Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        27 KASIM FİLMLERİ

        Steven Spielberg’in ‘Soğuk Savaş’ yorumu, ‘mahkum takası’ meselesine dair ilginç ve çarpıcı bir hikayeyi izliyor. İyi çekilmiş ve doğru yönetilmiş yapıt, “Amistad”dan da, “Münih”ten de, “Terminal”den de esintiler taşıyor. Tom Hanks idare ederken, Mark Rylance gösterişsiz ama etkili bir performans sergiliyor. En İyi Film’de Oscar adaylığı kesin gibi gözüken “Casuslar Köprüsü”, tarihe tanıklık etmemizi sağlayacak anlarla dolu. Zeki bir ‘film objesi’ (MacGuffin) olarak öne çıkan köprü motifi özellikle akıllarda kalacak.

        James B. Donovan’ın 1964’te yayımlanan ‘Strangers on a Bridge’ romanından esintiler taşıyan “Casuslar Köprüsü” (“Bridge of Spies”, 2015) bir hayli ilginç bir öyküye sahip. Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı Almanya sınırındaki mahkum takasını ele alarak kendi yönünü tayin ediyor. Dramatik yapının bir tarafında ABD’de muhbirlik yapan bir Sovyet ajanı (Rudolph Abel), diğer tarafında ise yaban ellere düşen bir uçak pilotu (Francis Gary Powers) var.

        GERÇEK HİKAYE ZEKİ BİR ÇERÇEVEYE OTURTULUYOR

        Sanki John Le Carré’nin casusluk romanları ile pilot biyografilerini ‘hapishane filmi’ merkezinde buluşturan, hiçbir şekilde ‘rol model’ olarak anamayacağımız bir avukat tayin ediliyor. Donovan’ın bu kimliği çok da belirgin değil üstelik. Biraz silik, ama fazlasıyla akıllı ve mücadeleci bir adam... Hanks’in canlandırdığı tiplemenin 1950’lerin sonu ile 1960’ların başında yaptıklarına kulak kabartıyoruz burada.

        Hitler sonrası ayaklanmaya çalışan Almanya, gedikleriyle birlikte yer yer ‘arka fon’a yerleştiriliyor. Oscar heykelciği de bulunan Adam Stockhausen’in yapım tasarımı hiç sırıtmıyor, aksine filme doğrudan katkı sağlıyor. Bize gösterilen Sovyetler Birliği ve Amerikan hükümetinin de işin içine dahil olduğu, kahramanlık öyküsü ile derin devlet meselesini bir arada barındıran bir çalışma… Matt Charman’dan da destek alan Coen Kardeşler, gerçek hikayeyi aslında doğru aşamalardan geçirerek servis ediyorlar…

        SPIELBERG’TEN BİR MACGUFFIN ÖNERİSİ

        Mahkum takasını anlatan son bölüm, olayın temeline dair aydınlatıcı ve çarpıcı anlar sunuyor. Belki de karlı ‘Glienicke Köprüsü’, “Kassandra Geçidi”ndeki (“The Cassandra Crossing”, 1976) Kaslindrliv Köprüsü’nden bu yana sinemanın gördüğü en akılda kalıcı köprü temsili… Doğu-Batı Almanya’yı birbirine bağlayan gerçek bir ‘MacGuffin’ armağanı Spielberg’ten…

        Orayı bir düello, çatışma platformuna dönüştüren rejiyi tercih eder miydik bilinmez. Ama Mark Rylance ile Austin Stowell’in değişimi bize Donovan’ın üzerinden yansıtılıyor. Bu biraz milliyetçi bir bakış. Zaten Rudolf Abel, Sovyet ajanı olmasına karşın film boyunca ana dili gibi İngilizce konuşuyor. Bu durum da tuhaf. Stowell ile onun yaşadıkları daha öne çıksa filmin çekiciliği artabilirmiş. Denge sorunu belirgin...

        MİZAH AŞISI TUTUYOR MU?

        Burada birleştirici güç olarak, Hopkins’in can verdiği John Quincy Adams’ın “Amistad”da (1997) gördüğü işleve benzer bir pozisyon var. Spielberg’in kölelik meselesi ile ilgili yorumu Soğuk Savaş’a bakışla değiştiriliyor. Ana karakter ise bazen “Terminal”den (“The Terminal”, 2004), “Sıkıysa Yakala”dan (“Catch Me If You Can”, 2002) çıkmışçasına komik olabiliyor.

        Filmin 140 dakikaya uzamasının tek zararı bu. 120 dakikada böylesi bir zafiyet karşımıza çıkmayabilirdi. ‘Capraesk’ anlar belirmeyebilirdi. Coenler’in senaryodaki imzası bu kadar gözükmeyebilirdi. Doğu Almanya’da Nazi kampı görmenin filme ne katkısı var kimse açıklayamaz örneğin. Spielberg duygusallaşan Yahudi bir Amerikan milliyetçisi özünde…

        KURGU, MÜZİK VE YAPIM TASARIMI

        Casuslar Köprüsü”, Amy Ryan, Alan Alda gibi isimleri öylesine aralara serpiştiriyor. Janusz Kaminski baştan sona ışık kullanımıyla mest ediyor. Kurgu gelenekçi, Thomas Newman ise Spielberg’e uyum sağlıyor, ne zaman devreye gireceğini biliyor. Yönetmenin en vasat işlerinden biri canlanmıyor.

        Aksine bu film, onun Soğuk Savaş yorumu olarak okunmaya açık. Açılışta Brooklyn’den Mark Rylance’ın sessizliğine odaklanan kameradan itibaren, ince zoom in’ler ve sabit kameralar bir dil aracına dönüşüyor. Hanks’le birlikte ise paralel kurgu tempoyu yükseltebiliyor. İç ve dış mekanlardaki yapım tasarımının özeni göz kamaştırıcı.

        KARAKTERLER ARASINDAKİ DAĞILIM DENGESİZ

        Rylance açılış sekansındaki ‘sessiz ve derinden’ duruşuyla dahi etkiliyor. “Mahremiyet”te (“Intimité”, 2001) iz bırakan oyuncuyu yeniden akla getiriyor. Bu durum “Casuslar Köprüsü”ne çok şey katıyor. Ama bir ‘kahramanlık destanı’ sahnesi dışında Austin Stowell’in pek olmaması, her şeyin lider Hanks’e yüklenmesi tuhaf bir dengesizlik getiriyor.

        Casuslar Köprüsü”, Spielberg’ün “Yapay Zeka” (“A.I.: Artificial Intelligence”, 2001), “Sıkıysa Yakala”, “Terminal”, Lincoln” (2013) gibi en kötülerinden değil. Ama casusluk meselesine keskin bakış, “Münih”in (“Munich”, 2006) başarısını da tekrarlayamıyor. Eli yüzü düzgün tarihi film, hikayesinin çekiciliğiyle içine alıp metinler açabiliyor. “Utanç Duvarında Casusluk” (“The Spy Who Came in from the Cold”, 1965), “Amistad” (1997) ile “Hell’s Angels”ı (1930) birleştirmiş gibi gözüküyor.

        Filmin ‘En İyi Film’, ‘En İyi Müzik’, ‘En İyi Yapım Tasarımı’, ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’, ‘En İyi Özgün Senaryo’ dallarında Oscar adaylığı şaşırtmaz. Bunlara yönetmen ve sinematografi de eklenebilir.

        FİLMİN NOTU: 6

        Künye:

        Casuslar Köprüsü (Bridge of Spies)

        Yönetmen: Steven Spielberg

        Oyuncular: Tom Hanks, Mark Rylance, Alan Alda, Amy Ryan, Domenick Lombardozzi

        Süre: 141 dk.

        Yapım yılı: 2015

        JUMANJI’ ‘MONSTER SQUAD’LA BULUŞUYOR

        Fantastik aile komedisi şablonunda yaratıcı, sürükleyici ve heyecan verici bir çalışma. “Goosebumps: Canavarlar Firarda”, 1990’larda yayımlanan kitap serisinin sinema versiyonu. Kafası farklı çalışan Rob Letterman, “Köpekbalığı Hikayesi” ve “Canavarlara Yaratıklara Karşı” gibi animasyonlarının seviyesine ulaşmasa da tatmin ediyor.

        R. L. Stine’ın 1992-1997 arasında yayımlanan kısa romanları, aslında çocukların ürperme potansiyelini test etmişti. Her kabusta beliren korku ötekileri ters köşe yapabilecek seviyedeydi. 2015’te bunlardan bir sinema filmi üretme çabası var. 1995’teki TV dizisinin üzerine Rob Letterman fena çalışmamış.

        ÇABA ALKIŞLANASI, AMA KALICI DEĞİL

        Gulliver’in Gezileri”ni (“Gulliver’s Travels”, 2011) günümüz kitlesine uyarlamayı büyük oranda beceren yönetmen bir kez daha senaristlerin katkısıyla bu zor yükün altından kalkıyor. Özenli görsel efektlerinden iyi ayarlanmış temposuna kadar net bir büyük perde seyirliği bizi bekliyor. Stine’ın kendisini oynayan Jack Black ise yeni bir bilim dehası haline gelebilir.

        Açıkçası “The Monster Squad” (1987) ile “Jumanji”yi (1995) bir araya getiren fantastik aile komedisi şablonu tutuyor. Ama hedefi çok yüksek koymuyor. Aksine “Canavarlar Yaratıklara Karşı” (“Monsters vs. Aliens”, 2009) ya da “Müzede bir Gece” (“Night at the Museum”, 2008) kadar kalıcı gözükmüyor. “Goosebumps: Canavarlar Firarda” (“Goosebumps”, 2015), heyecanlı ve sürükleyicinin ötesinde değil.

        OYUNCAK BEBEK VE ANİMASYON ETKİSİ

        Magic” (1978) ya da “Ölüm Sessizliği” (“Dead Silence”, 2007) etkili oyuncak bebek figürü, en dehşet verici öteki. Ama B-tipi filmlerdeki yaratıkların, canavarların da şekilsizleri kitaptan olaya dahil ediliyor. Bu kabusu noktalama hedefi belirgin…

        Açıkçası bu konuda hangi filmlere odaklanacağını kestiremeyen bir metin var. Bu yazılı çalışmanın zararını da görüyor “Goosebumps: Canavarlar Firarda”. Ama “Jumanji” ile “The Monster Squad”ın yapılarını iç içe geçirme konusunda her daim heyecanlandırmayı beceriyor. Birincisinin yapısını tekrarlayan “Zathura” (2005) gibi amaçsız durmuyor. Letterman’ın “Köpekbalığı Hikayesi” (“Shark Tale”, 2004) ve “Canavarlara Yaratıklara Karşı” gibi melez bilgisayar animasyonları kadar ‘dahiyane’ değil, yine de iş bitiriyor. Konusundan yaratıcı görsel efektlerine kadar güncel bir seyirlik sunuyor.

        FİLMİN NOTU: 5.6

        Künye:

        Goosebumps

        Yönetmen: Rob Letterman

        Oyuncular: Jack Black, Amy Ryan, Dylan Minnette, Odea Rush

        Süre: 103 dk.

        Yapım yılı: 2015

        SIRADAN WESTERN DENEYİMİ

        Sinematografik açıdan temiz gözükse de bu tutarlılığın üzerine koyamayınca fazla Amerikan duran bir western örneği… “Sakin Batı”, yaratıcısının Avustralyalı olmasıyla ortaya çıkan beklentileri karşılayamıyor. ABD kaynağına bağlı kalmaya ant içerek sıradanlaşıyor.

        1.85:1 formatında çekilmiş klasik western, daha ziyade görüntüleriyle dikkat çekiyor. John Maclean, Avustralya’dan çıkan stilize jenerasyona ait hissetmiyor kendini. Ne Dominik, ne Michôd ne de başkası olabiliyor. Aksine ünlü bir-iki oyuncunun etrafında dolanan bir eser, ‘dostluk’ ve ‘aşk’ı merceğine alıyor. Mesaj kaygısına kapılıyor.

        AVUSTRALYA WESTERNİ Mİ?

        Yönetmenin duygusal olarak bağ kurduğu eser, yürüyüşle Vahşi Batı’da bir İskoç’un varoluşunu sunuyor. “Yol” (“The Road”, 2009) ile çıkış yapan Kodi Smit-McPhee 16 yaşında bu serüvenin öncüsüne dönüşüyor. Fassbender idare ediyor, kovboy filminin ‘outlaw’ (‘haydut’) nesnesi oluyor.

        Sinematografi filmin en önemli tarafı. Ama müzik de idare ediyor, kurgunun hiçbir katkısı yok. Avustralya westerni olduğunu idrak edemeyen “Sakin Batı” (“Slow West”), sanki ABD’ye içeriden bakış atma derdinde. Bu sebeple de kalıcı olma şansını yitiriyor. Cavalry western ile akrabalığı lehine çeviremiyor. Fazla Amerikancı duruyor. Aynı yıl içinde vizyona giren ‘yöresel komedi’ kırması feminist western “Düşlerin Terzisi”nin (“The Dressmaker”, 2015) gerisinde kalıyor.

        FİLMİN NOTU: 4.9

        Künye:

        Sakin Batı (Slow West)

        Yönetmen: John Maclean

        Oyuncular: Kodi Smit-McPhee, Michael Fassbender, Ben Mendelsohn

        Süre: 82 dk.

        Yapım yılı: 2015

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        45 Yıl (45 Years): 5.6

        Açlık Oyunları: Alaycı Kuş – Bölüm 2 (The Hunger Game: Mockingjay – Part 2): 3.5

        Amy: 4.2

        Ali Baba ve 7 Cüceler: 3.2

        Annem (Mia Madre): 3.1

        Babalar ve Kızları (Father and Daughters): 4.9

        Bulantı: 3.9

        Cin Kuyusu: 5.2

        Çok Pişmiş (Burnt): 4.1

        Düşlerin Terzisi (The Dressmaker): 6.5

        Efsane (Legend): 5.3

        Evlenmeden Olmaz: 1.8

        Frankenstein: 4.2

        Geniş Aile Yapıştır: 2.2

        Git Başımdan: 1.7

        Gizemli Gerçek (Secret in Their Eyes): 3

        Gizli Dosya (Truth): 3.5

        Güneş Tepedeyken (Zvizdan): 4

        Hayal Ülkesi (Jauja): 9.2

        Hayat Öpücüğü: 2.4

        Hayatın Kıyısında (By the Sea): 3.5

        İçimde Akan Nehir: 0.8

        Kara Bela: 3.8

        Kara Düzen (Black Mass): 4

        Kızıl Tepe (Crimson Peak): 4.6

        Korku Terapisi (Regression): 5.5

        Küfa: Cin Kapanı: 2

        Küçük Prens (The Little Prince): 6

        Labirent: Alev Deneyleri (The Maze Runner: The Scorch Trials): 5.2

        Madımak: Carina’nın Günlüğü: 1.5

        Mantıksız Adam (Irrational Man): 4.8

        Marslı (The Martian): 3

        Mavi Gece: 3.4

        Minyonlar (Minions): 5.2

        Nefesim Kesilene Kadar: 3.3

        Otel Transilvanya 2 (Hotel Transylvania 2): 5.3

        Paranormal Activity: Hayalet Boyutu (Paranormal Activity 5: Ghost Dimension): 2.5

        Pırdino Sürpriz Yumurta: 4.4

        Sicario: 3

        Snoopy ve Charlie Brown Peanuts Filmi (The Peanuts Movie): 5

        Solace: 5.6

        Son Cadı Avcısı (The Last Witch Hunter): 2.9

        Spectre: 4.1

        Stajyer (The Intern): 5.5

        Şeytanın Gecesi (Exeter): 4.5

        Takım: Mahalle Aşkına: 4.4

        Tehlikeli Yürüyüş (The Walk): 3.6

        Yaktın Beni: 2.8

        Yok Artık: 3.7

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar