Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        7 AĞUSTOS 2015 FİLMLERİ

        Boksun zorluklarını perdeye taşırken, bunun arkasına bir de aile dramı takan bir boks filmi. “İlk Gün”, “Adalet” gibi başarılı tür sineması örnekleriyle dikkat çeken Antoine Fuqua, Oscar’lı görüntü yönetmeni Mauro Fiore ile anlamlı ve detaycı bir reji çalışmasına daha imza atıyor. “Son Şans”, kemik seslerinin duyulduğu ve kalp atışlarını hızlandıran ‘boks ringi’ni hayatın yerine koyuyor. Jake Gyleenhall ise “Gece Vurgunu”ndaki gibi ‘mucizevi’ olmasa da, yine etkileyici…

        2000’lerde spor filmlerinin bilinen klişe kalıplarından çıkıp kendi felsefesini yaratması bir furyaya dönüştü. “Kazanma Hırsı”nın (“Any Given Sunday”, 1999) katkısıyla her şeyin sadece bir başarı öyküsünden ibaret olmadığı kanıtlandı. Bunun ötesinde arkada kalan bir sistemin, bir sektörün varlığı açığa çıktı.

        YENİ MİLENYUMDA ELİ YÜZÜ DÜZGÜN BOKS FİLMİ AZ

        “Kör Nokta” (“The Blind Side”, 2009), “Kazanma Sanatı” (“Moneyball”, 2011), “Foxcatcher Takımı” (“Foxcatcher”, 2014) gibi her şeyin başarı/sınıfsal yükseliş hikayesinden ibaret olmadığını kanıtlayan modern denemeler dikkat çekti. Bireysel sporlarda ise “Şampiyon” (“The Wrestler”, 2008) ve “Sugar” (2008) ‘anti-kahraman’ kavramına sınıf atlattı. Karakter dramasını türün orta yerine, ya ‘yabancılaştırıcı bir dil’den, ya da ‘cinsellik ve şiddet’ten beslenerek yerleştirdi. Boksta “Dövüşçü” (“The Fighter”, 2010) bunların çıkış noktasını işlevsiz aileden ve eklektik bir görsel yapıdan beslenen hale getirmeye çabaladı.

        Aslında kağıt üstünde ‘bireysel spor filmleri’nin, ‘sistem eleştirisi yapma’, ‘politik bir söylemin üzerine gitme’ gibi bir işleyişi yok. Bu devrede klasik tanımlara uyan “Milyonluk Bebek” (“Million Dollar Baby”, 2004), “Cinderella Man” (2005), “Dövüş” (“Fighting”, 2009) gibi eli yüzü düzgün alt tür örnekleri izledik. Ancak “Son Şans” (“Southpaw”, 2015), ‘Rocky’ serisinden nemalanmaya çalışılan yıllarda (bkz. “Rocky Balboa”, “Grudge Match”, “Creed”) ilaç gibi geliyor.

        HAYAT FENA HALDE ‘BOKS RİNGİ’NE BENZEMEZ Mİ?

        Maureen-Billy ilişkisinin McAdams ve Gyleenhall’ın uyumuyla ‘seksi’ durması, akla “Şampiyon”un şiddet ve seksle bağını getiriyor. Ama Ralph Nelson’ın yeraltı dünyasına tekabül eden boks evreninden beslenen siyah-beyaz “Altın Eldiven”indeki (“Requiem for a Heayweight”, 1962) karamsar yaklaşımı da çok uzak değil. “Son Şans”, Antoine Fuqua’nın gözlemleriyle sivriliyor. Yönetmen dördüncü kez bir araya geldiği Oscar’lı İtalyan görüntü yönetmeni Mauro Fiore’den belirgin bir ışıklandırma metodu istemiş.

        Elbette “Şampiyon” (“The Champ”, 1931), “Kızgın Boğa” (“Raging Bull”, 1980) gibi bir klasik çıkmamış. Ama filmin özellikle ‘eşin ölümü’ sonrasında hayatı ‘boks ringi’ne benzettiği çok açık. Bu sayede de yakın planlarda, çok yakın planlarda veya genel planlarda düşürülen ışıklar, acı, kan, ter ve gözyaşı bulunduran ‘kirli bir sahne’ yaratıyor adeta... Arka plandaki karanlık ise bilinçli olarak esas aksiyonun dışına çıkarılıyor.

        Önde olup bitenler, belki de Suzuki’nin kiralık katil filmi başyapıtı “Branded To Kill”in (“Koroshi no Rakuin”, 1967) unutulmaz final sahnesinin mizansenine götürüyor bizi. Gölgeler, yalıtılan ışık ve kamera kaydırmalarından beslenen bu sekans, boş koltukların arasında soyut, gerçeküstücü ve zihinsel bir düelloya alan açmıştır. Burada sanki Fuqua-Fiore ikilisi bunu somutlaştırmaya çabalıyor.

        OYUNCULAR CAN PAZARINA SAHİCİLİK KATIYOR

        Bu eylemin esas amacı can pazarına dönüşen ringi metaforik olarak kullanmak. Maço kültürünün, uyuşturucunun, bahislerin ve şiddetin alıp götürdüğü yozlaşmış düzeni anlatmak. Boks ringinin kan gölüne dönüştüğü film, el-omuz kamerasına kayarken teleobjektifler ve normal objektiflerle ‘dram’ı besliyor. Sahicilik ve yakın temas, insanoğlunu yaralama potansiyeline sahip gerçek yaşamın karamsarlığını kroşeler yoluyla canlandırıyor.

        Jake Gyllenhaal bu gözleme katkı verirken, sürekli sıyrıklar içindeki yüzüyle de bir karakterin hüzünlü iç dünyasını bize işitsel ve görsel olarak çok iyi yansıtıyor. Rachel McAdams’ın inandırıcılığı dikkat çekerken, Forest Whitaker da projeye uyumlu... 50 Cent, Naomi Harris için ise olumlu şeyler söyleyemeyiz.

        FUQUA’NIN İLK DÖRDÜNDE

        Fuqua-Fiore ikilisinin “Adalet”teki (“The Equalizer”, 2014) stilize becerisinin ardından burada da yetkin bir sinema dili var. Bu da filmin ‘melodramatik’ öğelerden destek alan senaryosunu unutturuyor. Boks ringi; suçun, şiddetin, kanın, terin, acının, adrenalinin, ölümün ortaya çıktığı platform olarak ‘kirlilik’i temsil ediyor. “Altın Eldiven”de Anthony Quinn’in yansıttığı Louis Mountain Rivera’nın karamsarlığı, spordan geri çekilirken bir anda ‘bahisli müsabakalar’a dönme öyküsü, burada bir ‘duygusal-dram’ omurgasıyla değiş tokuş ediliyor sanki.

        Video klip yönetmenliği de yapan Fuqua, eğer doğru projeye, erkek filmlerine gelirse başarılı olacağını kanıtlıyor. “İlk Gün” (“Training Day”, 2001), “Adalet” ve “The Replacement Killers”la (1998) birlikte en başarılı dört filminden birine imza atıyor burada. Bir yönetmen olarak bizi şiddetin, kirli bedenlerin kol gezdiği, tabiri caizse kemik seslerinin duyulduğu bir sinemasal atmosfere sokuyor. Bir çeşit ‘boks ringi estetiği’ yaratıyor. Yalnızlığın Jake Gyllenhaal’un yara bere içindeki bedeninde canlanması inandırıcı bir dram getiriyor. Oyuncu “Gece Vurgunu”ndaki (“Nightcrawler”, 2014) kadar mucizevi olmasa da yine etkileyici… Bu sefer Oscar adaylığı gelir mi? Çok kolay değil…

        FİLMİN NOTU: 6.5

        Künye:

        Son Şans (Southpaw)

        Yönetmen: Antoine Fuqua

        Oyuncular: Jake Gyllenhaal, Rachel McAdams, Forest Whitaker, Oona Laurence, Naomie Harris, 50 Cent

        Süre: 124 Dk.

        Yapım Yılı: 2015

        NİYE OLMUYOR?

        1961’de Stan Lee-Jack Kirby ikilisinin yarattığı ‘Fantastik Dörtlü’nün, bambaşka süper kahraman takımlarının cirit attığı bir ortama adapte olması zor... Anti-süper kahraman ekibi filmi “Doğaüstü” ile tanınan Josh Trank, bu sorunu ‘gerçekçilik’ ve ‘doğallık’la çözmek istiyor. Ama yöntemleri sebebiyle ‘ucuz’ durmaktan kurtulamıyor. Böylece 15 sene içinde fiyaskoya dönüşen üçüncü ‘Fantastik Dörtlü’ filmiyle yüzleşmek zor olmuyor.

        Belki de ‘Superman’ ile birlikte bilimkurguyla haşır neşir olan en meşhur çizgi roman… ‘Fantastik Dörtlü’ (‘Fantastic Four’), 2005’teki başarısız uyarlamadan sonra bir ‘yeni sürüm’le şansını deniyor. İşin doğrusu projenin kaynağında zamanı geçmiş bir süper kahraman ekibi var. Marvel evreninden ‘X-Men’, ‘Yenilmezler’ (‘The Avengers’) ve ‘Galaksinin Koruyucuları’nın (‘Guardians of the Galaxy’) beğenilerek seri üretime dönüştüğü bir devirde buradaki timin uzaya ışınlanması ‘ortaçağ’ seviyesinde duruyor. ‘Star Trek’ günlerini hatırlatıyor.

        BULUNTU FİLMLE AYNI TON NUMARASI TUTMUYOR

        Açıkçası 2012’de 12 milyon dolarlık ‘anti-süper kahraman ekibi buluntu filmi’ “Doğaüstü”yle (“Chronicle”) ümit veren Josh Trank burada da benzer bir numaraya başvuruyor. Matthew Jensen adlı renkleri matlaştıran, en doğal haline döndüren görüntü yönetmeninin katkısıyla kısıtlı alandan çiğ oyunculuklar çıkarmaya çalışıyor. Orada projeye fayda sağlayan ARRIRAW’un 2k görüntü veren HD kamerasıyla çalışmak filmin sonunu getirmiş. Sinemaskopa (2.35:1) transfer olan formatla görüntülerin boyutsuz durmasına yol açmış.

        Bay Fantastik, Alev Adam, Görünmez Kadın ve Şey’in oluşturduğu genç timin Doom’a karşı mücadelesi hiç tatmin etmiyor. Yönetmen hedefini ‘80 dakika bir şey olmasın son 15-20 dakikada görsel efektlerle vururuz’ olarak belirlemiş. Ama bu kadar boş gerçekçilik gayreti, ‘filmsizlik’e kadar uzanıyor. Neredeyse sadece konuşan kafalar izliyoruz, hem de kendini kanıtlamamış oyuncular eşliğinde…

        GERİYE GLASS VE BELTRAMI’NİN DEĞİŞKEN BESTELERİ KALIYOR

        Ne B. Jordan, ne Teller, ne Bell, ne Mara filmi sırtlayıp götürebiliyor. Aksine görünürde dolambaçlı dramatik yapının bayat numaralarına direnmek bile istemiyorlar. Trank’in günümüzün buluntu film gerçekliğinin burada ‘büyük prodüksiyon’a dönüşüm geçirerek sızması yapma duruyor. Biçim-içerik uyuşmazlığını devreye sokuyor.

        125 milyon dolarlık projeyi ucuz gösteriyor. Bunun 10’da biri bütçeyle gelen ‘hesaplı anlatı metotları’, “Fant4stik”e (“Fant4stic”, 2015) yaramıyor. 12 milyon dolarlık ve 84 dakikalık “Doğaüstü”ndeki gibi son bölüme saklanan görsel efektler ve aksiyon kurtarıcı olamıyor. Teller ve Mara zamanla rollerine ısınsalar da, çok geç açılıyorlar.

        Filmi biraz ayağa kaldıran Philip Glass ve Marco Beltrami’nin değişken besteleri… Josh Trank ise acemilik döneminde “Doğaüstü”nün bütçesini ABD’de hasılat olarak beşe katladığı günleri yinelemek istiyor. 2005 tarihli uyarlamanın yönetmeni Tim Story’den sonra o da Lee-Kirby ikilisinin çizimlerini iyi değerlendiremiyor.

        FİLMİN NOTU: 3

        Künye:

        Fant4stik (Fant4stic)

        Yönetmen: Josh Trank

        Oyuncular: Miles Teller, Kate Mara, Jamie Bell, Michael B. Jordan, Tobby Kebbell, Tim Blake Nelson

        Süre: 100 dk.

        Yapım yılı: 2015

        SİYAH KUĞU’YA KUZEN GELDİ

        İtalyan sinemasından son yıllarda çıkan en taze yönetmenlerden birinin imzasını taşırken, değişken tonuyla irkiltebilen bir gerilim… “Aç Kalpler”, çocuk sahibi olmakla ilgili yapılmış en melankolik ve sarsıcı filmlerden.

        Haftanın en iyisi “Aç Kalpler”i Çarşamba kaleme almıştım:

        FİLMİN NOTU: 8.1

        Künye:

        Aç Kalpler (Hungry Hearts)

        Yönetmen: Saverio Costanzo

        Oyuncular: Adam Driver, Alba Rohrwacher, Roberto Maxwell, Al Roffe, Jake Weber

        Süre: 109 Dk.

        Yapım Yılı: 2014

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        A Most Violent Year: 6

        Acemi Çapkın (Caprice): 2.8

        Ajan (Spy): 2.5

        Alkarısı: Cinnet: 2.5

        Ant-Man: 5.5

        Araftaki Ev: 6

        Aşkın Dili (Gemma Bovery): 4.3

        Ayı Teddy 2 (Ted 2): 6

        Azem 2: Cin Garezi: 2.2

        Beden (Cialo): 5.1

        Bir Zamanlar New York (The Immigrant): 5

        Boynuzlar (Horns): 5.8

        Büyük Oyun (Big Game): 5.7

        Çıtır Kaçak Tehlikeli (Barely Lethal): 3.3

        Darağacı (The Gallows): 5

        Darbe: 2.7

        Deccal: 3.4

        Entourage: 2.7

        Escobar: Kayıp Cennet (Escobar: Paradise Lost): 4.9

        Fırtınanın Ortasında (Strangerland): 5.5

        Hannas: 3

        Hayatımın Şarkısı (La Famille Bélier): 3.8

        Haziran Yangını: 5.7

        İki Aşk Arasında (How To Make Love Like An Englishman): 3.4

        İntikam (The Salvation): 5.5

        İyi Biri: 3.3

        Jurassic World: 5.3

        Kabile (The Tribe): 3.8

        Kaçak Prenses (A Royal Night Out): 2.8

        Kağıttan Kentler (Paper Towns): 6.5

        Karanlık Yerler (Dark Places): 3

        Krallar Kulübü: 1.5

        Kuzu: 4.2

        Küçük Karmaşa (A Little Chaos): 5.4

        Magic Mike XXL: 4.8

        Marnie Oradayken: 5.7

        Mission: Impossible – Rogue Nation: 4.5

        McFarland USA: 3.1

        Mutlu Kuzular: 4

        Niyazi Gül Dörtnala: 5.2

        Onur (Pride): 5.3

        Öldürmenin 3 Yolu (Kill Me Three Times): 5

        Ölüm Fısıltısı (The Canal): 4.8

        Ölüm Ormanı (Backcountry): 3.5

        Ölümcül Takip (Survivor): 3.3

        Ölümsüz Aşk (The Age of Adaline): 5.5

        Pişt: 1.2

        Ruhlar Bölgesi: Bölüm 3 (Insidious: Chapter 3): 5.3

        Saint Laurent: 7.2

        San Andreas Fayı (San Andreas): 2.5

        Self/Less: 3.7

        Siccin 2: 5

        Son 5 Yıl (The Last Five Years): 5.3

        Şeytan-ı Racim 2: İfrit: 2.8

        Taksi Tahran (Taxi): 3.8

        Tehlikeli Oyun (The Reach): 2.8

        Terminatör: Genisys: 6.2

        Ters Yüz (Inside Out): 7.5

        Victoria: 6.5

        While We’re Young: 5.9

        Yeni Kız Arkadaşım (Une Nouvelle Amie): 6.8

        Yüzündeki Sır (Phoenix): 6.9

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar