Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bizde vizyona girmeden DVD’si çıkan dört filmi ele aldım.

        “İkiz Hayat”: İkiz sendromu

        İkizlerin etkileşimini, tepkilerini yaşamadan kestirmek kolay değildir. Ama genelde esas olan iki bireyin birbirini tamamlamasıdır. Birinin duygusal, diğerinin ruhsuz, birinin seks hayatında iyi, diğerinin seks hayatında kötü, birinin savruk, diğerinin derli toplu olması bir kargaşaya yol açabilir.

        Jenée LaMarque, melankolik bir ikiz sendromundan yola çıkıyor “İkiz Hayat”ta (“The Pretty One”, 2013). Laurel ile Audrey’yi canlandıran ise “Hayalimdeki Aşk”ın (“Ruby Sparks”, 2012) senaristliğini de yapmış entelektüel Zoe Kazan. Kendini kardeşi gibi göstermek isteyen Laurel, bir çeşit Pygmalion süreci yaşıyor. Ama “Sabrina” (1954) ve “Benim Tatlı Meleğim”deki (“My Fair Lady”, 1964) dönüşüm, adap öğrenme ve sınıf atlama kadar net aşamalardan geçmiyor. Aksine aynı saç şekliyle hareket eden ama anlaşamayan ikizlerden birinin diğer tarafa geçme öyküsü canlanıyor.

        Varoluşu tatmak isteyen Laurel’ın hedefi, Jake Johnson, Ron Livingston gibi metreslerle yoğun bir seks hayatı yaşamak. Audrey’nin çapkınlığını, yataktaki hızını üzerine almak. Ancak bu tutkulu dönemece saparken bir tereddüt yaşıyor Laurel. Film de kılık değiştirme dramasına kayarken bu soru işaretiyle ayakta duruyor. Bu noktada aslında rejisör ile görüntü yönetmeninin uyumlu birlikteliğiyle ‘sorunlu kız’ ile ‘güzel kız’ arasındaki geçiş anlatılabiliyor.

        “Zoraki Kral”da (“The King’s Speech”, 2010) olduğu gibi geniş açı objektifleri orta-yakın planlar için kullanan yönetmen, genel planlarda da normal objektifleri ya da çok gerekirse teleobjektifleri seçiyor. Böylece açı bozulumu ya da fıçılama ile bir sıkışmışlık hissiyatı yaratılıyor. İlk 25 dakikalık kısımdaki ‘kaza ve ötesi’, kurgucu Kiran Pallegadda’ya ağır geliyor. İkiz olmanın yarattığı ‘gerilim’ birçok filmdeki zeki yorumların çok uzağında kalıyor. Bu sahnelerde iki kişiyi idare etmek devamlılık sıkıntılarına yol açıyor. Açı-mercek uyumsuzluğu, bu bölüme destek vermiyor. Film de sahaya 1-0 yenik çıkıyor.

        O noktaya kayarken yaşanan psikolojik hasar, sahnenin bir kenarında yüzü kalan Laurel’ın diğer tarafta ikizini aramasıyla birlikte anlam kazanıyor zamanla... Ama sinematografinin özeni kurgudan destek almıyor. Bir içsel kaos filmin sağlam temeller üzerine oturmasını engelliyor. Yine de ilk yönetmenlik denemesi olarak cüretkar üslup denemesi ve özgün hikayesiyle seyirciyi kavrıyor “İkiz Hayat”.

        FİLMİN NOTU: 5.5

        “Cennete Yolculuk”: Hıristiyanların mucize çocuğu

        Bir papazın oğlu olan Colton Burpo’nun mucizevi çocukluğunu anlatan “Cennete Yolculuk” (“Heaven is for Real”), Amerikan halkının kutsadığı bir iş. Gişede 91 milyon doları bularak yılın bütçesine göre (10 milyon dolar) en yüksek maddi başarıya ulaşmış filmi. Bunun da sebebi Hıristiyanlıkla ilgili toplumsal bir damara basması...

        Öte dünyayı, cenneti, Hz. İsa’yı gören kutsal bir çocuğu merkezine alması şaşırtıcı değil filmin. Baba Todd Burpo’nun Lynn Vincent’la beraber yazdığı roman 2010’da yayınlanınca, Randall Wallace de ondan bir dini yorum çıkarmayı hedeflemiş. Böylece geçmişte denk gelince beliren milliyetçi işlerine, bir de muhafazakar film eklemiş.

        “Demir Maskeli Adam” (“The Man in the Iron Mask”, 1998), “Bir Zamanlar Askerdik” (“We Were Soldiers”, 2002), “Şampiyon” (“Secretariat”, 2010) ile tanıdığımız yönetmen, aynı zamanda “Cesur Yürek” (“Braveheart”, 1995) ve “Pearl Harbor”ın (2001) senaristi. Ancak piyasada fazla iş bulamaması, geleneksel bir yol izlemesine sebebiyet veriyor. Bu sayede de ‘cennete bakış’ı kutsuyor Wallace.

        Film, klasik Amerikan sineması kriterlerine göre bir noktaya oturuyor. Kurgu-sinematografi, açı-mercek dengesinde bir sıkıntı yok. Sürüklüyor. Ama aralara ışık demeti sokma derdinin, Tanrıcı ışının belirginleşmesi, sanki sabahları pencereden sızan güneş ışığının her dakika yapay bir görüntü çizmesini sağlıyor. Fantastik anlar, cennetle hesaplaşma da abla tiplemesinin çizdiği resimlerle birlikte gülünç noktalara uzanıyor.

        Koyu Hıristiyanların alkışlayacağı, inançları sorgulayan bir iş ‘mucize çocuk’ aygıtlarıyla canlanıyor. Benzer alt metinlerinden beslenen vasat “Küçük Mucize” (“Simon Birch”, 1998) akla geliyor. Kinnear’in yavaş yavaş daha da anlamsız projelere kaydığı, Reilly’nin ise yaşlandığı filmden geriye kalan. Renk paleti ise fazlasıyla yapay…

        FİLMİN NOTU: 3.5

        “Dövüşçü”: İyi çekilmiş boks filmi

        1950 doğumlu Kanadalı Damian Lee çok tanınan bir yönetmen değil. Ama şöyle bir filmografisine bakıp genelde ABD’de ev videosuna düşmüş filmleri görünce, listenin başının 80’lerin sonuna kadar uzandığını fark ediyorsunuz. Lafın özü ‘tecrübe her şeydir’ tümcesi geliyor aklımıza. Başrolde Dominic Purcell gibi tabiri caizse ‘kalas’ bir oyuncuyu görünce ise bu konuda diretmemiz engelleniyor.

        Ama Famke Janssen, James Caan yan rollere iyi oturmuş. Emeklilik dönemi gelmiş İrlandalı bir boksörün, genç rakibini alt etme çabası iyi çekilmiş sahnelerle perdeye aktarılıyor. Lee, sinematografi-kurgu dengesinden doğru sonuçlar çıkarıyor. Bobby Shore ile William Steinkamp’in adını anmamızı sağlıyor. Açılış sekansında karanlıktaki zeki detay planların ardından, boks sahneleri de filmin diğer bölümleri de sekme yaşamıyor.

        Klasik Amerikan sinemasının biçimci damarına yakın olarak görülebilecek, akıcı kurguyu anlamlandıran “Dövüşçü” (“A Fighting Man”, 2014), David O. Russell’ın “Dövüşçü”sünden (“The Fighter”, 2011) aşağı kalmıyor. Hatta biraz daha ileri gidersek Jim Sheridan’ın “Boksör”ünden (“The Boxer”, 1997) iyi olduğunu söyleyebiliriz. Ama bireysel sporlarda “Şampiyon”un (“The Wrestler”, 2008) güreş filmlerine getirdiği gerçekçi, sarsıcı ve rahatsız edici üslubun yakınından bile geçmiyor. O konuda adım dahi atmıyor. Ama 90 dakikayı geçmeyen süresiyle anlamlı duruyor.

        FİLMİN NOTU: 5.7

        “Manzaralı Rota”: Göz var izan var

        ‘Tek mekan gerilimi’ şablonu için çölün ortasında kalmak da bir yöntemdir. Ancak bunu yaparken ‘inceleme metotları’nı da iyi belirlemelisiniz. Plansız ilerlemek, ‘nasıl olsa klasik senaryo kurallarına göre hareket edeceğiz’ diye hiçbir şeyi umursamamak doğru değildir. Kevin-Michael Goetz ikilisi “Manzaralı Rota”da (“Scenic Route”, 2013) tam olarak böyle hareket ediyor.

        Coğrafi görünümüyle ucuz bir Avustralya istismar filmini andıran eser, yakışıklılığıyla üne kavuşan Josh Duhamel ile tiyatro arka planlı komedi oyuncusu Dan Fogler’ı bir araya getiriyor. Ama sonuç tam bir kargaşa… Hiçbir şey beceremediği zaman kurguya yüklenen anlatı, manasız flashback’ler ya da bilgisayarda halledilmiş boyutsuz renk paletiyle ayaklanmak istiyor. Ama iş göründüğü kadar kolay değil…

        Her şeyin çorap söküğü gibi gelmesi derken, arabanın bozulduğunun bu devirde saatlerce fark edilmemesi başta olmak üzere birçok mantık boşluğu da devreye giriyor. Senarist, bu durumu halledemeyince, otomobilin klostrofobik havası da, gerilim yaratabilecek şeyler de, serap niyetine kullanılabilecek çöl de elden kaçırılıyor. Arabanın ise “Locke” (2013) ve “Hızlı ve Korkusuz” (“Vehicle 19”, 2013) gibi yakın dönemdeki becerikli kapalı alan gerilimlerinin, içeriden çıkmayan kamera ve oyuncularla yakaladığı başarı aranıyor. ‘Klasik’ olma arzusu fayda etmiyor.

        En iyimser yorumla video piyasasına uygun “Tuzak” (“Wrecked”, 2010) ile kapışabilecek bir film canlanıyor. “Manzaralı Rota”, göz boyayan rejisinin kurgu numaralarıyla bile bir yerlere gelmiyor. Kırılgan uyum kesmesi, görüntü bindirme gibi tekniklerle köşeye sıkışıyor, pespaye durmaktan kurtulamıyor.

        FİLMİN NOTU: 1.9

        KEREM AKÇA’NIN TÜRKİYE’DE YENİ PİYASAYA ÇIKAN DVD’LERDEN ÖNERİLERİ

        1-Tanrının Oğlu (Child of God)

        2-Zafere Hücum (Rush)

        3-Karabasan (The Babadook)

        4-Ayin (The Sacrament)

        5-Panzehir

        6-Boyhood

        7-Locke

        8-Şeker Portakalı (Meu Pé de Laranja Lima)

        9-İtalya Tatili (Walking on Sunshine)

        10-Tek Atış (A Single Shot)

        11-Dövüşçü (A Fighting Man)

        12-Uçuş 7500 (7500)

        13-Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti (Dawn of the Planet of the Apes)

        14-Kötü Komşular (Neighbours)

        15-Kötü Sözler (Bad Words)

        Diğer Yazılar