Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHRISTOPHER Nolan’ın ‘Dunkirk’ü yurtdışındaki eleştirmenler tarafından ‘büyük övgülere’ mazhar olurken bizde aynı coşkuyla karşılanmadı nedense...

        Ama bu bir başka hikâye.

        Bugünlerde yabancı sinema dergilerinde, gazetelerde çıkan yazılarda filmin ‘muhteşemliği’nden ya da ‘berbatlığı’ndan çok Nolan’ın kullandığı ‘format’ dikkat çekiyor.

        Dijital kameralar çıktıktan sonra pabucu dama atılan 70 mm’lik kamera kullanan Christopher Nolan’ın Hollywood’a yeni bir soluk verdiği söyleniyor en çok da.

        ‘Hugo’ filmini çektiği dönemde, o günlerin yükselen yıldızı 3D’ye övgüler düzen Martin Scorsese gibi bir büyük ustanın, “Keşke bütün filmlerimi 3D çekebilseydim. 3D sinema ile tiyatroyu birleştiren bir şey. İzleyiciyi hikâyenin içine sokuyor. 3D film çekmek özgürleştirici bir deneyim” gazlamalarına rağmen, 3D’nin Hollywood’un düşlediği kadar başarılı olmadığı söyleniyor. 3D filmlerin bir sıkışmaya doğru gittiğinden yakınılıyor.

        İşte tam da bu günlerde Christopher Nolan’ın artık nostaljik sayılan 70 mm’lik kameralarla çektiği ‘Dunkirk’in önümüzdeki dönemde Hollywood’u kurtaracağına inanılıyor. ‘The Dark Knight’ta 28 dakika, ‘The Dark Knight Rises’ ve ‘Interstellar’da 1 saatten fazla IMAX görüntü kullanan Nolan, 106 dakikalık ‘Dunkirk’ün tamamını 70 mm’yle çekmiş. Ve film bu formatta ABD genelinde 125 sinemada gösterime girmiş.

        Bu son yıllarda 70 mm’yle çekilen (Tarantino’nun ‘Hateful Eigth’i ya da Paul Thomas Anderson’ın ‘The Master’ı gibi) filmler için en çok salon sayısıymış.

        SEYİRCİ SALONA DÖNSÜN

        Dijital çağın ellerine doğan filmin yıldızlarından Harry Styles, çekimlerle ilgili konuşurken kendisine en çok 70 mm’lik bu eski kameraların ilginç geldiğini anlatıyor: “Kameranın ‘tıkırtılı’ çekim sesini duyuyorduk.”

        Dijital çağda kendilerini yenileyen sinema salonlarının tekrar eski ‘dikdörtgen geniş açılı perdelerde’ bu 70 mm’lik filmleri göstermesi için önemli bir yatırım yapması gerekiyor.

        Tarantino’nun filmini göstermek için sinema salonlarının 10 milyon dolar harcadığı söyleniyor.

        Ancak bu ‘eski moda’ formatın, ekstra bir gözlük takılarak izlenen 3D’ye göre daha başarılı olacağı, artık evlerinin salonlarında dizi, film izleyen insanları yeniden sinema salonlarına çekeceği öngörülüyor.

        YEŞİLÇAM KURUSUN ARTIK

        Bu ‘3D filmler, 70 mm’lik filmlere karşı’ muharebesini okurken bir bomba da Kenneth Branagh cephesinden geldi. Branagh, yeni filmi ‘Doğu Ekspresi’nde Cinayet’i dünyada kalan son dört 65 mm’lik Panavision kameralarla çekmiş. Usta yönetmen bu tercihiyle ilgili “65 mm’lik kameralar filme derinlik ve yaratmak istediğimiz klostrofobik atmosferi verdi. O destansılığı geliştirdi” diyor.

        “Peki bunlardan bize ne?” diyebilirsiniz.

        Haklısınız!

        Murat Başoğlu’nun daha yarım saat önce tanıştığı, soyadını bilmediği Olga Hanım’la teknede yaptığı ‘eşekliğin’ perde arkası bilgileri çok daha ilgi çekebilirdi. Ya da Fatih Terim’in bilmem kaç milyon liralık tazminatı için ‘haram zıkkım olsuncularla’, ‘helali hoş olsuncular’ arasına dalıp ahkâm kesmek daha eğlencelidir kesin.

        Twitter’da gündemin nabzını tutup ‘köşe’de nabza göre şerbet vermek de ‘garantili’ bir tercih olabilirdi.

        Zaten Antalya Film Festivali’nden ‘ulusal yarışmanın kaldırıldığı’, ‘popüler’ Yeşilçam’ın dön dolaş aynı ‘komiklikleri’ film diye önümüze koyduğu bugünlerde kim ne yapsın sinemayı değil mi?

        Yeşilçam’da bindiğin dalı kestiğini umursamadan, ‘akarken küpümü doldurayım’ zihniyetiyle 15-20 günde bir ‘film’ çekip milyonları cebe koymak varken; 3D’yle, 70 mm’lik filmle kim uğraşsın!

        Ha unutmatan ‘Dunkirk’ iyi film bu arada. :)

        Diğer Yazılar