Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        22 MAYIS FİLMLERİ

        Yeni David Lynch mi, yeni Dario Argento mu, yeni Nicolas Winding Refn mi olur bilinmez. Ama Ryan Gosling sinemaya bu şaşaalı girişiyle elbet bir şeyler olacaktır. “Kayıp Nehir”, yakın zamanda zihinsel yolculuk bazlı ‘gizem-noir’ kırması yapıyı en verimli kullanan işlerden. Etkisini uzun süre sürdürüyor, seyircisini sarsıyor, meşgul ediyor, rahat bırakmıyor.

        Oyunculuktan çıkan yönetmenlerden ümitli olmalıyız mı? Tartışılır… Ama Ryan Gosling ilk filminde öyle bir tat bırakıyor ki damağımızda, bu konuda fikir değiştirmeye bile razı hale geliyoruz. “Kayıp Nehir” (“Lost River”, 2014), ‘mystery-noir’ (‘gizem filmi-kara film’ kırması) melez türünde çok çarpıcı bir çalışma. Şöyle söylersek belki daha aydınlatıcı olabilir…

        MİTOLOJİK RÜYA, GRAND GUIGNOL’E AÇILIYOR

        Nicolas Winding Refn’in hipnotik bestelerinde katkısı bulunan Johnny Jewel, Gaspar Noé’nin yanında çalışan görüntü yönetmeni Benoît Debie ile Mario Bava filmlerinden bildiğimiz 80’ine merdiven dayayan kült oyuncu Barbara Steele’in bir araya gelmesi başlı başına bir cümbüş… Ancak bu katmanlar arasında kaybolmayıp hamuru doğru yoğurmak şart elbette... Gosling ilk filminde bunu becermiş.

        Arkasına mitolojide dünya ile yeraltı dünyasını bağlayan Styx Nehri’ni alıyor. Ama sular altında kalan binalar da kullanıyor. Adeta halüsinatif bir kenar mahalle yaratıyor. Kayıp nehir meselesini ‘rüyadan uyanma’ düşüncesiyle karşımıza çıkarıyor. “Mavi Kadife”nin (“Blue Velvet”, 1986) uyuşturucu komasına girilen yeraltı dünyasından bir yön tayin ediyor. Ama film “Mulholland Çıkmazı”nın (“Mulholland Dr.”, 2001) Silencio Barı’nı andıran ‘Eva Mendes’ merkezli bir sahne de kullanıyor.

        Dışarıdan bakınca sanki bir şelaleyi geçtiğimizi ya da bir yolculuğa girdiğimizi anımsatan masalsı dekor manidar. Oraya sızılmasıyla birlikte ise Grand Guignol şovları bütünü karşımıza çıkarılıyor. “Ölüm Tiyatrosu” (“Theater of Death”, 1967) ile Vincent Price’ın tiyatro sahnesini kana buladığı 70’lerdeki kimi filmleri akla geliyor.

        Mekanın boyutu çok çarpıcı. Dokunun mosmor, masmavi, kıpkırmızı tonları, ‘camp’ sıfatını lezzetli hale getiriyor. Filtreler gözümüzü yakacak hale getiriliyor. İnatla bu konuya dikkat çeken yönetmen, slasher (kesme-biçme) ve splatter (istismar) filmlerinin başlangıcı olan Grand Guignol’den feyz alıyor. 1897-1962 arasında Paris’te faaliyet gösteren Grand Guignol Tiyatrosu, natüralist korku şovlarına alan açıp, ‘gotik’ sıfatından da beslenerek sahneyi kan gölüne çevirmiştir. Burada da istismar meselesine alan açan canlı ölümlerin merkezinde bir sahne-hayat ilişkisi konsepti sunuluyor.

        GİZEMLİ VE HİPNOTİK BİR NOIR DÜNYASI

        Bu değişimin ayak izleri bir yana sinefil eli değmiş katmanlardan “Brazil” (1985), “Suspiria” (1977), “Hayat Ağacı” (“The Tree of Life”, 2011), “Ayna” (“Zerkalo”, 1975), “Oz Büyücüsü” (“The Wizard of Oz”, 1939) gibi filmlere göndermeler geçiyor. ‘Maria Braun’ı da ekleyebiliriz. Bir taraftan hipnotik, saykodelik bir müzik akarken, diğer taraftan David Lynch gizemi canlanıyor. Böylece hem gizemli hem hipnotik bir noir dünyası yaratılıyor.

        Carpenter’ın elektronik müzikle ilişkisinden ziyade Nicolas Winding Refn’in “Sürücü”sü (“Drive”, 2011) ile kuzenlik ilişkisi böylece kuruluyor. Gosling ayağını korkak alıştırmamış. Emlak sorunuyla boğuşan Amerikan ailesine alternatif mülk aldırma konusunu masaya yatırıyor. Bu yönelimde ise bir anda bir Argento özeni, bir Malick karesi, bir Noé açısı belirebiliyor. Amerikan rüyasını darmadağın ediyor.

        SAĞ ÇIKARKEN AYDINLANACAKSINIZ

        Şiddet, bilinçaltı, camp doku derken bu bulamaçtan sağ çıkmak pek mümkün… Araya giren yanan ev görüntüleri, yakın plandan korkutucu kadınlar (Steele), korku tiyatrosunda çalışan karakterler derken aslında bütün parçalar birbirine bağlanıyor. Üstelik film, bunu yaparken akıcılığından hiçbir şey kaybetmiyor.

        “Kayıp Otoban”ın (“Lost Highway”, 1997) yerine “Kayıp Nehir”in geçtiği bir dünya var. Zamanla elektronik ve hipnotik müziklerle bizi dans eden insanlar ya da bir şekilde ameliyata sokulan tiplemeler bekliyor. Hem kesme, biçme, hem işitsel yapıya eşlik etme canlanıyor. ‘Kayıp Nehir’ adlı bu dünya distopik mi, fantastik mi, saykodelik mi, mitolojik mi, yoksa hepsi birden mi, net bilmiyoruz. Ama gizem duygusu bütün bu sıfatları iç içe geçirmiş gibi…

        LYNCHESK AÇILAR, ARGENTO RENKLERİYLE SARILIYOR

        Gosling, klasik bir dekupaj kullanıyor. İşi renklerin kitsch görünümü ile bitiriyor. Yani “Suspiria”nın plastik görsel tercihlerle korku yaratma algısını Grand Guignol merkezli kullanıyor. Saykodelik yolculuk ise Lynchesk açılarla donatılıyor.

        “Kayıp Nehir”, birçok referansı üzerine alıp bunlardan bir bütün çıkarıyor. Bilinçaltı yolculuğunu anlamlandırıp seyirciyi sarsarken birçok yeniyetme yönetmen gibi boş atış yapmıyor. 95 dakikayı iyi kullanırken, bir gencin gözünden aktığını hissettirmiyor. Hendricks, Mendes ve dahası bize tesir ediyor. 2.35:1’de adeta bir kabusun içine giriyoruz. Müziğin hipnotik katkısı renklerin anlamlı dansıyla buluşuyor. Herkesi etkiliyor.

        FİLMİN NOTU: 7.7

        Künye:

        Kayıp Nehir (Lost River)

        Yönetmen: Ryan Gosling

        Oyuncular: Ian De Caestecker, Eva Mendes, Christina Hendricks, Saorsie Ronan, Reda Kateb, Barbara Steele, Matt Smith

        Süre: 95 Dk.

        Yapım Yılı: 2014

        BOŞ İNANÇLARIN ALEGORİSİ

        Kayıp bir efsaneyi aramak üzerine planlanan çakma senaryosuyla en baştan ilgi odağı olan bir sahte belgesel… “Oflu Hoca’yı Aramak”, “Borat” ile “Blair Cadısı”nı birleştiren yapısıyla, halkını boş inançlara yönlendiren kurnaz günümüz hükümetini topa tutuyor. Titiz bir Karadeniz komedisi olmayı becererek, hem siyasi, hem de mizahi açıdan bu topraklar için zeki bir işe dönüşüyor.

        Komedi filmlerindeki ‘gerçeklik’ algısını kurcalayınca aklımıza fazla örnek gelmez. Ama zihnimizi kurcalayınca “Borat” (2006), “Bernie” (2011) gibi filmler hatırlanır. ‘Gerçekçilik’ ile ‘ucuz bütçe’yi karıştırmamak, belgesel ile kurmaca arasındaki ince çizgiyi kaybetmemek şart. “O.H.A.”, kesinlikle artan Karadeniz istismar filmlerinden (bkz. “Off Karadeniz”, “Bizum Hoca”, “Öyle Sevdim Ki Seni”) biri olmuyor. Aksine ilerlediği yolun değerini bilen, imalı, düşündürücü, hiciv yüklü bir komedi sahte belgeseline (mockumentary) dönüşüyor.

        BLAIR CADISI’ İLE ‘BORAT’ ARASINDA

        Film, Ali Ağaoğlu’nun Ali Baltaoğlu’na çevrilmiş işadamı kimliğiyle dalgasını geçerken, Oflu Hoca’nın peşine bir ekip yollamasıyla “Blair Cadısı”nı (“The Blair Witch Project”, 1999) akla getiriyor. Ama onun geleneğini “Borat”ın modeliyle yorumluyor gibi bir hali var. Zamanla araştırılan şeyin yalan olduğunu öğrenince bu saçmalığın keyfini sürmeye başlıyoruz.

        Zira günümüz hükümetinin bize inandırdığı şeylerin içinin dolu olmadığı resmediliyor. Levent Soyarslan bunun peşine düşmüş. Elde tutulan kamerayı fazla sallamadan, profesyonel ışık yapmadan kalıbına uydurmuş. Ekibin peşine takılırken, devamlılık kurgusunda da gaza basmış gerektiği yerlerde. Bunu ihmal etmemek popüler bir estetik getiriyor.

        Çağdaş Karadeniz Efsaneleri’ne film çeken ekibin, rantçı Ali Baltaoğlu sponsorluğundaki yolculuğu ‘reklam değeri var’dan bir faşist otorite eleştirisi çıkarıyor. İşin uzandığı nokta AKP, başbakan, cumhurbaşkanı, iş dünyası, internet kültürü, HES veya çeşit çeşit şeyler… Ama dert tamamen boş inançlarla... Din, yaratılan değerler, yapma kurallar, madde ile mananın mücadelesi ve daha fazlasıyla…

        RÖNTGENCİLİK ESAS MESELE

        “O.H.A.”, kamerasını bu mantığa çeviriyor. Somut olarak ise röntgenci açıya odaklanmayı, kamerayı oyuncuların peşine göndermeyi duruma göre beceriyor. Ali Baltaoğlu’nun ‘röntgenci kamera’ ile yansıtılarak bir ‘ana imaj’a dönüşüyor. Bunun üzerine yük bindirmek bir tarafa altyazı dahi tercih ediliyor. Bu taşlama rekoru kıran tiplemeye gelen telefonların ‘derin devlet meselesi’ izlenimi yaratması manidar.

        Bu savrukluk eğlenceli animasyon sekansında da ‘rüyasında kaybolan birey’i anlamlandırıyor. Bu bölümde Faruk Aksoy komedisi “Erkekler”deki (2013) kitsch (bayağılık estetiği) animasyonun çok ötesinde bir yaratıcılık var. Son bölümdeki dans eden hoca imgesinin bunu doğaya karşı yapması ise kahkaha bombardımanına yol açıyor.

        BOŞ İNANIŞLARA BEL BAĞLAYAN DÜZENİ TOPA TUTUYOR

        Şüphesiz film, Karadeniz komedilerinin en zeki, usturuplu ve anlamlı olanı. “Bizum Hoca”, “Oflu Hoca’nın Şifresi” (2014), ‘Temel’ gibileri akla gelince başyapıt gibi duruyor. Dağ efsanelerini işin içine karıştırıp ‘ayı ile kadın’ hikayesini getirdiği nokta leziz! Oradan çıkan kadının dine dönmesi de hedefleri ortaya koyuyor. Ayrıca Baltaoğlu’na da pembe diziler kıvamında bir ‘sevgilisi ayılara düştü, hayvan sevici oldu’ gözlemi getiriyor.

        “O.H.A.”, günümüz toplumunun boş inanışlarla kurulu düzenini topa tutuyor. Otoritenin zorla yaptırdıklarına safça atlayan halkımızı uyarıyor. Bir kez daha bunu yapıp oyuna gelmemeyi salık veriyor. Gerçekçi, anlamlı bir üslupla da Avrupai bir dil tutturuyor. Ama gereğinden ironi yapmak isterken fazla meseleyi boca etmesiyle bazı bölümlerde dağınık gözüküyor.

        FİLMİN NOTU: 5.6

        Künye:

        O.H.A.

        Yönetmen: Levent Soyarslan

        Oyuncular: Adem Yılmaz, Yaşar Kalyoncu, Taies Farzan, Burak Saraçoğlu

        Süre: 104 dk.

        Yapım yılı: 2014

        B-TİPİ AKSİYON AYAKLANMAYA ÇALIŞIYOR

        Vincent D’Onofrio, Ed Harris gibi tanıdık simaları görüp heyecanlanabileceğiniz, ama totalde tatmin etmeyen bir ‘gece boyu aksiyon filmi’… “Gece Takibi”, sektörün memur yönetmeni Jaume Collet-Serra’nın Liam Neeson’la üçüncü birlikteliğini duyuruyor.

        Sektörde esas parsayı fantastik ve bilimkurgu toplasa da, Luc Besson mamulü ve Liam Neeson’ın başrolünde oynadığı aksiyonlar da yeraltından sinsi sinsi ilerliyor. “Gece Takibi” (“Run All Night”, 2015) sezonun bu tanıma uyan yapıtı. Yaz kitlesini doyuracaktır. New York’a yaklaşımıyla da dikkat çekiyor.

        BİR ‘HÜKÜM GECESİ’ DEĞİL

        Ama 114 dakikada ‘tek gecede geçen aksiyon’ tanımının içerisinde Stephen Hopkins’in “Hüküm Gecesi” (“Judgment Night”, 1993) ile akrabalık kurup 90’larda çekilmiş bir tür filmiyle ‘nostaljik tat’ bırakıyor sanki. Neeson da o zamanın bayatlığını hatırlatan işle yürüyor aslında. Oyuncunun ‘çocuğuna bir şey yapılan babanın hınç alması’ senaryosunu daha ne kadar devam ettireceği merak konusu… Markalaşan çöp (trash) aksiyon serisi ‘Taken’ın, Luc Besson’un katkısıyla yol açtıklarının ortadan kalkması zor gözüküyor.

        Gelin görün ki burada 50 milyon dolarlık bütçe bile bu çiğliğin mağduru oluyor. “Kaçış” (“Running Scared”, 2006) gibi bu formüldeki başarılı güncel örneklerin tırnağı olamıyor “Gece Takibi”. “Mumya Evi” (“House of Wax”, 2005), “Goal II: Living the Dream” (2007) ve “Evdeki Düşman”daki (“Orphan”, 2009) temiz memuriyetiyle dikkat çeken Jaume Collet-Serra ise aksiyona kaymasıyla biraz fazla ‘paragöz’ duruyor.

        LIAM NEESON GELDİ MERTLİK BOZULDU

        “Bilinmeyen” (“Unknown”, 2011) gibi Hitchcock referansları taşıyan zeki bir siyasi gerilimin ardından “Non-Stop” ve “Gece Takibi” o özeni mumla aratıyor. Brad Ingelsby’nin ekonomik senaryosu, mafya babalarının da dahil olduğu meseleyi inandırıcı kılmıyor.

        Gece renklerini, çizgi roman sayfası geçişleriyle kavrayan kıvrak kurgu ve karanlığın içinde boğulmayan sinematografinin gayreti ayrı bir hava katıyor filme. Ama bu özenin metin ve oyuncular bazında canlandığını söylemek güç... Collet-Serra eldeki senaryonun başarısına bağlı bir yönetmen olduğu için kariyerinde ikinci kez sınıfta kalıyor.

        FİLMİN NOTU: 3.5

        Künye:

        Gece Takibi (Run All Night)

        Yönetmen: Jaume Collet-Serra

        Oyuncular: Liam Neeson, Ed Harris, Vincent D’Onofrio, Joel Kinnaman, Common

        Süre: 114 Dk.

        Yapım Yılı: 2015

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        44. Çocuk (Child 44): 3.5

        Altınlı Kadın (The Woman in Gold): 4.8

        Annie: 5.6

        Aşk Olsun: 3.2

        Aşk Uğruna (Suite Française): 3.8

        Bana Adını Sor: 5.3

        Bir Varmış Bir Yokmuş: 5.2

        Bizim Hikaye: 2

        Burgonya Dükü (The Duke Burgundy): 4.7

        Büyük Gözler (Big Eyes): 5.4

        Cake: 5.3

        Cennet (Eden): 6.8

        Chappie: 6.5

        Citizenfour: 3.2

        Çekmeceler: 6

        Çekmeköy Underground: 4

        Çılgın Kalabalıktan Uzak (Far From the Madding Crowd): 3.2

        Danny Collins: 3.2

        Dönüm Noktası (The Humbling): 2.7

        Eksik: 4.9

        Evim (Home): 4.2

        Fokus (Focus): 5.6

        Geronimo: 6.7

        Gizli Kusur (Inherent Vice): 6.3

        Güvercin Uçuverdi: 2.7

        Hayvan Düşü: 5.5

        Hızlı ve Öfkeli 7 (Furious 7): 3.8

        İçimdeki Balık: 5.5

        İntikam Kapanı (Everly): 4.6

        Kanunun Kuvveti (La French): 6

        Karadeniz (Black Sea): 6

        Kendinol: 4.9

        Kırmızı: 2.8

        Kingsman: Gizli Servis (Kingsman: The Secret Service): 7.6

        Kocan Kadar Konuş: 5.8

        Koro (Boychoir): 3

        Kuzular Firarda (Shaun the Sheep): 6.5

        Limonata: 2.7

        Mad Max: Fury Road: 6.5

        Marigold Oteli’nde Hayatımın Tatili 2 (The Second Best Exotic Marigold Hotel): 2.8

        Mihrez: Cin Padişahı: 5.5

        Münafık: 3.2

        Niyazi Gül Dörtnala: 5.2

        Öğrenci İşleri: 2.5

        Ölüm Kampı (Welp): 5.4

        Peşimdeki Şeytan (It Follows): 8.2

        Piramitin Laneti (The Pyramid): 6.5

        Polis Akademisi Alaturka: 1.5

        Rosewater: 2.5

        Sebahat ile Melahat: 2.7

        Selam: Bahara Yolculuk: 1.9

        Senden Bana Kalan: 5.5

        Son Mektup: 3.5

        Son Savaş: Aşk (The Lovers): 3.8

        Sonsuz Bir Aşk: 2

        Şeytanın Kapısında (At The Devil’s Door): 5.6

        Şeytani Ruhlar (Demonic): 1.5

        Şans Ayağıma Geldi (The Cobbler): 7.7

        Tehlikeyle Flört: 5.6

        Tek Aşkım (The One I Love): 8.5

        Teksas Katliamı (The Texas Chain Saw Massacre): 10

        Terkedilmiş: 2.5

        Toprağın Tuzu (The Salt of the Earth): 3

        Toz Ruhu: 5.5

        Yenilmez: Ultron Çağı (The Avengers: Age of Ultron): 5.2

        Yolunda A.Ş. ÇinÇin Bağları Hikayesi: 1.8

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar