Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        27 MAYIS FİLMLERİ

        2010’da izlediğimiz “Alis Harikalar Diyarında”nın yönetmenlik koltuğundaki Tim Burton’ın geri çekilmesiyle ‘Muppets’ filmlerinin ve ‘Ali G Show’un rejisörünün eline geçen devam filmi… Zorlama senaryosu, 90’ların konsol oyunlarını andıran seyir süreci, itici karakterleri ve yorucu görsel efektleriyle içine alamayan bir yapıt. “Alis Harikalar Diyarında: Aynanın İçinden”, peri masalı filmi mi, bilgisayar oyunu mu anlayan varsa beri gelsin!

        Lewis Carroll’ın 1865 tarihli aristokrasi eleştirisi depolayan eseri, popüler kültüre malzeme vermenin ötesinde sayısız yönetmenin de eline geçmiştir. Bu konuda Jan Svankmajer’in 1988 tarihli işi en sıra dışı versiyondu. Aslında Tim Burton’ın 200 milyon dolar bütçeli “Alis Harikalar Diyarında” (“Alice in Wonderland”, 2010) uyarlaması beklenen A-tipi blockbuster idi. Dünya çapında bir milyar doları geçmesiyle Disney’in Marvel’i, DreamWorks’ü alarak lider şirket konumuna ulaşmasını sağladı.

        ZAMAN’ COHEN’İN DELİDOLULUĞUNA YAKIŞMAMIŞ

        İşin bu tarafını görmezden gelirsek iyi de bir filmdi. Peri masalı filminde olgunları da çocukları da yakalayabilen, epik finali, tasarımlarıyla akıllarda kalacak derinlikli, dışavurumcu ve mitolojik bir uyarlamaydı. Ama 2016’daki zorlama devam filminde Tim Burton yapımcı koltuğuna çekilmiş. Bu durum seviyenin düştüğüne, her şeyin oldubittiye getirildiğine dikkat çekiyor aslında.

        Yeni projenin en büyük kozu, Sacha Baron Cohen’in ‘Zaman’ tiplemesi… “Sweeney Todd”da (2007) bile yeteneğini kanıtlayan komedi oyuncusu, burada da didiniyor. Ama lacivert gözlü ve takım elbiseli, içinden saat çıkan ve denizlerin tanrısı gibi konumlanan kötü adam tipi çok itici duruyor. Ne eğlendiriyor, ne de zeka kıvılcımı barındırıyor. Depp ile harikalar diyarındaki yüzleşme ise bazı kült anlar bırakıyor geriye... Bir çeşit Dionysus-Poseidon yüzleşmesi denebilir.

        MEGA DRIVE’ DÖNEMİNDEN BAŞKA BİR HARİKALAR DİYARI

        Öncelikle girizgahtaki ‘Karayip Korsanları’ (‘Pirates of the Caribbean’) esintisi neyin nesi çözemiyoruz. Ucundan bir bilgisayar oyunu aşaması ya da 2017’de vizyona girecek serinin beşinci filminin setinden yararlanma kolaycılığı diye düşünüyoruz. Ama esasen Alis, burada ‘delik’ yerine ‘ayna’nın içinden başka bir harikalar diyarı geçişi arıyor. Karşısında önce Carter ve Depp’le reddediliş, ardından Cohen’i buluyor. Ama artık orijinal çizimlerin niteliksiz ve tekdüze durduğu, 2010’daki taptaze halinden eser olmayan bir masal evreni izliyoruz.

        James Bobin, ‘Muppets’ sinema filmleri ve ‘Ali G Show’ ile bilinen bir rejisör. Burada da oyuncuları ‘kukla’ yerine koyma hatasını yapıyor sanki. Cohen’e alışık olmasını iyi kullanamıyor. Kurmaca sürecini ya da böylesi bir bütçeyi kaldırdığını ispatlamak için görsel efektlerin yapaylığına yükleniyor. Bu kolaycılık sayesinde kısa sürede kendinizi Mega Drive, Game Gear gibi eski model bir konsolda, küçük ekranda düşük çözünürlüklü bir oyun oynarken buluyorsunuz.

        VİDEO OYUNU FURYASI GERİDE KALMADI MI?

        1.85:1 formatı filmin bu göreve soyunmasını sağlıyor. Karakterlerin tasarım olarak çekiciliğini, yaratıcılığını yitirmesi de “Alis Harikalar Diyarında: Aynanın İçinden”in (“Alice Through The Looking Glass”, 2016) kalıcı anlarını zamanla daha da azaltıyor. “Oz Büyücüsü” (“The Wizard of Oz”, 1939) için bile zeki seri üretim yapan Disney burada çuvallamış. Cohen ve Depp’le eğlendirmemek, basit bir bilgisayar oyununa dönmek, 1990’ların sonu ila 2000’lerin başında furyaya dönüşen ucuz video oyunu uyarlamalarını hatırlatıyor.

        Maalesef bu devam filmini kucaklanmak, onaylamak mümkün değil. Sanki renkliliğine kanarak tüketme şansımız var. O zaman da Depp’in fal taşı gibi açılan gözlere anlam vermek imkansız! Yaş ortalamasını düşüren yeni film, gerçekten de tam bir hayal kırıklığı. Bergman’ın “Aynanın İçinden”ine (“Såsom i En Spegel”, 1961) yapılmış bir saygısızlık gibi. 170 milyon dolarlık bir fiyasko. Alan Rickman’ın sesini son kez Absolem’de duymak ise hüzünlendiriyor.

        FİLMİN NOTU: 3.1

        Künye:

        Alis Harikalar Diyarında: Aynanın İçinden (Alice through the Looking Glass)

        Yönetmen: James Bobin

        Oyuncular: Mia Wasikowska, Sacha Baron Cohen, Johnny Depp, Helena Bonham Carter, Anne Hathaway

        Süre: 113 dk.

        Yapım yılı: 2016

        IRKÇILIĞIN ÜLKESİ YOK

        Berlin 1936’dan dört madalyayla dönen ilk siyahi olimpiyat şampiyonlarından Jesse Owens’ın öyküsü… “Rüzgarın Oğlu”, Nazi Almanya’sında ‘bembeyaz Alman-Afro-Amerikan atlet çekişmesi’nin içyüzünü perdeye taşıyor. Etkileyici siyasi meselesi, çift anlamlı yaratıcı ismi ve Leni Riefenstahl’a kazandırdığı sahne yüzüyle eksiklerini örtebiliyor.

        1990’da piyasaya giren Jamaikalı memur yönetmen Stephen Hopkins’i hatırlayanlar vardır. “Hüküm Gecesi” (“Judgment Night”, 1993), “Nefes Nefese” (“Blown Away”, 1994), “Hayalet ve Karanlık” (“The Ghost and The Darkness”, 1996) gibi eli yüzü düzgün filmlerde, Michael Douglas’la, Jeff Bridges’la, Tommy Lee Jones’la, Emilio Estevez’le, Val Kilmer’la çalışmıştı. Ama 1998’de bilimkurguya geçmek onun sonunu hazırladı.

        HOPKINS KURGUYU İYİ KULLANIYOR

        Ucuz duran “Uzayın Derinliklerinde”nin (“Lost in Space”, 1998) Razzie adaylığı ile üzerine çöken lanetten bir türlü kurtulamadı. O zamandan beri de yönetmenin “Karşınızda Peter Sellers” (“The Life and Death of Peter Sellers”, 2004) dışında yetkin bir işine rastlamıyoruz. Ama “Rüzgarın Oğlu” (“Race”, 2016), stüdyolarda daha dinç isimlerin alabileceği bir proje. Joe Shrapnel-Anna Waterhouse’ın senaryosu 1936’da düzenlenen Berlin Olimpiyatları’nda geçiyor. 2. Dünya Savaşı başlamadan önce, Roosevelt ve Hitler’in ilk yıllarına odaklanıyor.

        Olimpiyat Komitesi Başkanı Avery Brundage ile Joseph Goebbels’in ilişkisi, ari ırktan Alman bir atlet (David Kross) ile Amerikalı bir atletin (Stephan James) rekabeti mercek altına alınıyor. İşin garibi dört madalya kazanan, rekorları altüst eden Jesse Owens, siyahi. Bu sebeple de o zaman üstü kapatılan başarılara imza atıyor. Hopkins, özellikle kurgu açısından anlatıyı iyi kotarmış. Hatta 65 milyon dolarlık, Jolie imzalı büyük fiyasko “Boyun Eğmez”i (“Unbroken”, 2014) düşünürsek takdiri hak ediyor.

        VAN HOUTEN’İN ‘RIEFENSTAHL’ TEMSİLİ UNUTULMAYACAK

        Belki ona can veren “Selma”nın (2014) kadrosunda izlediğimiz Stephan James, sadece yüzü ve koşma becerisi ile yerinde duruyor. Komedi oyuncusu Jason Sudeikis’in ‘koç’ rolünde sürekli ciddiyeti bozduğu, kendini paralayarak kasıntı durduğu çok açık. Ama Jeremy Irons, William Hurt gibi oyuncular gayet iyi. Adrian Zwicker’in canlandırdığı Hitler ise çok silik.

        Filmin yıldızı, Leni Riefenstahl’a belki de en etkili perde temsilini veren, “Kara Kitap”la (“Zwartboek”, 2006) çıkış yapan Hollandalı Carice van Houten. İlk olarak kamera başında Berlin Olimpiyatları belgeseli “Olimpia”ya (“Olympia”, 1938) görüntü alırken görülen yönetmen, Goebbels ile ast-üst ilişkisini de ortaya koyuyor. O çıktığında bir sinemasal zevkle içimiz kıpır kıpır ediyor. Hitler’in tetikçisi olarak anılan belirleyici rejisörün, bu sayede masum olduğu da açığa çıkıyor.

        SÖYLEMİ VE ZEKİ İSMİ ANLAMLI

        Ama 90’lardan beri Hopkins ile çalışan görüntü yönetmeni Peter Levy, “Boyun Eğmez”in Deakins’i misali iş çıkarmamış. Kolaycı ve renk düzeltmesi yapılmamış sinematografi çalışması, TV piyasasına gidecek gibi. Sanat yönetimi de sanki arka planın gözükmemesini istiyor. Açı ve ölçek tercihleri bize önde olup biteni gösteriyor. Sadece stat üzerine uğraşılmış, dönemin ABD’sine dair hiçbir detay görmüyoruz.

        Oscar yarışının tecrübeli şirketi Focus Features, bu siyahi atlet biyografisini Şubat vizyonuna atarak bir deneme yapıp, “Loving” ve “The Zookeeper’s Wife”ın muhtemel hayal kırıklığına başka seçenekler yaratma peşinde. Ama kast sebebiyle zor bir şey bu. Üstelik beklenen eleştirel geri dönüş de gelmedi. “Rüzgarın Oğlu”, elbette ‘atlet biyografisi’ olarak bir “Ateş Arabaları” (“Chariots of Fire”, 1981) olamıyor. Fakat Afro-Amerikan biyografik filmleri arasında hatırı sayılır bir yere yerleşiyor. ABD’deki ırkçılığın, Nazi Almanya’sındaki faşizmden hiçbir farkı olmadığına dikkat çekmesi ve iki anlama birden gelen zeki ismiyle hatırlanacak.

        FİLMİN NOTU: 5.3

        Künye:

        Rüzgarın Oğlu (Race)

        Yönetmen: Stephen Hopkins

        Oyuncular: Stephan James, Jason Sudeikis, Carice Van Houten, Jeremy Irons, William Hurt

        Süre: 134 dk.

        Yapım yılı: 2016

        ALPLER’DEN SONRA ÇIKAN SIRA DIŞI HEMŞİRE

        İlk iki filmiyle beğeni toplayan Meksikalı Michel Franco’nun ilk İngilizce uzun metrajı… Adeta “Ucuz Roman”daki The Wolf (Keitel) ile aynı piyasada çalışan bir hemşirenin öyküsü… “Kronik”, Meksika’nın Haneke’sinin imzasını taşısa da ‘ana dil’ ve ‘duygusallaşma’ problemiyle arkasındaki ilginç fikri yeterince cilalayamıyor.

        Geçtiğimiz sene Cannes Film Festivali’nden En İyi Senaryo ödülüyle dönen “Kronik” (“Chronic”, 2015), sanki Yorgos Lanthimos’un ayrıksı “Alpler”indeki (“Alpeis”, 2011) ölüleri canlandırma seremonisinden sonra üretilmiş gibi. Michel Franco, Haneke’nin Meksika şubesi olarak anılan bir isim. “Daniel & Ana” (2009) ve “Lucia’dan Sonra” (“Después de Lucia”, 2012) ile ensest, tecavüz, YouTube’da keşfedilen video, kaçırılma gibi tartışmalı meselelere el atarken soğukkanlılığıyla dikkat çekmişti.

        ANA DİL PROBLEMİ

        Kamera açılarını karakterlerin ilerlemesine göre planlamadan, sabitlenmiş halde bırakmasıyla ‘yabancılaştırma’ esaslarını öne çıkarmıştı. “Kronik”te bu mesafeli yaklaşım yerinde duruyor. Doğal ve mat renkler de var. Umutsuz hastaları, ölüm arifesindeki kişileri tedavi eden hemşire fikri cin gibi… Ama sanki çıplak ve bitik bedenlerin çok öne çıkarılıp fazlasıyla sömürü malzemesi haline getirildiğini görüyoruz.

        Yönetmen, şiddetle ilişkiyi dingin bir sinemayla kuran vatandaşı Amat Escalante’nin Cannes’da ödül alan “Heli”de (2013) yaptığı hataya düşüyor. Sırf cesur olmak için ‘göstermeme’ yerine ‘gösterme’yi seçerek istemeden ‘istismar etme’ problemine kayıyor. “İnsanlık” (“L’Humanité”, 1999), “Flanders” (2006), “Hadewijch” (2009), “Şeytan Ötesi”nde (“Hors Satan”, 2011) Bruno Dumont’la çalışan görüntü yönetmeni Yves Cape yine iş bitiriyor. Sabit açılarla sıra dışı karaktere, rahatsız edici konuya ve sinir bozucu imgelere mesafeli yaklaşarak vurucu olabiliyor.

        Tim Roth’un bir sıkıntısı yok. Ama aceleci ve acemi final tutarlı görsel yapıyı unutturuyor. Franco, aslında 1979’luyken fazla abartılmış bir yönetmen. Roth dışında İngilizceye adapte olamadığı proje ‘oyuncu yönetimi’nde de gedikler veriyor.

        FİLMİN NOTU: 5.1

        Künye:

        Kronik (Chronic)

        Yönetmen: Michel Franco

        Oyuncular: Tim Roth, Bitsie Tulloch, Claire Van der Boom, Sarah Sutherland, David Dastmalchian

        Süre: 96 dk.

        Yapım yılı: 2015

        BİR ‘MEMLEKET’ GİBİDİR KIRSAL

        Köy filmi “Memleket”, oyuncularıyla, senaryosuyla olmasa dahi giriş bölümündeki özeni ve finaldeki tercihleriyle ilgi uyandırıyor. Zamanla bir ‘Polanski gerilimi’ne dönüşse de bizi Yeşilçam’dan kopup gelmiş karikatürize karakterlere inandıramıyor. Ama kariyerine bakınca Saraçoğlu’nun emeği kayda değer…

        Sular altında kalmış bir köyün getirdiği gerilim denebilir. “Memleket”, dizi kafasıyla sektörde isim yapan ve bu kulvarda Cemal Şan’la birlikte anılan Murat Saraçoğlu imzalı. Yönetmen, sanki büyük ölçekli bir dizi setinden dönerken Refik Çakar ve bir grup oyuncuyu alıp yolda film çekmiş gibi…

        EN DERLİ TOPLU İŞLERİNDEN

        Açıkçası giriş bölümündeki ‘minimalizm’ sevdası, sabit açılar, ağır tempo bunu açık ediyor. Ne yalan söyleyelim, Saraçoğlu’nun “O… Çocukları” (2012) ve “Yangın Var”dan (2013) sonra en derli toplu işi karşımızdaki. Fakat Narhanım’ın dedesi ve ninesini idare etme çabasıyla yaptıkları melodrama kayıyor bir süre sonra.

        Filmin, karakterleri yüzeysel Yeşilçam dünyasından kapıp getirdiği çok açık. Tiplemelerin hangi dünyadan oldukları belli değil. Ama alttan alta yürüyen bir ‘eve giren yabancı gerilimi’ var. Roman Polanski etkisiyle devreye giren bu damar, birçok köy filminden, “Susuz Yaz”dan (1963) ve diğerlerinden farklı açılımlar getiriyor.

        Şerif Sezer, boyutsuz bir karikatür gibi duruyor. Ama şiddet meselesiyle filmin son düzlükte aldığı ivme ilginç. Aslında köyde de bir arsa, bir hayat için süregelen çekişmenin Batı’daki formüllerle sarılabileceğini gösterme adına güzel bir hamle “Memleket”. Reji ve metot açısından ise daha olgun olmalıymış.

        FİLMİN NOTU: 4.2

        Künye:

        Memleket

        Yönetmen: Murat Saraçoğlu

        Oyuncular: Şerif Sezer, Hikmet Karagöz, Osman Sonant, Mesut Akusta, Melike Zeynep Atış

        Süre: 105 dk.

        Yapım yılı: 2015

        MONEY MONSTER’I DÜN YAZMIŞTIM

        Kanlı canlı TV programı’ mantığının üzerine giden, bunu yaparken kapitalizmi ve Wall Street’i topa tutan, güncel bir siyasi gerilim... “Para Tuzağı”, Jodie Foster’ın ve oyuncuların emeğiyle TV, ekonomi dünyası ile rehine krizinin birleştiği, su gibi akan melez bir filme dönüşüyor. Senaryodaki kimi mantık boşluklarına ve memuriyet yaparken sıradanlaşma riskine karşın içine çekiyor.

        FİLMİN NOTU: 5.5

        Künye:

        Para Tuzağı (Money Monster)

        Yönetmen: Jodie Foster

        Oyuncular: George Clooney, Julia Roberts, Jack O’Connell, Dominic West

        Süre: 98 dk.

        Yapım yılı: 2016

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        Alamet-i Kıyamet: Tarikat: 4.4

        Ana Yurdu: 5.6

        Angry Birds Film (Angry Birds Movie): 5.5

        Ankara Yazı Veda Mektubu: 2.6

        Annemle Geçen Yaz: 4.5

        Ateş: 4.1

        Avcı: Kış Savaşı (The Hunstman: Winter’s War): 4.2

        Babaların Babası: 3.8

        Baskın Günü (Bastille Day): 3.3

        Batman v Superman: Adaletin Şafağı (Batman v Superman: Dawn of Justice): 4

        Bekar Yaşam Kılavuzu (How to Be Single): 5.9

        Çöl Kraliçesi (Queen of the Desert): 4.3

        Dehşet Treni (Howl): 2.6

        Emicem Hospital: 4.5

        Hitchcock/Truffaut: 7.3

        İyi Adamlar (The Nice Guys): 4

        Kapının Diğer Tarafı (The Other Side of the Door): 1.2

        Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı (Captain America: Civil War): 5.7

        Kar Korsanları: 6

        Kor: 4.8

        Kral için Hologram (A Hologram for the King): 5.5

        Kurdun Uyanışı (Le Dernier Loup): 5.9

        Küçük Esnaf: 3.6

        Magi: 4.2

        Misafir: 3

        Oflu Hoca’nın Şifresi 2: 2.9

        Orman Çocuğu (The Jungle Book): 6.7

        Ölüm Emri (Eye in the Sky): 6

        Ölüm Treni (Backtrack): 4.4

        Ölümcül Oyun (Ich Seh, Ich Seh): 8.5

        Özel Bir Gün (Mother’s Day): 3

        Saklı: 5.6

        Sonsuzluk Teorisi (The Man Who Knew Infinity): 2.6

        Suçlu (Criminal): 3.8

        Suikastçı (Nie Yin Niang): 7.8

        Toz Bezi: 3.5

        X-Men: Apocalypse: 5.4

        Yakışıklı Rocky (Rocky Handsome): 5

        Yarım: 3.8

        Yemekteydik ve Karar Verdim: 4.5

        Yeniden Başla (Demolition): 4.3

        Yeni Ahit (Le Tout Nouveau Testament): 6.9

        Yolculuk: 1.9

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar