Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “KAR yağmıyor” diye dertlenenlerin aksine İstanbul’un göbeğinin beyaza bürünmemesinden memnunum ben!

        Kar-kış çocukken güzel(di).

        80’lerin İstanbul’daki o efsanevi ‘kar’ında kıçımızın altında plastik leğenler, naylonlarla evimizin yanındaki boş arsada yokuş aşağı kaymaktan daha eğlenceli ne olabilirdi ki zaten...

        İzleyecek ‘cart star’, ‘curt star’ gibi programlar olmadığından tek kanallı televizyonda buz pistinin tozunu attıran Jayne Torvill ve Christopher Dean çiftinden kaptığımız üç-beş figürle, okul bahçesinde buz tutmuş avuç içi kadar bir alanda teknik olmasa da artistik puanlarla şampiyonluk peşinde koşuyorduk.

        Hellboy’un kesik boynuzlarının yerindeki dev çıkıntılar gibi alnımın sağ tarafında bir dönem benimle gezen şişlik, buz pateni sporu yolunda çektiğim çilelerin küçük bir nişanesidir bana o günlerden.

        Ben şişlik insin diye annemin üstüne madeni para koyup başıma sardığı tülbentle evdeki divanda yatarken, o sıralarda Kraliçe’nin ülkesinde bileğinden sakatlanıp 2 yıl hastane-ev arası mekik dokuduğu için futbolculuk hayali suya düşen Michael Edwards ya da herkesin bildiği adıyla ‘Eddie The Eagle’ da büyük bir kayakçı olmak için kolları sıvamış...

        Onun öyküsünden geçen yıl vizyona giren Taron Egerton ve Hugh Jackman’lı ‘Eddie The Eagle’ı izleyene kadar haberim yoktu doğrusu... Ve önceki gün Habertürk Spor’un usta muhabiri Murat Ağca’nın, Fatih Arda İpcioğlu haberini okuyana kadar da umurumda bile değildi!

        KAYAKLA ATLAMADA İLK

        Filmde çizilen portresinin aksine hiç fena bir sporcu olmayan hatta Alp disiplininde 9. en hızlı amatör kayakçı unvanı bulunan Eddie’nin bütün engellere rağmen ne yapıp edip Büyük Britanya kayak takımına girerek Calgary’deki 1988 Kış Olimpiyatları’nda kayakla atlama dalında yarışması geldi aklıma, 20 yaşındaki Arda’nın öyküsünü okurken.

        Ailesinin ‘tehlikeli’ endişesine rağmen küçük yaşta kayakla atlamaya merak saran Arda, “Benim için bir tutku olmuştu o yüzden devam ettim” diyor. 6 yıl önce Slovenya’da kampta yaptığı bir atlayış sırasında ayağını kırması da bu tutkusundan vazgeçmesine neden olamamış...

        Ve Arda geçen hafta çok büyük bir başarıya imza attı. 2011’de Erzurum’da yapılan Kış Üniversite Oyunları için inşa edilen Türkiye’nin ilk ve tek atlama kulelerinde yetişen Arda, o kulelerde yapılan son eleme yarışmasında elde ettiği puanlarla, 9-25 Şubat’ta Güney Kore’de düzenlenecek Kış Olimpiyat Oyunları’nda Türkiye’yi temsil etmeye hak kazandı.

        1892’de Norveç’te bir grup cesur adamın çabalarıyla ‘spor’ olarak tanınan ve 1924’te Fransa Chamonix’te düzenlenen kış olimpiyatlarında programa alınan ‘kayakla atlamada’ ülkemiz adına yarışacak ilk sporcu olacak Arda...

        Tıpkı 1988’de Britanya adına ‘kayakla atlama’da ilk kez yarışan Eddie gibi...

        GÖNÜLLERİN ŞAMPİYONU

        Önceki gün gazetelerin spor sayfalarında ahı gitmiş vahı kalmış Robinho’nun Sivas’a gelmesi haberlerinin arasında ‘kenar süsü’ gibi kalmıştı Arda’nın bu başarısı. Üstelik başlıklar da hep ‘tarihi başarı’ diyeydi. İnsan düşünmeden edemiyor, ortada bu ülke adına tarihi bir başarı varsa Arda’nın, ‘tarihi bir hayal kırıklığı’ olan Robinho’yu yemesi gerekmez mi? ‘Tarihi başarı’ya 2 sütun, ‘tecavüz şüphelisi’ yıldız eskisine tam sayfa! Spor dendi mi futboldan başka bir şeyin akıllara gelmediği bir ülkede Arda’nın yaptığı az buz bir şey değil! O kadar ki adaşının Camp Nou’da 80 bin kişinin önünde sahaya çıkıp gol atmasından bile değerli bence...

        ‘Eddie the Eagle’, 1988’de, 70 ve 90 metre atlamalarda sonuncu olmuş. Hem de kendisinin bir önündeki sporcunun yarı puanını alarak. Sorsan o yıl yarışmayı kazananın kim olduğunu kimse bilemezken bugün İngiltere’de ‘Eddie the Eagle’ dendiğinde insanlar dudaklarının kenarında küçük bir gülümsemeyle onu hatırlıyorlar. Vazgeçmemesi, azmi, adanmışlığı filmlere konu oluyor...

        Fatih Arda İpcioğlu çok değil 1 ay sonra bu ülke için G. Kore’de tarihi bir atlayış yapacak. O gün havada kaç metre uçacağının önemi yok Arda şimdiden gönlümün şampiyonudur... En başta da söyledim, İstanbul’un göbeğine kar yağmamasından memnunum ben... Ama olur da yağarsa kıçımın altına bir leğen alıp Arda’nın şerefine yokuş aşağı kayacağım. Hem uzun süredir tek ayak üstünde bir köşede cezalı duran içimdeki çocuğu da sevindirmiş olurum. :)

        Diğer Yazılar