanların en büyük hatası budur. Görmeleri gerekenleri görmüyorlar çünkü sadece kendilerini görüyorlar. Böyle birileriyle çalışıyorsanız, başta olabilirsiniz ama gücünüz son derece sınırlıdır. Ne dediğimi biliyorum çünkü bir yenilikler döneminde büyüme şansına eriştim. The Beatles, uzun saçlar, düzene isyan, çiçek çocukları... Seç, beğen, al. Son elli yılda olan biten inanılmaz miktarda şeyin kökü o dönemdedir. Müzik sayesinde ama aynı zamanda spor sayesinde de... The Beatles’ın hem müzikte hem toplumda neleri harekete geçirdiğini bir düşünseniz yeter. Bunların hiçbiri akademik çalışmalarla ilgili değildi.

        ÜNLÜ OLDUĞU İÇİN ÜNLÜLER

        Şimdilerde dengeler yine değişiyor. Makineler gittikçe daha fazla bizim yerimize düşündüklerinden, yaratıcılık saldırı altında. Mesela futbol: Pek çok üst düzey futbolcunun sosyal medyada binlerce takipçisi var. Hoş ve özel bir şey tabii. Birinin bu kadar takipçisi varsa insanların ilgisini çekiyor ve belki insanlar ondan bir şeyler öğrenmek istiyordur. Bu yüzden takip ediyorlardır. Bu arada takip edilen kişinin öğrenmeyi sürdürmesi gerekmektedir ama takip edilen kimi takip edecektir? Yoksa sadece, sırf ünlü oldukları için ünlü olanlar gibi takip edilmekle mi meşguller? Popülerlik giderek hayatta bir sınırlamaya dönüşür. Cor Coster, Horst Dassler, Pieter Winsemius gibi insanlar bu yüzden benim için önemlidir. Bana sadece hatalardan kaçınmamda yardım etmekle kalmayıp farklı düşünmeme yardım ettiler. Bu sayede faal futbol kariyerimi futbolcu ve çalıştırıcı olarak alabildiğine hazla sürdürebildim.

        ‘ANLAŞILAMADIĞIM OLDU’

        Bir defasında yüz sene sonra nasıl hatırlanmak isteyeceğimi sormuşlardı. Çok şükür fazla endişelenmeme gerek yok çünkü yüz sene sonra burada olmayacağım. Ama cevaplamam gerekseydi, ‘Sorumluluk sahibi bir spor adamı olarak’ gibi bir şey söylerdim. Sadece futbolcu olarak değerlendirileceksem hayatımı 15-20 yıllık bir dönem belirleyecek demektir ki açıkçası bana fazla sınırlı geliyor. Futbol yeteneğim tanrı vergisiydi. Elde etmek için bir şey yapmam gerekmedi. Yeteneğim sadece biraz futbol oynamam ve ne istiyorsam onu yapmam anlamına geliyordu. Başkaları işe gidiyorum derken ben futbol oynamaya gittim. O açıdan şanslıydım yani. Hayatımda yaptığım diğer şeyler bu yüzden nazarımda daha önemli. Anlaşılamadığım çok oldu. Futbolculuğumda, hocalığımda ve sonrasında yaptıklarımda. Ama olsun; Rembrandt ve Van Gogh da anlaşılamamıştı. Öğreniyorsunuz sonunda: İnsanlar siz dâhi olana kadar rahat vermiyor.”

        BİZİM KÜÇÜK BATAKLIĞIMIZ!

        Arda Turan, “Aileme laf söyletmem” deyip, bir gazetecinin ailesine ‘ana-avrat’ sövüp ‘kuş gibi’ hafileyerek milli takım kariyerini sonlandırırken gelmiş geçmiş en büyük futbolculardan Johan Cruyff’un ‘Benim Oyunum’ (Domingo Yayınları) kitabını son sayfasında yazdığı yukarıdaki satırları okuyordum ben de.

        Cruyff’un ‘takip edilen kimi takip edecektir?’ sözüne takıldım.

        Arda kimi takip edecek?

        Gazetecilere “Onu çekme bunu çek” diyen Fatih Terim’i mi? Rakip takım başkanını tribünde tokatlayan Aziz Yıldırım’ı mı? Gazetecileri ‘evinden aldıran’, amigoluk yapıp taraftarı ezeli rakibine küfrettiren Volkan Demirel’i mi? Tribündeki gazeteciye gırtlak kesme işareti yapan Emre Belözoğlu’nu mu? Ağzını burnunu kırdığı muhabire yalandan bir demet çiçek götürüp karşısında süt dökmüş kedi gibi oturan kaleci Volkan Babacan’ı mı? Sürekli nabza göre şerbet veren, ne şiş yansın ne kebap diye kırk takla atan Futbol Federasyonu’ndaki abilerini mi? Eyyamcı hakemleri mi? ‘Haydaaaaa’cıları mı? ‘Cacıkcılar’ı mı? ‘İkbal' beklentisiyle yıllarca bir köşede durup fırsatını bulunca 'kurt' gibi ortaya atılan 'efsane' futbolcuları mı?

        Deplasmandan dönen takım otobüsünün önünü kesip futbolcu döven Bursalıları mı? “Oruçluyum” deyip maça ekmek arasında patlayıcı, meşale sokan taraftarı mı? Gazeteci olduğunu unutup tuttuğu takımın ‘borazanlığını’ yapan gazetecileri mi?

        Arda takip etmek için yanlış insanları seçti. Bir Cruyff’un, Lefter’in, Metin Oktay’ın, Süleyman Seba’nın değil, maalesef yukarıdakilerin peşine takıldı!

        Barcelona’ya gittiğinde başını bir parça suyun üzerine çıkarmıştı ama ne yazık ki tekrar bizim küçük bataklığımıza dalmakta gecikmedi.

        Şimdi dağ gibi bir pisliğin orta yerinde oturmuş içi boş bir 'adam'lık edebiyatı yapıyor.

        Üzgünüm Arda, artık sen de herkes gibisin...

        Diğer Yazılar