Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kan Dökülecek”, “Ateşli Geceler”, “Manolya” gibi eserleriyle Amerikan klasik sinemasına damga vuran Paul Thomas Anderson’ın son çalışması… Thomas Pynchon uyarlaması “Gizli Kusur” (“Inherent Vice”), hard-boiled dedektiflik romanlarının yapısını saykodelik (pyschedelic) düşlerle sarmaya gayret ediyor. Yönetmen görsel derinlikle ders verse de kariyerinin en sıradan, kişisel ve savruk işlerinden birine imza atıyor. İlerleyen dönemde Terry Gilliam’ın “Vegas’ta Korku ve Nefret”i varsa Anderson’ın da “Gizli Kusur”u var diyeceğiz gibi gözüküyor. 8 Mayıs’ta vizyona girecek, merakla beklenen filmi 34. İstanbul Film Festivali’nde yapılan Türkiye prömiyerinde izledim.

        Paul Thomas Anderson’ın tarihi dönemlere ilgisini biliyoruz. “Hard Eight” (1996), “Manolya” (“Magnolia”, 1999) ve “Aşk Sarhoşu” (“Punch-Drunk Love”, 2002) haricinde onu geçmişte dolaşırken görmek şaşırtıcı değil. “Gizli Kusur” (“Inherent Vice”, 2014) da bu düşünce tarzına “Ateşli Geceler” (“Boogie Nights”, 1997) damarından dahil oluyor. Orada 70’lerin porno endüstrisine Dirk Diggler üzerinden gösterişli yaklaşım tutarlı durmuştu. Bu alanda en başarılı eserlerden biri ortaya çıkmıştı.

        DESTANSILIKTAN KOPMUŞ

        Anderson, “Kan Dökülecek”te (“There Will Be Blood”, 2007) Sanayi Devrimi’nin hemen akabinde bir petrol baronunun, “The Master”da (2012) ise bir tarikat liderinin öyküsünde gücün korkutuculuğuna dikkat çekmişti. En üst noktayı gören kişilerin aşağıdakilerle ilişkisi ‘destansı sinema dili’ yoluyla perdeye yansımıştı. Böylece yönetmen ‘yeni Kubrick’ olarak anılmaya başladı. Ancak onun elinde her zaman ilginç bir hikaye ve çekici bir senaryo vardı.

        Metinler, güncel dünya üzerine fikir yürütmekle kalmayıp üst düzey performanslarla da sarılıyordu. “Gizli Kusur”da böyle bir durum yok. Aslında “Aşk Sarhoşu” ve “Manolya” modern dönemde geçip ‘aşk filmi’ ve ‘kesişen hayatlar filmi’ alanlarında radikal işler. Ama Thomas Pynchon’un bir dedektifin zihnini oyun alanına çeviren edebi eseri ne kadar öncü tartışılır…

        MÜZİK HİPNOTİK, SİNEMATOGRAFİ RETRO GÖRÜNÜMLÜ

        Aslında bir şeyden eminiz, Johnny Greenwood’un eski müziklerle hipnoz etkisi yaratan sözsüz besteleri iç içe geçirdiği çalışması kusursuzluğuyla mest ediyor. Robert Elswit’in dönemin dokusunu yakalama adına yaptığı hamleler de sonuç veriyor. Derin odak sinematografisi, renklerin grenliye yaklaşmasıyla bir nostalji hissi yaratıyor. Yönetmenin filmin bir kısmını evinde sakladığı 35mm makaralar ile çekmesi fayda ediyor. Bizi o dünyaya götürüyor.

        70’lerde geçen “Gizli Kusur”, büyük oranda Dashiel Hammett, Raymond Chandler üretimi bir dedektif hikayesine kaykılıyor. Ancak bunu yaparken ‘saykodelik düşler’i öne çıkarıyor. Yani müziğin yarattığı hipnotik, sinematografinin getirdiği retro etki, bilinçaltında olup bitenlerden destek alıyor. Film uyuşturucunun devreye soktuğu sanrıların üzerine giderken ayağını korkak alıştırmamış. Kült bir karaktere dönüşmesi beklenebilecek Larry ‘Doc’ Sportello, Humphrey Bogart’ın dedektif tiplemeleriyle Peter Fonda’nın ilk dönemindeki özgürlükçü kimliğinin bir karışımı gibi.

        HIPPI İSTİSMAR FİLMİ Mİ?

        Anderson, Joaquin Phoenix’in kimliğine uygun bir anti-kahraman yaratıyor. Belki yer yer Johnny Depp’i aratıyor, bu sebeple mizaha pek kayamıyor. Filmini ise aslında diyalogların baskın olduğu sıkıcı sekanslar üzerine kuruyor. Del Toro, Witherspoon, Brolin, Rudolph, Waterston, Wilson, Malone, Del Toro gibi oyuncular resmigeçit yapıyor. Her biri de buradaki şantaja, uyuşturucu ticaretinin işleyişine katkıda bulunuyor. Tipik femme fatale prototipleri ve maço kültürüne uygun suçla ilişkili erkekler kullanılıyor.

        Gizli Kusur” bunları yaparken Doc’un zihnine giriyor. Böylece 60’ların sonundan itibaren başlayan hippi istismar filmi alanına dahil oluyor. “The Trip” (1967), “Psych-Out” (1968) gibi eserlerle örneklendirebileceğimiz bu alt tür genelde saykodelik bir dünyaya sahip. Yani uyuşturucunun kafa yapmasını perdede canlandırıyor. Hippilerin dünyasını ele alma kıvraklığı, hayal-gerçek arasındaki sarhoşluğu manidar karelere transfer edebiliyor yeri geldiğinde…

        SAYKODELİK DÜNYALAR ÇOK KULLANILDI

        Sinemada Alain Robbe-Grillet, mystery-noir başyapıtı “Ölümsüz Kadın” (“L’Immortelle”, 1963) ile birlikte bilinçaltına girme arzusu açıkça devreye girdi. Özellikle kara filmlerde, gizem filmlerinde ve gerilim filmlerinde görülen bu eylem, zamanla bir furyaya dönüştü. “Point Blank” (1967) bu konuda çok belirleyici dururken, şık tarafıyla da dikkat çekmiştir. Ama esasen “The Trip”in Roger Corman’ın katkısıyla bir yönetmenin bilinçaltına girmesi saykodelik tanımını beyaz perdede anılır hale getirdi. LSD alarak uyuşturucu komasına giren Paul Groves’un (Peter Fonda) travmatik bilinçaltı adeta psycho-noir’lara (psikolojik kara film) esin kaynaklığı yapmıştır.

        Alejandro Jodorowsky, Harmony Korine, Jim Jarmusch (“Ölü Adam” sonrası) gibi yönetmenler bu leziz yoldan ilerlemiştir. Anderson, gerçeküstücülükle teğet geçerek bir saykodelik dünya kurmak istiyor burada. Üst üste gelip ince geçişlerle ahengi ayarlanan sahneler bu işe yarıyor. Polisin de, kuryenin de, kadınların da gerçek olup olmadığını çözemiyoruz. Girizgahtaki “The Master”dan akılda kalan bir imgeyi de akla getiren deniz görüntüsü kalıcı. İçsesin yerine beliren kadın sesi ise seyirciyi allak bullak etme metodu… ‘Akıl sesi’ o olarak duruyor geride…

        THE TRİP’ MODELİNE DEDEKTİFLİK HİKAYESİ

        Film de sanki renk dokusuyla bu duruma açılmaya gayret ediyor. “Gizli Kusur”, Roger Corman’ın “The Trip”inin hard-boiled dedektiflik romanlarıyla gözden geçirilmiş versiyonu gibi. Ama cinayet araştırma, komployu aralama meselesine çok fazla odaklanmıyor. “Uzun Veda” (“The Long Goodbye”, 1973) gibi o yılların ‘neo-noir’ örneklerinin dinginliğini alıyor üzerine. Bilinçaltında geçen polisiye filmi klasiği “Insomnia” (1997) ile ise adeta kardeşlik ilişkisi kuruyor. Fazla serbest durup süresini 148 dakikaya kadar uzatıyor.

        Yönetmen bu kez ‘destansı’lıktan uzak duruyor. “The Master”da gördüğümüz hipnotik sıfatının üzerine ‘saykodelik’i ekliyor. Parlak renklerin camp bir disko havası yaratması şaşırtmıyor. Kostümler de buna eşlik ediyor. Asla bir uyuşturucu kullanıldığını görmüyoruz. LSD komasından, eroinden sözlü olarak bahsedilince filmin görsel kaygıları açığa çıkıyor.

        NİYE BU KADAR UZUN?

        Gizli Kusur”, kendini tutamayan karakterinin mizahla ilişkisinde ve süre konusunda sıkıntıları olan bir iş. Ayrıca saykodelik dünya yaratan sayısız yaratıcı sinemacı olan bir dönemde ne kadar taze duruyor tartışılır. Bu konuda “Bir Rüya için Ağıt” (“Requiem For A Dream”, 2000) ve “A Field in England”a (2013) da bakmak yeterli…

        Bu da filmi P.T. Anderson’un “Hard Eight” ile birlikte en sıradan eserine dönüştürüyor. Yönetmenlik şovu yapılan anlarda ise tatmin oluyoruz. Oyunculara yüklenilen bölümler, savruk dursa da ustalığa destek veriyor. 1.85:1’deki retro doku müziklerden kostüm tasarımına kadar tepeden tırnağa iyi işliyor. Görüntü bindirmeyle geçişler görsel iz bırakıyor. Böylesi bir projede iki buçuk saate kaymak, ‘nasıl olsa Oscar vermeyecekler özgürce takılırım’ düşüncesinin tezahürü sanki…

        Terry Gilliam’ın Hunter S. Thompson uyarlaması “Vegas’ta Korku ve Nefret” (“Fear and Loathing in Las Vegas”, 1998) aynı konuya el atarken yorucu bulunup eleştirilmişti. Zamanla kült bir esere dönüştü. “Gizli Kusur” da sanki Paul Thomas Anderson’ın öyle uçuk bir kafaya dair daha dingin yorumu gibi… Kült bir film ya da ana karakter yaratma arzusu ise seyredenleri ikiye bölecektir.

        FİLMİN NOTU: 6.3

        Künye:

        Gizli Kusur (Inherent Vice)

        Yönetmen: Paul Thomas Anderson

        Oyuncular: Joaquin Phoenix, Katherine Waterston, Josh Brolin, Benicio Del Toro, Reese Witherspoon, Jena Malone, Owen Wilson, Maya Rudolph

        Süre: 148 dk.

        Yapım yılı: 2014

        KEREM AKÇA’NIN 34. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU:

        A Most Violent Year: 6

        Aç Kalpler (Hungy Hearts): 8

        Adımı Sen Koy: 4.8

        Akşam Yemeği (I Nostri Ragazzi): 3.8

        Altın Peşinde (El Escarabajo de Oro): 4.7

        Arabulucu: 3.5

        Aşk Zahmetli İştir (Asha Jaoar Majhe): 2.9

        Aynasız (Hyena): 4.5

        Azrail (Kosac): 7

        Bakir Dev (Fusi): 4

        Barbarlar (Varvari): 5.5

        Bataklık (La Isla Minima): 4.5

        Bela Parkı (Flugparken): 4.5

        Belalı Ev: 7

        Ben Ölmeden Önce (Before I Disappear): 4.5

        Bodrumda (Im Keller): 6.9

        Bomba Gibi (I Ekrixi): 6.5

        Casanova Variations: 8.3

        Charlie’nin Ülkesi (Charlie’s Country): 5.4

        Çılgın Kalabalıktan Uzak (Far From The Madding Crowd): 3.3

        Ders (Urok): 5.5

        Devlet Mafya El Ele (La Trattativa): 7.4

        Doğada Tek Başına (Mot Naturen): 2.9

        Enayi (Durak): 4.5

        Güeros: 7.6

        Güzel Gençlik (Hermosa Juventud): 5.3

        H.: 4

        Hal ve Gidiş (Conducta): 2.9

        Harika Çocuk (Il Giovane Favoloso): 5.5

        Her Şey Yeniden Yeşerecek (Torneranno i Prati): 6

        İntikam (The Salvation): 5.5

        Japon Nişanlım (Tokyo Fiancée): 5.2

        Kanunun Kuvveti (La French): 6

        Kelebek (Mariposa): 7.7

        Kızıl Amnezi (Chuang Ru Zhe): 5.6

        Kurallar Böyle (Takva Su Praliva): 4

        Kuş İnsanlar (Bird People): 2.8

        Küçük Karmaşa (A Little Chaos): 5.2

        Küçük Serseri (P’tit Quinquin): 5.5

        Mahkeme (Court): 5.4

        Manglehorn: 3

        Melbourne: 6.5

        Meleğin Yüzü (The Face of An Angel): 2.9

        Messi: 5.5

        Motivasyon Sıfır: 4.2

        Nabat: 5.3

        Onur (Pride): 5.5

        Peşimdeki Şeytan (It Follows): 8.2

        Postacının Beyaz Geceleri (Belye Nochi Pochtalona Alekseya Tryapitsyna): 3.9

        Sahipsiz Çocuk (Nicije Dete): 7

        Sessiz Kalp (Stille hjerte): 3.5

        Sırık (The Goob): 5.4

        Sihirli Kız (Magical Girl): 6.5

        Sonsuza Dek (Gia Panta): 5.5

        Sonsuz Hüzün (La Trisia): 5.6

        Şeytan (Lucifer): 6.8

        Şiddet (Violencia): 4

        Theeb: 6

        While We’re Young: 5.9

        Yeni Kız Arkadaşım (Une Nouvelle Amie): 6.7

        Not: Yurtdışı festivallerde izlediğim filmleri de içeren yıldızlar, festival süresince güncellenecektir.

        Diğer Yazılar