Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        1 OCAK FİLMLERİ

        Türk ailesinin evlilik ve düğünle imtihanını ele almak için tasarlanmış gibi duran “Kocan Kadar Konuş: Diriliş”, geçen yılın en iyilerinden “Kocan Kadar Konuş”un çok çabuk gelen ikinci bölümü... Kıvanç Baruönü, biçimci damarını korurken, hem erkek hem de kız tarafının tespitlerine odaklanıyor. Ama ilk filmdeki kadar planlı hayal sahneleri göremiyoruz bu kez. Özellikle o konuda sadeleştirilmiş, aceleye getirilmiş bir devam filmi karşımızdaki.

        Sinemamızın popüler kanadında kadınların dünyasını yansıtan filmlerin arttığını söyleyebiliriz. Ama bunların “Romantik Komedi”den (2010) sonra en özenlisi geçen yıl çekilen “Kocan Kadar Konuş” (2015) idi. Ülkemizdeki romantik-komedi kalitesini yukarıya çeken yapıt, ‘Ugly Betty’ ve ‘Çirkin Ördek Yavrusu’ esintileri taşıyan Efsun’un (Ezgi Mola) etrafında dönüyordu. Ama yönetmen biçimci bir estetik oturturken, reklam arka planını fantastik ve gerçeküstücü sahneler yaratmak için de kullanıyordu. Üslubuyla farklı olmayı kafaya takmış gibiydi.

        EVLİLİK/DÜĞÜN BÖLÜMÜ

        Birbirinden yaratıcı hayal/rüya sahneleri, efektleri de yerinde kullanıyordu. Aslında filmin özelliği iki katman arasında gidip gelirken öznel durabilmesi, bazen ise Michael Gondry kadar özgün olabilmesiydi. Böylece Nora Ephron’un klasik geleneği veya Bridget Jones misali bir karakter bambaşka bir coğrafyaya transfer oluyordu.

        Kıvanç Baruönü, Burcuoğlu’nun 2015’te çıkan romanını takiben ikinci filmi üretmek için yola çıkmış. “Kocan Kadar Konuş: Diriliş”, serinin ‘düğün/evlilik bölümü’ olarak anılabilir. İlk kısımda aşk, karakterin zihninden geçenleri karşımıza çıkarmak için anahtar kelimeye dönüşmüştü. Ailedeki kadınların yaptığı baskının, dar alanda sıkışmışlığı klostrofobi hissine çevirmesi, sempatik ve boyutlu kabuslarla ya da rüyalarla çok iyi anlatılmıştı.

        SEKANSLAR ÜZERİNE FAZLA DÜŞÜNÜLMEMİŞ

        Burada ise kızın istenmesi, yine araya giren öznel parçalarla güncelleniyor. Açıkçası bir sekans dışında rüya sahnelerinin üzerine kafa yorulduğu söylenemez. Bunun ötesinde aslında bunların azaltılması, yani ilk filmin en iyi yönünün devre dışı bırakılması için bir hayli uğraşılmış. Bunun yanında kimi gündüz geçen sahnelerde Jean-Paul Seresin tek ışıkla çalışmış hissiyatı yaratıyor. “Patron Mutlu Son İstiyor”da (2013) fazlaca mekana odaklanınca ortaya çıkan acelecilik buraya da sıçrıyor.

        Elbette senaryosu diyaloglara ve karakterlere bağlı bir metinde böylesi eksikler akıcılığı yaralamıyor. Ama Çağrı Türkkan, Hümeyra ile Nevra Serezli’nin ilk karşılaşmasında formatı genişletip siyah-beyaza geçiş yapmasının devamında bu çatışmaya uygun bir yaratıcılık sergileyemiyor. Bir ekran bölme ve ‘vs.’ ibaresi serinin ruhuna da uygun olabilirdi. Ama filmde devamlılık kurgusu, biçimci montaj tekniklerinin yerine geçmiş.

        ÜMİT VEREN BİÇİMCİ YÖNETMEN

        “Kocan Kadar Konuş: Diriliş”, aceleye getirilse de özenli sanat yönetimi, rengarenk tiplemeleri ve öne çıkan diyaloglarıyla oyalıyor. Ebru Cündübeyoğlu’nun niye kaybolduğu ise anlaşılmıyor. Mizah, “Kocan Kadar Konuş”taki kadar her anı ince ince hesaplanmış durmuyor. Hümeyra’nın inatçı tavrı, Efsun’un istendiği sahnedeki kurgu tatmin etmiyor.

        1.85:1’de aslında Gondry-Ephron arası dünya burada tamamen Ephron’a ve ufak gerçeküstücü rötuşlara kayıyor. Bu sayede de aslında hayallerle gerçekler arasında gidip gelmenin akıcılığını sağlayan anlatıcı sesi kısmen tatmin edebiliyor. Ama film, birçok yerli romantik-komedinin arasında kalburüstü duruyor. Baruönü de popüler sinemamızın reklam arka planlı biçimci yönetmenler kanadında halen umut veriyor.

        FİLMİN NOTU: 4.6

        Künye:

        Kocan Kadar Konuş: Diriliş

        Yönetmen: Kıvanç Baruönü

        Oyuncular: Ezgi Mola, Murat Yıldırım, Nevra Serezli, Hümeyra, Gülenay Kalkan, Muhammet Uzuner

        Süre: 110 dk.

        Yapım yılı: 2015

        ‘DENİZİN ORTASINDA’ STİLİZE AKSİYON TADI

        En önemli araba yarışı filmlerinden “Zafere Hücum” ile birlikte yönetmenlik geleneğini farklılaştıran Ron Howard, o stilize ambalajı ‘denizde geçen macera filmi’ne transfer ediyor. Moby Dick hikayesinin arka planındaki Essex felaketine bakan “Denizin Ortasında”, görselliğe yüklendiği anlarda gaza basabiliyor. Bizi sinema salonundan “Kusursuz Fırtına”dan bu yana deniz üzerinde aksiyonu en iyi kullanan filmin yaşattığı seyir zevkiyle uğurluyor.

        Okyanuslar, engin denizler sinemanın konusu olmuştur çokça. Ancak bu mekanlarda, derin sularda film çekmek, günümüzde biraz ‘yavan’ duruyor. ‘Karayip Korsanları’ (‘Pirates of the Caribbean’) serisi işin fantezi boyutuna dair keyifli bir melez iskelet inşa etmişti. “Denizin Ortasında” (“In The Heart of The Sea”, 2015), Spielberg’ün “Jaws”una (1975) ilham veren Moby Dick efsanesinin çıkışına bakıyor.

        DENİZ YOLCULUĞUNUN FORMÜLLERİ, ALT TÜRLERİ YOĞUN

        Bir çeşit ‘katil balina filmi’ ya da ‘doğal canavar filmi’ canlanıyor. Nathaniel Philbrick’in romanı, “Kanlı Elmas” (“Blood Diamond”, 2006), “K-Pax” (2000), “Koruyucu Meleğim” (“The Mighty”, 1998) gibi mesaj kaygısı da taşıyan filmlerin senaristi Charles Leavitt’e teslim edilmiş. Karşımıza çıkarılan ise canavarı ve felaketi arka plana yerleştiren, aksiyon yüklü ve tarihi bir denizde geçen macera filmi…

        Elbette denizaltı, gemi, ast-üst ilişkisi, uzaylı istilası, deniz yaratığı gibi motiflerin işin içine sokulup eğilip bükülmesiyle ‘denize açılma’nın tanımı farklılaşabiliyor. “Tahlisiye Sandalı” (“Lifeboat”, 1944), “Mukaddes Vazife” (“Das Boot”, 1981), “Işığın Bittiği Yer” (“The Abyss”, 1989) gibi özgün filmler üreyebiliyor. Aksiyon, korku gibi bambaşka türler devreye girebiliyor. Son 20 yılda klasik iskeletten beslenen “Kusursuz Fırtına” (“The Perfect Storm”, 2000) ve “Dostluk Denizi” (“White Squall”, 1996), yetenekli rejisörlerinin katkılarıyla iyi çekilmiş ve görkemli işlere de alan açmıştı.

        GÖZ KAMAŞTIRAN SAHNELER TARİHİ FONDA ÇEKİCİ

        Ron Howard burada ele aldığı alt türün klasik çizgisinin dışına çıkıyor. ‘Gemiye saldıran balina’ hikayesinin ‘hayatta kalma mücadelesi’ne malzeme olmadığı, aksine ortada ‘stilize aksiyon objesi’ne dönüştüğü bir film izliyoruz. Yönetmen, bu kritik olayı en baştan göstererek seyirciyi duygusallaştırmıyor ve hikaye kurgusunda lineer akışı bozuyor. Bu açıdan artı puan alıyor, Akademi’ye şov yapmıyor. Günleri yansıtma adına kullanılan ‘ara yazılar’ yönlendirici oluyor.

        Yönetmen, “Zafere Hücum”da (“Rush”, 2013) araba yarışı filmine getirdiği stilize geleneği, HD’nin keskinliğiyle macera filmine transfer ediyor burada. Adrenalini biraz azaltarak aksiyonu tarihsel fonun önüne yerleştiriyor. Anthony Dod Mantle ile Daniel P. Hanley-Mike Hill birlikteliği müthiş bir görsel zenginlik getiriyor. Geminin beklenmedik yerlerine yerleştirilen detay planların yanı sıra, saat gibi işleyen aksiyon koreografileri göz kamaştırıyor.

        ‘MOBY DICK’ ‘ZAFERE HÜCUM’LA BULUŞUYOR

        Petersen’ın “Kusursuz Fırtına”sından bu yana açık denizlerde aksiyonu en iyi kullanan film devreye giriyor. Denizaltı filmlerinde Jonathan Mostow gibilerinin başarısını saymıyoruz. Böylece aslında alışık olduğumuz ‘denizde geçen biyografik macera’ dinginliği, “Master and Commander” (2003) gibi sıkıcı filmlerin dışına çıkarılıyor.

        Howard, bir esneklikle bütün irade ve yaşamda kalma öyküsünü yerle bir ediyor. İster istemez de hikaye kurgusunu bozarak karşımıza ‘o andan stilize manzaralar’ çıkarıyor. Koyu renkleri öne çıkarıp karizmatik duran doku, rejinin John Woo gibilerine göz kırpmasıyla nefes alıyor. Sanki John Huston’ın “Moby Dick”i (1956) “Zafere Hücum”la birleşiyor.

        STÜDYO DOKUNUŞU BELİRGİN

        Ama açılış ve kapanış sekansını okyanusun altında çiğ bir anlatıcı sesiyle bağlamak, ‘aksiyon’dan uzak kalınma ve bir sualtı belgeseline meyletme problemlerini doğuruyor. Konuşmalı bölümlerde diyaloglar fazlaca basmakalıp duruyor. “Zafere Hücum”daki kadar yüksek bir adrenalin yok “Denizin Ortasında”da.

        Dönem filmi atmosferi belki filmin üçte birinde devreye girip bir ağırlık hissettiriyor. Oysa ki bağımsız olarak detay planlar, çok yakın planlar, ara planlar ve zoom objektiflerle işlenmiş görüntüler, Essex’in yaşadığı felaketi stilize anlarla gayet iyi kavrıyor. Karakterlerin üst üste gelmesiyle geminin mürettebatları ve olayı anlatanlar bir karmaşa getiriyor. Dramatik yapıdaki stüdyo etkisi sanki ‘kopyala-yapıştır’ geleneğini hatırlatıyor. Senaryo bir hayli sorunlu. Tarihsel olaylardan 20 dakika atılmasıyla karşımızda gerçek anlamda tatmin eden bir film olabilirmiş.

        FİLMİN NOTU: 5.8

        Künye:

        Denizin Ortasında (In The Heart of the Sea)

        Yönetmen: Ron Howard

        Oyuncular: Chris Hemsworth, Ben Whishaw, Cillian Murphy, Brendan Gleeson, Tom Holland

        Süre: 122 dk.

        Yapım yılı: 2015

        SÖMÜRGECİ VE BATICI GÖÇMEN FİLMİ

        Cannes’dan Altın Palmiye ile dönen bir yapıt. Ama aynı zamanda da 2015’in en çok şişirilen işlerinden biri. Üçüncü dünya ülkesi sineması örneği gibi duran Audiard’ın “Dheepan”i, yeniyetme bir yönetmenin kariyerine giriş filmi izlenimi bırakıyor.

        Sri Lanka’daki Tamil Kaplanları’nın yaşamına ‘batıcı’ bir bakış. Tamamına yakını o yörenin dilinde geçen, kamerasını elde, omuzda idare etme hedefinin dışına çıkmayan bir eser... Yedinci uzun metrajına imza atan Jacques Audiard, “Pas ve Kemik” (“De Rouille et d’Os”, 2012) ve “Yeraltı Peygamberi” (“Un Prophète”, 2009) ile aslında tür sinemasında yavaş yavaş bir yerlere geleceğini ispatlamıştı. Ama şişirilmenin de zararını görüyordu.

        DRAMATİK YAPI DUYGUSALLIK TUZAĞINA DÜŞÜYOR

        “Dheepan”de ise mültecilere Avrupa insanının istediği sömürgeci, küçük düşürücü bakış canlanıyor. İlk kez bir uzun metrajlı filmde çalışan görüntü yönetmeni, doğal renkleri tercih ediyor. Audiard, kariyerinde ‘sıkıcı Fransız sanat sineması’na kaymaya meyilli, gerçekçi görsel üslubunun o tarafına geçmekte zorlanmıyor. Ama bu estetik ya da soyutlaştırma hamlesi yapıştırma duruyor. Kurgucu biraz idare ediyor.

        Önde bir üçüncü dünya ülkesinden çıkmış, suç, insanlık, dostluk ve aileyi merkeze yerleştiren boyutsuz bir fedakarlık öyküsü akıyor. 2.35:1’in manasızlaştığı seyir sürecini görmek bile ‘belgesel niye çekmediniz?’ sorusunu akla getiriyor. Günlük şiddete karşı aile olmanın, kucaklaşmanın duygusal taraflarını keşfe çıkıyor “Dheepan”. Kolaylıkla özdeşleştirme tuzağına düşüyor. Bunu yaparken de sığınmacılara aslında ‘oryantalist’ bakarak tavrını belli ediyor. Bir Fransız filminin Tamil dilinde çekilmesi devrim yapmak mıdır? Elbette hayır.

        Sri Lanka’daki iç savaştan kaçış, ülkenin yabancılaştırılması için bir motivasyon olarak kullanılıyor. Stéphane Fontaine’den ayrılmak Audiard’a yaramamış, sinematografinin seviyesi düşmüş. Başka diyarlara götürme hedefindeki ‘Fransız’ duruşu fayda etmiyor. İdeolojik tarafıyla “Mustang”le akraba bir film beliriyor.

        FİLMİN NOTU: 3

        Künye:

        Dheepan

        Yönetmen: Jacques Audiard

        Oyuncular: Jesuthasan Antonythasan, Kalieaswari Srinivasan, Claudine Vinasithamby

        Süre: 107 dk.

        Yapım yılı: 2015

        TEKNOLOJİ ŞAHANE, FİLM BAHANE

        Dave ile üç sincabın ilişkisi, 80’lerde hit olan çizgi dizi 2007’de sinemaya taşıdı. ‘Alvin ve Sincaplar’ o zamandan beri perdede aileleri, çocukları memnun ediyor. Live-action animasyon film serisi, teknik olarak sıkıntı çekmese de artık kabak tadı veriyor. “Alvin ve Sincaplar: Yol Macerası”nda da hikaye fazlasıyla bayat duruyor.

        Üç filmiyle sadece ABD gişesinde 500 milyon doları aşkın gelir getiren ‘Alvin ve Sincaplar’ın (‘Alvin and the Chipmunks’) dördüncüsü… Live-action animasyon film serisi, her zaman belli bir seviyeyi tutturuyor. Jason Lee ile Alvin’i seslendiren Justin Long’un çatışması üzerine kurulu mizah işliyor.

        WALT BECKER’E GÖRE İYİ

        Burada da hikaye, yol komedisine alan açıyor. Koşuşturmacalar, “Sevimli Aile Tatilde” (“National Lampoon’s Vacation”, 1983) gibi seriye dönüşen bir komedi klasiği getirmiyor. Ama keyifli anlarla da donatılıyor. Şarkıcılık tarafının kenara bırakılması, ikinci filmde (ki serinin en iyisidir) bu konuda harikalar yaratıldığını düşününce hayal kırıklığı.

        Walt Becker ise çöp (trash) komedi “İki Babalık” (“Old Dogs”, 2009) sonrası ilk sinema filminde iyi sınav vermiyor. Teknolojinin ve karakterlerin nimetlerinden faydalanıyor. Çok da seviyeli bir devam filmine imza atamıyor.

        FİLMİN NOTU: 3.7

        Künye:

        Alvin ve Sincaplar: Yol Macerası (Alvin and The Chipmunks: The Road Chip)

        Yönetmen: Walt Becker

        Oyuncular: Jason Lee, Josh Green, Tony Hale

        Süre: 92 dk.

        Yapım yılı: 2015

        HAFTANIN EN İYİSİNİ DÜNYA PRÖMİYERİNDE İZLEYİP YAZMIŞTIM

        “Baskın” için Türkiye’nin “Hellraiser”ı demek çok yanlış olmaz. Bu konuda siyasi ve alegorik yollar açmak da ayrı mesele! Can Evrenol, “Küçük Kıyamet”ten bu yana en iyi yerli korku filmine imza atıyor. Taptaze, cesur ve yaratıcı bir yönetmenin çıkışına tanıklık etmemizi sağlıyor.

        “Baskın: Karabasan” adıyla vizyona girecek filmi, Eylül’de Toronto Film Festivali’nin Gece Yarısı Çılgınlığı bölümü kapsamında yapılan dünya prömiyerinde izleyip kaleme almıştım:

        http://www.haberturk.com/kultur-sanat/haber/1128360-aradigimiz-evrensel-korku-filmi-hazir

        FİLMİN NOTU: 7.7

        Künye:

        Baskın: Karabasan

        Yönetmen: Can Evrenol

        Oyuncular: Görkem Kasal, Ergun Kuyucu, Mehmet Cerrahoğlu, Sabahattin Yakut

        Süre: 97 dk.

        Yapım yılı: 2015

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        Açlık Oyunları: Alaycı Kuş – Bölüm 2 (The Hunger Game: Mockingjay – Part 2): 3.5

        Amy: 4.2

        Ali Baba ve 7 Cüceler: 3.2

        Annem (Mia Madre): 3.1

        Aşka Özgürlük (Freeheld): 2.9

        Azap: 1.4

        Bulantı: 3.9

        Buz ve Gökyüzü (La Glace et Le Ciel): 4.5

        Casuslar Köprüsü (Bridge of Spies): 6

        Cin Kuyusu: 5.2

        Çok Pişmiş (Burnt): 4.1

        Delibal: 3

        Düğün Dernek 2: Sünnet: 2.2

        Düşlerin Terzisi (The Dressmaker): 6.5

        Ertuğrul 1890: 3.5

        Frankenstein: 4.2

        Gassal: 1

        Git Başımdan: 1.7

        Gizemli Gerçek (Secret in Their Eyes): 3

        Gizli Dosya (Truth): 3.5

        Goosebumps: 5.6

        Hayal Ülkesi (Jauja): 9.2

        Hayatın Kıyısında (By the Sea): 3.5

        İçimde Akan Nehir: 0.8

        Korku Terapisi (Regression): 5.5

        Küfa: Cin Kapanı: 2

        Life: 4.8

        Lolo: 3

        Ma Ma: 3

        Macbeth: 5.5

        Mantıksız Adam (Irrational Man): 4.8

        Marslı (The Martian): 3

        Mavi Gece: 3.4

        Mutlu Yıllar (Love the Coopers): 2.5

        Nadide Hayat: 2.5

        Nefesim Kesilene Kadar: 3.3

        Otel Transilvanya 2 (Hotel Transylvania 2): 5.3

        Pan: 5.5

        Paranormal Activity: Hayalet Boyutu (Paranormal Activity 5: Ghost Dimension): 2.5

        Pırdino Sürpriz Yumurta: 4.4

        Rüzgarın Hatıraları: 3.9

        Sakin Batı (Slow West): 5

        Snoopy ve Charlie Brown Peanuts Filmi (The Peanuts Movie): 5

        Solace: 5.6

        Son Cadı Avcısı (The Last Witch Hunter): 2.9

        Son Efsane (The Program): 5.4

        Spectre: 4.1

        Star Wars: Güç Uyanıyor (Star Wars: The Force Awakens): 3.6

        Steve Jobs: 5.5

        Şeytanın Gecesi (Exeter): 4.5

        Takım: Mahalle Aşkına: 4.4

        The Lobster: 6.5

        Victor Frankenstein: 3.8

        Uzaklarda Arama: 3

        Yaktın Beni: 2.8

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar