Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bekleme Odası”ndan sonra bir kez daha kendini başrole yerleştiren Zeki Demirkubuz, kişisel egosunu ve kibrini bu kez cinselliğe takılıp kalmış bir orta yaş bunalımıyla yansıtıyor. Bizim de aklımıza oyuncu olmayan bir uluslararası yönetmenin böyle bir gaflete düşüp düşmediği sorusu geliyor. Elbette cevap ‘kendi çapımızda fazla yerel ve egosantrik takılıyoruz’ oluyor. 2 Ekim’de vizyona giren “Bulantı”, çoktan çöküş dönemine giren Demirkubuz’un en kötü filmi…

        ‘Zeki Demirkubuz ve kadınları’ şeklinde özetlenebilecek, Nurhayat Demirkubuz, Şebnem Hassanisoughi, Öykü Karayel ve Cemre Ebuziyya’yı işin içine katan bir yapıt… Kibirli ve varlıklı bir adamın itirafları, orta yaş bunalımı, yasak ilişkileri ya da özel hayatı denebilir. Demirkubuz, “C Blok” (1994) ile sendeleyerek başlayan kariyerinde az çok bir kimlik belirlemiştir. 1997-2002 arasını formda geçirmiştir. Bunun dışına çıkmaya başladığı son 10 senesinde ise ‘iki arada bir derede kalmış’ yorumuyla damgalanmıştır. “Bekleme Odası” (2003) bir dönüm noktasıdır, ondan sonrası ise tam bir muammadır…

        SİNİRLENİNCE REFLEKSLERİNİ KAYBETMİŞ

        “Bulantı” artık kanıtlayacak bir şeyi kalmayan bir yönetmenin kendi egolarıyla savaşmasının dikiz aynasındaki yansıması gibi... Açıkçası 2.35:1’de (sinemaskop formatı) önümüze dökülenler gözlemci ve sabit bir kameradan alınan yabancılaştırıcı açılarla canlanıyor. Diyaloglar da öne çıkıyor. Yani Demirkubuz minimalizmi devreye giriyor. Kendi evinde bir şok yaşayan adamın gözlerinden bu olayı görmüyoruz. Aksine onun kadınlara aşırı yapay bir tutkuyla bağlandığına tanıklık ediyoruz.

        Demirkubuz bunu ‘o sınıfta normal’ olarak açıklayabilir. Açıkçası “Bir Avuç Deniz” (2011) ve “Aşk Kırmızı”da (2013) konformizmi abartıp alay konusu olan burjuvaların uzaktan akrabası gibi akademisyen Ahmet. Ama esas mesele burada görsel reflekslerini de kaybetmiş bir yönetmenin heyecanını, ilk film çekme arzusunu gözlemlemek. Sinemacının kendisini başrole koyma tercihini ‘rol yapma, kendin ol!’ çığlığıyla karşılıyoruz, o da dayanabilirsek!

        KENDİN OYNADIN DA NE OLDU?

        Eşiyle ilişkisinde de, yasak ilişkilerde de bir sakillik var. Buna gülmek ile saygı durmak arasında bir yerde kalıyoruz. Kendini kasmak sanki “İklimler”deki (2006) Nuri Bilge Ceylan’ı ya da “Bekleme Odası”ndaki yönetmen kimliğini hatırlatıyor. Üstelik bunlardan ikincisindeki Demirkubuz karakterinin adı da Ahmet’ti, yani bir çeşit devam filmi “Bulantı”... Görüntü yönetmeni Türksoy Gölebeyi kişisel ego tatminiyle ortaya çıkan eksikleri kapatamıyor. Yönetmen de sinemaskopa alışık değil.

        O daha dar formatta, 1.85:1’de samimi diyaloglarla ve kameranın keskinliğiyle dikkat çeken alt kültür öyküleri yok. Doğal renkleri ve gölgeyi çok iyi kullanan görüntü yönetmeni Ali Utku sinemacının yönetmenlik kimliği için aranan isimdi. Sanki sınıf atlamak onu bozmuş yok etmiş, bütün sahiciliği götürmüş gibi. Beşiktaşlı Demirkubuz’un Karşıyaka formalı hali bile çok ‘sonradan görme’ duruyor.

        “Ara” (2008), “Hayatboyu” (2013) gibi üst-orta sınıfın cinsellikle dirsek temasını inandırıcı kılan eserlerin yetkinliği mumla aranıyor. Geniş açılı lenslerle veya kurguyla başarılı sinema dilleri geliştiren bu işlerin özeni canlanmıyor. Demirkubuz, kendi egosunun derdine düşmüş, kibrini yansıtan kişisel bir film çekerek itiraf etmek istiyor bunu. Fazlasıyla da inatçı…

        GÖSTERGEBİLİMSEL OKUMALARI ACEMİ DURUYOR

        Ama hangi önemli auteur yönetmenin böyle bir filmle çıkış yaptığını görmüşüzdür, bizim aklımıza gelmiyor. Nanni Moretti ve Woody Allen gibi oyunculuk kariyeri de olan isimleri saymazsak… Yeri geldiğinde bazıları sinemadaki yaratıcılık sıkıntılarını yansıtmak için başrole geçmiştir. Genelde ise bir cameo ya da yan rol görebiliriz. Fellini’nin “Sekiz Buçuk”ta (“Otto e Mezzo”, 1963), kadınlarını ve sinemasal sancılarını anlatırken Mastroanni’yi başrole yerleştirince bir ‘klasik’e imza attığı da nettir.

        Üstelik karşıdaki karaktere ‘kibirlisin’ dedirtmek, entelektüel adamın ruh halini kitabın üzerine yazmak didaktizm değil de nedir? Her şeyi kör kör parmağım gözünü yapmak sinirle açıklanabilir mi? Böyle şeyler acemi yönetmenlerin defosu değil mi? Ercan Kesal’e filmden bağımsız ‘derslik’ bir monolog yazmanın amacı nedir?

        Demirkubuz “Kader”le Nuri Bilge Ceylan’ı yendiğinden bu yana fark yaratma peşinde, ama dönem filmi de, başka şeyler de onun kalemi değil. Oradaki ‘kararma-açılma’ efektiyle zaman atlama, yönetmenin karakterlerine yakışmıyor, aksine bir zamansal kaosa, duvara çarpmaya yol açıyor. “Kıskanmak” (2009) bu devrenin ‘en azından bir şeyler deniyor’ dedirten işiydi. “Yeraltı”nda (2012) neredeyse ruhsal bir kurt adam filmi çıkarmak tuhaf bir eylemdi. Bu noktadan sonra da “Bulantı”da abartılı ve yapay bir oyunculuk, ‘overacted’ dediğimiz kavramı karşılıyor. Rol kesmenin son noktası Demirkubuz’un bedeninde canlanıyor. Altın Kestane Ödülleri için favori hazır!

        FİNAL SEKANSI VE HASSANISOUGHI BÜTÜNDEN AYRILIYOR

        90’lar jenerasyonuna canı istediğinde rejisör, canı istediğinde oyuncu olamayacağını anlatmak gerekiyor. Kabul edelim ki “Bulantı”, egosu, kibri ve daha fazlası derken, akıllı bir final sekansıyla noktalanıyor. Mum ışığı eşliğinde minimalist sinemaya armağan edilen arınma bölümü Türksoy Gölebeyi’nin becerisiyle başarılı.

        Filmin tek sinemasal tarafları bu kısım ve Şebnem Hassanisoughi’nin performansı… Demirkubuz 117 dakikayı göstere göstere verilen ve çocuk kitabı okuduğumuzu hissettiren mesajlarla ilerletiyor. Dostoyevski/Camus etkisi anlamsızlaşıyor. Bu kolaycılık yeniyetme bir yönetmenin heyecanının yerine deneyimli bir rejisörünün sinirini getiriyor. Sinemacı, zihninden geçenleri doğrudan vermeyi planlayıp bunun adını cesur bir kişisel itiraf, Dostoyevski etkili bir arınma ya da ‘bulantı’ koyuyor.

        FİLMİN NOTU: 3.9

        Künye:

        Bulantı

        Yönetmen: Zeki Demirkubuz

        Oyuncular: Zeki Demirkubuz, Şebnem Hassanisoughi, Öykü Karayel, Nurhayat Demirkubuz, Cemre Ebuziyya

        Süre: 117 dk.

        Yapım yılı: 2015

        Diğer Yazılar