Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        3 TEMMUZ 2015 FİLMLERİ

        Fin halkı ile Amerikan hükümetinin aynı çatı altında buluştuğu, tabiri caizse her telden çalan kült bir aksiyon filmi… Türün emperyalist ve milliyetçi alışkanlıklarını alaycı bir tutumla devre dışı bırakırken, Samuel L. Jackson’dan da bir siyahi başkan tiplemesi yaratıyor. “Büyük Oyun”, 8.5 milyon avroluk bütçesiyle Finlandiya sinemasından çıkmış en pahalı film.

        Uçak, terör ve Amerikan başkanı aksiyon filmleri için fazlasıyla değerli motiflerdir. Yalnız başlarına bile bu türün hatırı sayılır örneklerine malzeme olmayı becermişlerdir. Jalmari Helander, ikinci uzun metrajında bu üç alışık olduğumuz kavramı bir araya getiriyor. Ama işin içine vahşi doğaya gönderilen Finli bir çocuk da eklenince, alaycı ve kült eğilimli bir yapıtla yüzleşiyoruz.

        AVCI’NIN OĞLU, ‘HAVA KUVVETLERİ BİR’İN DEVAM FİLMİNDE Mİ?

        Fazla deneyimi olmayan bir oyuncunun (Onni Tommila) canlandırdığı bu karakter, aslında Finlandiya ormanlarında büyüme arifesinde bir ‘avcı’. Oskari için Michael Cimino’nun “Avcı”sının (“The Deer Hunter”, 1978) ana karakterinin gençleşmiş hali denebilir. Daha doğru tabirle oradaki Michael’ın (De Niro) oğlu ya da ormanda iş bitirmek isteyen bir ‘anti-Rambo’ diyebiliriz. İşin ilginci oluşturulan hikaye de; ‘“Hava Kuvvetleri Bir”de (“Air Force One”, 1997) çakılan uçaktan Amerikan başkanı sağ çıksaydı?’ varsayımının üzerine kurulu gibi.

        Bu ikisinin çatışmasında ise araya ‘içimizdeki düşman’ tanımına denk gelen Pentagon yetkilileri ve Ortadoğu’daki petrolü umursamayan vahşi, inatçı bir terörist giriyor. Onu da Mehmet Kurtuluş canlandırınca ‘çok uluslu kadro’ tamamlanıyor. Açıkçası “Büyük Oyun” (“Big Game”, 2014) ismi gibi “The Most Dangerous Game”in (1932) yapısını net ödünç almıyor. O kadar entrikalı, planlı bir ‘hayat oyunu’na sahip değil.

        OBAMA DÖNEMİ BAŞKANLARINA ALIŞTIK

        Aksine terör aksiyonunun ya da 80’li, 90’lı yılların aksiyon sinemasının bütün emperyalist, militarist ve milliyetçi kurallarıyla derdi… Bu eyleme eklenen alaycı bakış, ‘dünyayı kurtaran Amerikan başkanı’ tanımını, ‘hayatı bir çocuğun eline bakan çaresiz başkan’a çeviriyor. Açıkçası normalde görmeye alışık olduğumuz John Rambo, John McClane gibi yenilmez kahramanlar burada sahne almıyor. Aksine kırılgan, hassas bir çocuk var.

        Obama sonrası dönemde “Beyaz Saray Düştü” (“White House Down”, 2012), “2012” (2009) gibi filmlerden siyahi başkan tanımına alışığız. L. Jackson da “Katil Yılanlar”dan (“Snakes on a Plane”, 2006) sonra ikinci ciddi uçak sınavında bu göreve soyunuyor.

        Bizi ise füzelerin, okların, helikopterlerin arasında özü ‘Rambo’ya dayanan bir ‘orman macerası’nın, terör aksiyonunu yiyip bitirmesi meşgul ediyor. Kötülerin net kötü olmadığı, herkesin içeride birbirini yediği bir tanım eşliğinde hem de… Terörden beslenme anlayışındaki ‘Zor Ölüm’ (‘Die Hard’) esintisi böylece ana kahramansız haliyle temsil buluyor belki de. Ama sanki onun yan stüdyodan geçtiği bir modelin peşine takılıyor “Büyük Oyun”.

        KEYFİNE VARIRSANIZ SÜRÜKLÜYOR

        Beklentiyi yükseltmeden izleyip keyfine varırsanız, “Büyük Oyun”a adapte olabilirsiniz. ‘Hava Kuvvetleri Bir’in gözüktüğü hava sekansları başta olmak üzere görsel efektler de hiç fena değil. Kötü adam Hazar’ı canlandıran Kurtuluş özel aksan koçuyla bizdeki rollerinden daha inandırıcı duruyor. Karikatürize olmayı anlamlandırıyor.

        Finlandiya sinemasının pek aşina olmadığımız popüler kanadından böylece iki İngilizce ana dilli kült filmi arka arkaya izlemiş oluyoruz. Timo Vuorensola’nın Naziler’e alternatif bir dirilme senaryosu bulan bilimkurgu-komedisi “Demir Gökyüzü”nün (“Iron Sky”, 2012) ardından 2014’te de “Büyük Oyun” bu konuda iddialı. Bütçeler 10 avroyu geçmemesine rağmen, hedef yüksek tutulmayınca ‘mütevazı sonuç’ alınabiliyor.

        FİLMİN NOTU: 5.7

        Künye:

        Büyük Oyun (Big Game)

        Yönetmen: Jalmari Helander

        Oyuncular: Samuel L. Jackson, Onni Tommila, Mehmet Kurtuluş, Jİm Broadbent, Felicity Huffman, Ray Stevenson, Victor Garber

        Süre: 90 Dk.

        Yapım Yılı: 2014

        ALTERNATİF TARİHTEN GELENEKSEL KALIPLARA

        10 milyon avroluk bütçesiyle dikkat çeken Danimarka westerni… “İntikam”, Hollywood’un klasik western kalıplarını uygularken, Mads Mikkelsen’i ülkenin ‘John Wayne’i olarak sunuyor. Sinematografisinden kurgusuna, sanat yönetiminden kostümlerine kadar profesyonel duran, iyi planlanmış bir tür filmine dönüşüyor.

        1871 Amerika’sında geçen “İntikam” (“The Salvation”), ‘kasabaya gelen yabancı’ formülüne bel bağlıyor. Ancak bunu ‘kasabasına dönen bölgeli’ye çeviriyor. Böylece kimi filmlerde John Ford’un uyguladığı formül karşımıza çıkıyor. Aslında Kristian Levring klasik bir western çekmek için kolları sıvamış.

        AMERİKAN WESTERNLERİNDEN EKSİĞİ YOK

        “İntikam” (“The Salvation”, 2014), buram buram John Ford ve John Wayne kokuyor. Yönetmen belli ki Mads Mikkelsen’i Wayne’in alternatifi olarak görüyor. Burada da ailesini öldüren bir ‘haydut’ (‘outlaw’) ile ‘kovboy’un mücadelesi esas mesele... Net bir yabancı kullanmamak “Kahraman Şerif” (“High Noon”, 1952) misali bir muhalefet getirmiyor. Filmden “McCabe ve Bayan Miller” (“McCabe & Mrs. Miller”, 1971) misali yitik bir mimari beklediğimize ise pişman oluyoruz.

        Aslında Levring işine çok iyi çalışmış. Filmi izlerken Hollywood prodüksiyonundan farksız bir sinematografi, sanat yönetimi, müzik ve kurgu var. 2.35:1’de her şey su gibi akıyor. 10 milyon avronun hakkı veriliyor. Amerikan batısının gurur, onur, intikam gibi kavramları da işliyor. Düello sahneleri geleneksel açıdan sekme yaşamıyor.

        KRISTIAN LEVRING 4. DOGMA FİLMİNİN YARATICISI

        Western keyfine girdiğimiz, maço kültürüyle donatıldığınız bir iş var halihazırda. Eva Green’in ise bu durum karşısında erkeksi bir kadın olarak ‘hayat kadını’ klişesine sığınmadığı açığa çıkıyor.

        Çölün ortasına kurulan kasaba bizi kendine çekiyor. Levring için 4. Dogma filmi “Kral Yaşıyor”daki (“The King is Alive”, 2000) çöl manzarasına benzer bir kullanım canlanıyor. “Korkma Benden” (“Den Du Frygter”, 2008) ile boş olmadığını gösteren yönetmen serbest tür denemelerini burada da sürdürüyor. 1980’lerde çektiği bilimkurgu filminin mantıklı bir başlangıç olduğunu kanıtlıyor. Ancak geleneksele kaymak, uzun vadede bir dert…

        DANCA BAŞLASA DA BUNU EĞİLİME DÖNÜŞTÜRMÜYOR

        Zira Danimarkalı karakterlerle, Danca başlayan bir western alternatif tarih tanımı anlamına geliyor. “Yahşi Batı”da (2010) Cem Yılmaz’ın yaptığının ciddisi canlanıyor. Bu yolda çok ileri gidilmiyor, ABD’ye geçince Mikkelsen hemen kendini İngilizce bir mitin orta yerinde buluyor.

        Toprak ağası (land baron) Jeffrey Dean Morgan’ın uyumsuzluğunun ana karaktere bir ‘bayat kötü adam’ eklemesi yapması ise bazı şeyleri bozuyor. Anders Thomas Jensen’le bir kez daha bir araya gelmek, bu zaafı bertaraf edememiş. “İntikam”, Thomas Vinterberg’in “Sevgili Wendy”sinin (“Dear Wendy”, 2004) bir tık altında kalmış. Böylece Danimarkalı yönetmenlerin bu türdeki güncel denemelerinde yerini belli ediyor.

        FİLMİN NOTU: 5.5

        Künye:

        İntikam (The Salvation)

        Yönetmen: Kristian Levring

        Oyuncular: Mads Mikkelsen, Eva Green, Eric Cantona, Jeffrey Dean Morgan, Jonathan Pryce

        Süre: 94 dk.

        Yapım yılı: 2014

        KÜÇÜK EKRANA SIKIŞAN ERKEK ÇAPKINLIKLARI

        2004-2011 arasında yayınlanan TV dizisi ‘Entourage’, Los Angeles sırtlarından dört varlıklı arkadaşın yaşadıklarını ele almıştı. 2015’te gelen sinema filminde, hem oyuncular, hem de yönetmen korunuyor. Adeta uzun metrajlı bir dizi bölümü izliyoruz. ‘Sex and the City’nin sinema temsilini gördükten sonra bu tek boyutlu uyarlama da şaşırtmıyor.

        Hollywood’un şan-şöhret dünyası, TV’de ‘Entourage’ ile karşılık buldu. Biri aktör, dört arkadaşın maceraları ve çapkınlıkları eğlenceli bir dille aktarılıyordu. 2004 tarihli dizi kısa sürede hite dönüştü ve yedi sene devam etti. Erkeklerin ‘Sex and the City’si olarak nam salarken, HBO için de bir kazanç kaynağı idi aslında. Yapımcılar boş durmadı, dört senedir kendini boşlukta hissedenler için Warner Bros. dağıtımcılığında bir sinema filmi geldi.

        DİZİNİN KARAKTERLERİNİ SEVENLER İÇİN

        Perdedeki ürün en az “Sex and The City” (2008) kadar küçük ekran temsili… Bizim adımıza övünülmesi gereken ise Abdullah Oğuz’un “Asmalı Konak: Hayat”taki (2003) dizi kaynağını ‘sinema filmi’ne çevirme becerisinin tekrarlanmaması. Bu da kendimize güvenmemizi sağlayacak.

        Açıkçası Adrian Grennier, Kevin Dillon, Kevin Connolly ile Jerry Ferrara’nın çapkın arkadaş grubu eğlenceli... Ama zaman zaman ruh gibi de dolaşıyorlar. Daha çok onların maceralarını merak edenlere hitap ediyor “Entourage” (2015). Bu karakterlerin özünde ‘seks komedisi’ yatıyor. Tipik erkek davranışları ve diyaloglarından beslenen bir mizah…

        HOLLYWOOD YILDIZLARINA IŞILTILI GÖNDERMELER

        Menajer Jeremy Piven’in katkısıyla Hollywood stüdyolarında dolaşma vaadi bize o dünyayı doğrudan yaşatıyor. Liam Neeson, Jessica Alba, Billy Bob Thornton, Mark Wahlberg, Jon Favreau, Pharrell gibilerinin cameo’ları dizinin hayranları dahil herkesi mest ediyor. Meselenin özünde Vincent Chase’in çektiği serbest Doktor Jekyll ve Bay Hyde uyarlaması ‘Hyde’ var. Açıkçası parçalarını görünce “Entourage”dan daha çok merak uyandıran bir film bu…

        Nihayetinde dört erkek yan yana gelip ne geyik yaparsa, bunların hepsini izliyoruz “Entourage”da. Doug Ellin’in senaryosunun güldürme becerisi konusunda fazla olumsuz bir şey söyleyemeyiz. Ama diziyi bilmeyenler için süre biraz fazla uzun. İki ‘Sex and the City’ filminin kalitesizliğini görenler bu işkenceye hazırlıklı olduğu için seyir sürecini minimum hasarla atlatıyor. Haley Joel Osment ise sadece büyüdükçe estetik ameliyatla şişmiş gibi gözüken yüz ifadesiyle bile Altın Ahududu adaylığını hak ediyor.

        FİLMİN NOTU: 2.7

        Künye:

        Entrourage

        Yönetmen: Doug Billon

        Oyuncular: Adrian Grenier, Jeremy Piven, Kevin Dillon, Kevin Connolly, Jerry Ferrara, Emmanuelle Chiriqui, Debi Mazar, Haley Joel Osment, Liam Neeson

        Süre: 104 Dk.

        Yapım Yılı: 2015

        KOREOGRAFİSİ YERİNDE POLİSİYE/AKSİYON DENEMESİ

        Genç ve vasıflı bir nişancının eğitim aşamasına odaklanan polisiye/aksiyon örneği, koreografisi ve aksiyon sahneleriyle temiz duruyor. Ama film iyi çekilmiş açılış bölümünden sonra tempo kazanamıyor, kötü oyuncular diyaloglu kısımlarda inandırıcılığı zedeliyor. “Büyük Tuzak”, şiddet yüklü korku-gerilim filmleriyle bilinen Du Welz için sadece ‘farklı bir tür denemesi’…

        Belçika sinemasının Yeni Fransız Aşırılığı ile bağ kuran ayrıksı yönetmeni Fabrice Du Welz başka bir türe el atıyor bu kez. “Calvaire” (2004) ile “Vinyan”ın (2008) ardından ‘korku-gerilim’den kopan sinemacı, “Aleluya”da (“Alleluia”, 2014) ‘gore’ (kan pıhtısı) şova dönüşen sert bir katil aşıklar filmine imza atmıştı. Aynı yıl içinde ise bir polisiye/aksiyon örneğiyle kendini sınıyor.

        AKSİYON KOREOGRAFİSİ VE “ÇAYLAK”

        Üçüncü Fransız Yeni Dalgası’nın simge ismi Philippe Nahon’un varlığıyla Gaspar Noé’ye gönderme yerinde gibiyken, Joey Starr, Ymanol Perset gibi oyuncular filmi geriye götürüyor. 20-25 yaşlarındaki her türlü özelliğe sahip, üst düzey nişancı ve silah eğitmeni Vincent üzerinden yürüyen bir iş “Büyük Tuzak” (“Colt 45”, 2014).

        Bir süre onun gözünden var edilen 2.35:1 anamorfik lens, zamanla bir aksiyon koreografisi ile de dolduruluyor. Çatışma ve araba takip sahneleri gayet iyi. Filmin Al Pacino-Colin Farrell etkileşiminden destek alan “Çaylak” (“The Recruit”, 2003) ile akrabalık kuran usta-çırak ilişkisi için de ‘çalıntı’ denemez. Grinin tonlarından iyi faydalanan sinematografi karizmatik ve işlevsel.

        YÖNETMENİN DURUŞU VAR

        Yönetmenin ilk iki filminde de beraber çalıştığı başarılı görüntü yönetmeni Benoît Debie iyi iş çıkarmış, kurgu da ona eşlik etmiş. Fabrice Du Welz, fazlaca kan döken sert tür filmlerinin ardından biraz farklı bir yere atlamış. “Büyük Tuzak”, onun geçmişini bilmeyenler için ‘kanlı’ gözükecek olsa da, bu konuda tabiri caizse bir çizgi film gibi gözüküyor.

        Açıkçası Fathi Beddiar’ın fikri biraz kağıt üstünde kalıyor. İlk 20-25 dakikadan sonra film tempo kazanmakta, üzerine bir şeyler eklemekte zorlanıyor. Polis teşkilatının ipliğini pazara çıkarsa yer yer B sınıfı bir eğlenceye kayıyor. Du Welz ise bir “Vinyan”, bir “Aleluya” çıkaramıyor.

        FİLMİN NOTU: 4.5

        Künye:

        Büyük Tuzak (Colt 45)

        Yönetmen: Fabrice Du Welz

        Oyuncular: Ymanol Perset, Joey Starr, Gérard Lanvin, Alice Taglioni, Simon Abkarian, Philippe Nahon

        Süre: 85 Dk.

        Yapım Yılı: 2014

        SOYLULARIN İKİ KAFADAR KOMEDİSİ

        Sadece kadın kitleyi avucunun içine alabilecek, iki antipatik kızın peşine takılan, kraliyet ailesi arka planlı sulu bir komedi… “Kaçak Prenses”, “Aşkın Kitabı” ve “The Girl” ile bildiğimiz Julian Jarrold’ın kariyerinin en zayıf halkası… Her açıdan ‘mini dizi’ izlenimi bırakan bir ‘chick flick’ (kadın filmi) örneği…

        1945 yılında, 2. Dünya Savaşı’nın bittiği dönemde kraliyet ailesinin halkın arasına karışma sevdasının karşılığı… “Kaçak Prenses” (“A Royal Night Out”, 2015), Prenses Elizabeth ile Prenses Margaret’ın ‘şehre inme coşkusu’nu yansıtıyor. Hedef ise kutlamalara katılmak için saraydan ayrılmak, sınıfsal disiplinden bir an olsun uzaklaşmak ve gönül eğlendirmektir.

        METOT ÇOK BASİT

        Aslında formül çok basit. Tarihi bir gelenekten, asaletten mizah çıkarmak, zıtlaşmadan bir damar bulmak bildiğimiz bir ‘durum’ ya da ‘metot’. Burada da David ve Brandon Cronenberg filmleriyle çıkış yapan Sarah Gadon ile itici Bell Powley bu ‘kız arkadaşlar’ boşluğunu dolduruyorlar.

        Açıkçası 2.35:1 çekilmiş filmin tarihi arka planı hiç de boyutlu değil. Boyutsuzluğu anlamlandıran görüntü yönetmeni, dizilere, küçük ekrana iş yapan kurgucudan besleniyor. Pazar sabah kuşağı için üremiş TV seyirliği böylece canlanıyor.

        ASALET FIŞKIRAN TARİHİ KADIN FİLMİ

        “Ne Yaptın Richard?”ın (“What Richard Did”, 2012) başrolüyle çıkış yapan Jack Reynor veya karizmatik Jack London’ın eklenmesi ise ‘romans’ı fazlalaştırıyor. Meseleye bir ‘erkek’ ayağı katıyor. Böylece tarihi arka planlı bir kadın filmi ya da mini dizisi beliriyor.

        “Kaçak Prenses”, “Acemi Prenses” (“The Princess Diaries”, 2001), “Sevgi Her Şeydir” (“What a Girl Wants”, 2003) gibi İngiliz kraliyet ailesi ile dalga geçen türevlerinin ‘iyi vakit geçirme’ becerisine bile ulaşamıyor. “Aşkın Kitabı” (“Becoming Jane”, 2007) ve “The Girl” (2012) ile tanınan Jarrold’ın en kötü filmine dönüşüyor. Kraliçe Elizabeth ve Kral George’u oynayan Emily Watson ve Rupert Everett ise sanki saray sınırları içinde ‘heykel’ gibi gözükmelerine yol açan abartılı makyaj yoluyla poz kesmekten keyif alıyorlar.

        FİLMİN NOTU: 2.8

        Künye:

        Kaçak Prenses (A Royal Night Out)

        Yönetmen: Julian Jarrold

        Oyuncular: Sarah Gadon, Bell Powley, Jack Reynor, Emily Watson, Rupert Everett, Jack Gordon

        Süre: 97 Dk.

        Yapım Yılı: 2015

        GÜN IŞIĞINDA TETİKÇİ KARA KOMEDİSİ

        Simon Pegg’in ‘kiralık katil’ rolüne soyunduğu Avustralya’nın sahil kasabasında geçen, klişelerle donatılmış bir kara komedi filmi… “Öldürmenin 3 Yolu”, kimi dil oyunlarına ve güzel oyuncu tercihlerine karşın kalıcı bir film değil. Ama oyalıyor.

        Modern kara komedilerin sayısı hızla artarken bunların arasına bir de Avustralya ürünü ekleniyor. “Öldürmenin 3 Yolu” (“Kill Me Three Times”, 2014), Kriv Stenders’ın altıncı uzun metrajı. James McFarland’in ilk senaryosu. İngiliz komedyen Simon Pegg’in ise belki de yegane Avustralya filmi.

        YAZLIK SUÇ FİLMİ

        Aslında klasik örgü, akla 90’lardan sahilde geçen “İz Peşinde” (“Head Above Water”, 1996) ve “Kan ve Şarap”ı (“Blood and Wine”, 1996) getiriyor. Onların Lopez ve Diaz’a yüklediği ‘vamp kadın’ sorumluluğu için atananlar farklı. Murali K. Thalluri’nin “Fil”e (“Elephant”, 2003) alternatif oluşturan suç omurgalı gençlik filmi “2:37”yle (2006) çıkış yapan Teresa Palmer ile Fernando Meirelles’in suç filmi başyapıtı “Tanrıkent”in (“Cidade De Deus”, 2002) Brezilyalı güzeli Alice Braga…

        90’ların kara komedilerinden bu yana gördüğümüz herkesin bir miktar para için birbirini öldürmeyi göze alması klişesi tekrarlanıyor. Gün ışığında da Elmore Leonard uyarlaması “Büyük Vurgun”la (“The Big Bounce”, 2004) bağ kuran bir yazlık mekan var. Avustralya’nın renklerini, güneşi içeri geçirirken, sarı-beyaz arası bir palet yaratan görüntü yönetmeni işini yapıyor.

        Filmin özelliği araya bir kiralik katil hikayesi sokması. Ve elbette onun gözünden ‘Beni bir kez öldür’, ‘Beni iki kez öldür’, ‘Beni üç kez öldür’ adlı üç epizot kullanması. Bunlar bir dinamizm katmasa da bir vizyon getiriyor. Ama bıyıklı ve alaycı Charlie Wolfe (Simon Pegg) nadiren gülümsetiyor. Böylece senaryonun Pegg’le ilgili bütün planları altüst oluyor.

        FİLMİN NOTU: 5

        Künye:

        Öldürmenin 3 Yolu (Kill Me Three Times)

        Yönetmen: Kriv Stenders

        Oyuncular: Sullivan Stapleton, Steve Le Marquand, Simon Pegg, Alice Braga, Teresa Palmer, Luke Hemsworth

        Süre: 90 Dk.

        Yapım Yılı: 2014

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        Ajan (Spy): 2.5

        Annie: 5.6

        Araftaki Ev: 6

        Aşk Uğruna (Suite Française): 3.8

        Aşk Vizesi (We’ll Never Have Paris): 2

        Azem 2: Cin Garezi: 2.2

        Boynuzlar (Horns): 5.8

        Burgonya Dükü (The Duke Burgundy): 4.7

        Cennet (Eden): 6.8

        Çıtır Kaçak Tehlikeli (Barely Lethal): 3.3

        Escobar: Kayıp Cennet (Escobar: Paradise Lost): 4.9

        Gece Takibi (Run All Night): 3.5

        Hannas: 3

        Hayalet Dayı: 4.5

        Hayat Kitabı (The Book of Life): 6.9

        Hayatımın Şarkısı (La Famille Bélier): 3.8

        Haziran Yangını: 5.7

        Helak: Kayıp Köy: 5

        İyi Bir Yalan (The Good Lie): 5.1

        İyi Biri: 3.3

        Jurassic World: 5.3

        Kabile (The Tribe): 3.8

        Karanlık Yerler (Dark Places): 3

        Kayıp Nehir (Lost River): 7.7

        Kırmızı: 2.8

        Koro (Boychoir): 3

        Kötü Ruh (Poltergeist): 4.4

        Kuzu: 4.2

        Küçük Karmaşa (A Little Chaos): 5.4

        Limonata: 2.7

        Mad Max: Fury Road: 6.5

        Marnie Oradayken: 5.7

        McFarland USA: 3.1

        Mihrez: Cin Padişahı: 5.5

        Mutlu Kuzular: 4

        Niyazi Gül Dörtnala: 5.2

        Oflu Hoca’yı Aramak: 5.6

        Olur İnşallah: 0.8

        Onur (Pride): 5.3

        Ölüm Ormanı (Backcountry): 3.5

        Ölümcül Takip (Survivor): 3.3

        Ölümsüz Aşk (The Age of Adaline): 5.5

        Paramparça (Aloft): 3.3

        Peşimdeki Şeytan (It Follows): 8.2

        Pişt: 1.2

        Ruhlar Bölgesi: Bölüm 3 (Insidious: Chapter 3): 5.3

        Saint Laurent: 7.2

        San Andreas Fayı (San Andreas): 2.5

        Savaşçı (The Dead Lands): 6

        Seninle Bir Ömür (The Longest Ride): 2.2

        Sihirbazlık Okulunda Bir Türk: 2.5

        Şeytan-ı Racim 2: İfrit: 2.8

        Şeytani Ruhlar (Demonic): 1.5

        Taksi Tahran (Taxi): 3.8

        Tepecik Hayal Okulu: 6.5

        Terminatör: Genisys: 6.2

        Ters Yüz (Inside Out): 7.5

        Toz Ruhu: 5.5

        Vice: 4

        Yarının Dünyası (Tomorrowland): 3.5

        Yenilmez: Ultron Çağı (The Avengers: Age of Ultron): 5.2

        Zilin Sesi: 1.8

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar