Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        15 OCAK FİLMLERİ

        Pablo Larrain, beşinci uzun metrajında Şili’de emekli olmuş rahiplerin sorgu seanslarını, fazlasıyla dingin bir yaz atmosferinde canlandırıyor. Bu tercih sayesinde yüzümüze art arda çarpan sapkınlıklarla ilgili anılar daha berrak ve etkileyici hale geliyor. “The Club”, Katolik Kilisesi’ndeki çocuk istismarı/tacizi problemiyle ilgili en sert, olgun, doyurucu ve çarpıcı filmlerden. Yılın en iyilerinden olması kesin gibi gözüken yapıt, Larrain’in de kariyerinin en üst sırasına yerleşiyor.

        KİLİSEDEKİ ÇOCUK TACİZİYLE İLGİLİ EN ÇARPICI FİLMLERDEN

        Başroldeki Castro’nun iz sürücülüğü bir yana, ezikliği ve asap bozuculuğu da bir model yarattı. Aslında mesele Şili’de diktatör Pinochet rejiminin yol açtığı güvensizlik ortamının dışavurumlarına odaklanmaktı. Bu saplantılı, problemli anti-kahramanlar da bir temsildi. “No” (2012) ise politik açıdan ‘tamamlayıcı’ olsa da görsel açıdan hayal kırıklığı yarattı. Bu toplamdan ayrılan “The Club” (“El Club”, 2015) yine meselesiyle çarpacak bir ülke tablosu sunuyor.

        Larrain’in en konuşmalı filmi belki de. Katolik Kilisesi’nin kriz danışmanın Şili’nin sahil bölgesine gelmesiyle yaşananlar fazlasıyla belirleyici. Aslında bu sayede oraya sürülen rahiplerin itiraflarından oluşan bir ‘sorgu filmi’ ortaya çıkıyor. Ama esas tema, Hıristiyanların, rahiplerin çocuk taciziyle ilişkisi... En son Almodóvar’ın “Kötü Eğitim”inde (“La Mala Educación”, 2004) bu kadar çarpıcı gördüğümüz bir gözlem ve mesele var.

        YASAKLI OLMAYA SİNEMA DİLİ TESPİTİ

        Larrain “No” ile birlikte kanıtladığı üzere bize artık ana karakterin ensesini göstermeyecek. Zaten burada da daha ziyade Sergio Armstrong’un fluluğa, odak ayarına yüklenen, soğuk renkleri gözleri rahatsız edecek netsizlikte kullanan bir sinematografi var. Loş ışık da gündüz geçen karanlık kilise tablosuna alan açıyor. 2.35:1’de (sinemaskop formatı) rahatsız eden bu durum, aslında ait olunan kurum tarafından ‘yasaklanma’nın görsel bir karşılığı gibi. Larrain, “Tony Manero” ile “Morg Görevlisi”nde 16 mm, “No”da tuhaf bir video formatıyla çalışmıştı. Yani görüntünün dokusundaki kusursuzluğa yine karşı çıkıyor.

        Rahipler sorguya girdiğinde balık gözü objektifle alınan yakın planlar (yakın dönemden “Zoraki Kral”da da bu tercihi görmüştük) iç mekandaki ‘sansür’ü, ‘çarpıklık’ olarak niteliyor. Zira onların ağızlarından dökülen tacizin, şiddetin normal bir şey olabileceği gözümüze sokuluyor. Bu da çok bilinçli bir tercih. Castro’nun Vidal’ini rahip olduğunu bilmeden dinleseniz, bir kadın satıcısı ile karşılaştığınızı düşünebilirsiniz.

        Pişman olmayı bile unutan bu belki de ‘faşizm rahipleri’, dolaylı yoldan Pinochet rejiminin açtığı yaraların mağduru da olabilirler. ‘Saklı gerçekler’i içlerine atarak sakin hayatlarına devam ediyorlar. Larrain, öğleden sonralarına odaklanarak ışığı fazla içeri sokmuyor. Arka planda ise sinema diline çok şey katan bir ‘köpek dövüşü’ yan öyküsü akıyor. Üstelik “Sivas”tan (2014) da daha özgün…

        SAPKINLIK, EŞCİNSELLİK, PEDOFİLİ

        Belli ki hayatını çocuk istismarının, sapkınlıkların alışkanlığa dönüştüğü bir dini kurumda, kilisede geçiren karakterler yaşlanınca da sahilde rahat duramıyorlar. Aksine köpekleri dövüştürüp para kazanma ve ter atma derdindeler. Filmin bu bağlamda ortaya çıkan ‘şiddet’ ve ‘cinsel fantezi’ araları asap bozuyor.

        Emekli rahiplerden biriyle diyaloğa giren ve geçmişte tacize maruz kaldığını söyleyen yeni kilisenin adamı, eşcinsele dönüştüğünü iddia edebiliyor. Aradaki diyaloglarda eşcinselliğin daha normal ve rahat olduğunu söyleyen bir rahip de görebiliyoruz ayrıca…

        SINIRSIZ KÜFÜR VE AŞIRILIK

        Larrain karakterlerinin söyledikleriyle ilgili hiçbir sınır koymamış. Küfür, taşkınlık, aşırılık tüm berraklığıyla Şili’nin tabanından sert ve doyurucu bir Katolik Kilisesi eleştirisi getiriyor. İşin ucunun gittiği noktada kendi kulübünü kuranlar ise fazlasıyla çarpıcı anlara yol açabiliyor.

        Bu kulübe girerken yakın ve orta planlarla, yüzümüze çarpan diyaloglarla ve yeri geldiğinde alınan uzun kamera kaydırmalarla yasaklı bir güvensizlik atmosferi yaratılıyor. Larrain sakillikten medet umarken, aslında Şili sinemasına kazandırdıklarını burada pedofil rahiplerle de uyguluyor. “The Club”, sınır tanımayan Katolik Kilisesi eleştirisiyle, yine çocuk tacizini ele alan gazetecilik filmi “Spotlight” (2015) gibi Hollywood liberalliğini ve sansürcülüğünü harekete geçiren Oscar adayı bir filmin yanında başyapıt gibi duruyor. Fazla konuşmanın, yoğun diyaloğun nasıl kullanılması gerektiği konusunda derslik yapıtlardan.

        FİLMİN NOTU: 7.8

        Künye:

        The Club (El Club)

        Yönetmen: Pablo Larrain

        Oyuncular: Alfredo Castro, Roberto Farias, Antonia Zegers, Alejandro Goic

        Süre: 98 dk.

        Yapım yılı: 2015

        ‘TERS YÜZ’ÜN OLDUĞU YILDA NORMAL

        Sessiz sinemada milattan öncesinin canavarı ‘dinozor’un stop motion teknolojisiyle üretilmesi, “King Kong” (1933) gibi bir başyapıtın yolunu açmıştı. Spielberg, 1993’te CGI ile “Jurassic Park”ı ürettiğinde bir ticari ürüne imza attığını tahmin edebilirdi. Gerçekçi dinozorlar birçok filme önayak oldu. Ama 2015’te “Jurassic World” adlı güncelleştirilmiş bir yeni sürümün geleceğini iddia etmek pek kolay değildi.

        DİNOZORLARIN TALİHİ HEP AYNI

        Spielberg’ün çığır açmasını takiben Walt Disney’in Eric Leighton-Ralph Zondag imzalı “Dinozor”u (“Dinosaur”, 2000) bu yaratığın devasa olmasından faydalanan sözde korkutucu bir animasyondu. Ama Pixar rekabetinin başladığı bir dönemde fiyaskoya dönüşmesi kaçınılmazdı. “Buz Devri: Dinozorların Şafağı”nın (“Ice Age: Dawn of the Dinosaurs”, 2009) tutması ise yeni bir furya başlattı.

        “Dinozorlarla Yürümek” (“Walking with Dinosaurs”, 2013) gibi ‘sinemada trash (çöp), küçük ekranda eğitim videosu’ olan bir iş, sinemalarda Fox etiketiyle vizyon şansını denedi. Peter Sohn’un da “İyi Bir Dinozor” (“The Good Dinosaur”, 2015) gibi koca yeşil burunlu bir dinozor ile ilkel bir çocuğun dostluğunu parlatması gayet doğal.

        SAHTE VE İLKEL DURUYOR

        Aslında denenenler ve modalar hiçbir zaman ‘dinozor animasyonu’na çığır açma imkanı tanımadı. Hatta bizim “Pırdino: Sürpriz Yumurta” (2015) ve seriye dönüşen Alman yapımı “Sevimli Dinozor” (“Urmel Aus Dem Eis”, 2006) birçoğundan iyi. Ama dinozor furyasında kazanan “Jurassic World” olacak. Burada çalıların, yaprakların doğallaştırılmasıyla devreye giren his sahte ve ilkel duruyor. Bilgisayarla yaratılan buharlar, dumanlar ise yapıştırma…

        Dinozorların boyutlu olmadan hissizce üzerimize atılması, ‘Buz Devri’nin yolculuk ezberindeki ağlatma potansiyelinden beslenme arzusunu ortaya koyuyor. Ama “İyi Bir Dinozor”, Pixar’ın “Ters Yüz” (“Inside Out”, 2015) gibi en özgün işine imza attığı bir senede ikinci el ürün gibi…

        FİLMİN NOTU: 3

        Künye:

        İyi Bir Dinozor (The Good Dinosaur)

        Yönetmen: Peter Sohn

        Süre: 92 dk.

        Yapım yılı: 2015

        ‘DİREN!’İ İTALYA PRÖMİYERİNDE İZLEYİP YAZMIŞTIM

        Kadın hakları için kilit bir dönemi mercek altına alırken seyirciyi yakın ve çok yakın plan bombardımanına tutan bir film. Carey Mulligan’ın bu tercihten beslenen başarılı performansıyla ses getirebilir, hatırlanabilir. Ama “Diren!”, Oscar sezonunun en çok şişirilen yapıtlarından biri. Focus’un katkısıyla içi boş bir pazarlama harikasına dönüşmüş...

        “Diren!”i (“Suffragette”) 1.5 ay önce değerlendirmiştim:

        FİLMİN NOTU: 3.5

        Künye:

        Diren! (Suffragette)

        Yönetmen: Sarah Gavron

        Oyuncular: Carey Mulligan, Anne-Marie Duff, Helena Bonham Carter, Brendan Gleeson, Ben Whishaw, Meryl Streep

        Süre: 106 dk.

        Yapım yılı: 2015

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        Alvin ve Sincaplar: Yol Macerası (Alvin and the Chipmunks: The Road Chip): 3.7

        Annem (Mia Madre): 3.1

        Aşka Özgürlük (Freeheld): 2.9

        Azap: 1.4

        Baskın: Karabasan: 7.7

        Bulantı: 3.9

        Buz ve Gökyüzü (La Glace et Le Ciel): 4.5

        Büyük Açık (The Big Short): 4.5

        Casuslar Köprüsü (Bridge of Spies): 6

        Cin Kuyusu: 5.2

        Creed: Efsanenin Doğuşu (Creed): 5.4

        Delibal: 3

        Denizin Ortasında (In The Heart of the Sea): 5.8

        Düğün Dernek 2: Sünnet: 2.2

        Düşlerin Terzisi (The Dressmaker): 6.5

        Ertuğrul 1890: 3.5

        Frankenstein: 4.2

        Gassal: 1

        Gizemli Gerçek (Secret in Their Eyes): 3

        Goosebumps: 5.6

        Joy: 6.5

        Kocan Kadar Konuş: Diriliş: 4.6

        Korku Terapisi (Regression): 5.5

        Life: 4.8

        Lolo: 3

        Ma Ma: 3

        Macbeth: 5.5

        Mutlu Yıllar (Love the Coopers): 2.5

        Nadide Hayat: 2.5

        Otel Transilvanya 2 (Hotel Transylvania 2): 5.3

        Pan: 5.5

        Paranormal Activity: Hayalet Boyutu (Paranormal Activity 5: Ghost Dimension): 2.5

        Pırdino Sürpriz Yumurta: 4.4

        Point Break: 5.3

        Rüzgarın Hatıraları: 3.9

        Sakin Batı (Slow West): 5

        Snoopy ve Charlie Brown Peanuts Filmi (The Peanuts Movie): 5

        Solace: 5.6

        Son Cadı Avcısı (The Last Witch Hunter): 2.9

        Son Efsane (The Program): 5.4

        Star Wars: Güç Uyanıyor (Star Wars: The Force Awakens): 3.6

        Steve Jobs: 5.5

        The Hateful Eight: 6.5

        The Lobster: 6.5

        Victor Frankenstein: 3.8

        Uzaklarda Arama: 3

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar