Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        24 HAZİRAN FİLMLERİ

        90’ların konseptiyle saygı görüp emperyalist bakışıyla eleştirilen uzaylı istilası filmi “Kurtuluş Günü”nün yıllardır beklenen devam filmi… “Kurtuluş Günü: Yeni Tehdit”, 20 yıldır görmediğiniz bir dostunuzla yeniden karşılaşma heyecanını yaşatıyor. Emmerich de formunda. Ama yeni eklemelerin ne faydası var tartışılır.

        Roland Emmerich’in özellikle son 25 senede çektiği filmler, emperyalizmin, milliyetçiliğin, militarizmin, politik propagandanın örneği olarak gösterilir. Yönetmen bu konudaki makus talihini kıramamıştır. Açıkçası “Anonim” (“Anonymous”, 2011) ve “Stonewall” (2015) gibi ‘blockbuster’ kavramından uzak, tarihi meseleleriyle ilgi çeken işlere de imza atabiliyor artık. Hatta 150 milyon dolarlık “Beyaz Saray Düştü”de (“White House Down”, 2013) bile bu damara kayma çabasına tanıklık ettik. Ama bilinçaltındaki siyasi ezberin bu eserlerde de hissedildiğini görmüştük.

        90’LARDA ÜÇ İDDİALI FİLME İMZA ATMIŞTI

        Öte yandan sinemacının yönetmenlik konusunda sınıfı çoktan geçtiği aşikardır. Elbette arada ‘siyasi mesele’nin esiri olunca veya ‘klasik formüller’i abartınca birazcık seviyeyi düşürür (bkz. “Yarından Sonra”, “M.Ö. 10,000”, “Vatansever”). Ama sevin veya sevmeyin, Emmerich 1990’larda çektiği üç iddialı bilimkurgu/bilimkurgu melezi filmiyle anılmıştır.

        ‘Öldürücü cyborg’ tanımına ‘teknolojik aksiyon’ yorumu getiren “Evrenin Askerleri” (“Universal Soldier”, 1992), şehrin üzerini koca bir uzay gemisinin kapladığı tedirgin edici uzaylı istilası filmi “Kurtuluş Günü” (“Independence Day”, 1996) ve teleportasyon yoluyla zaman yolculuğunu zeki bir fikre malzeme eden “Yıldız Geçidi” (“Stargate”, 1994) onun halen etinden sütünden faydalanılan işleridir. Bunlardan özellikle ilk ikisi savaş yanlısı ve milliyetçi oldukları sebebiyle izleyenleri ikiye bölmüştür.

        WILL SMITH’IN YERİNE LIAM HEMSWORTH

        Yönetmenin sırrı, genelde katkıda bulunduğu senaryosunun özündeki fikirde ve yazılış şeklindedir. 90’lardaki bu üç filmin başarısında Dean Devlin’in metinlerinin katkısı da tartışılmazdır. “Kurtuluş Günü: Yeni Tehdit” (“Independence Day: Resurgence”, 2016), özgün alt tür filmine yıllar sonra gelen devam filmini duyuruyor. Bu ikiliyi “Godzilla”dan (1998) bu yana ilk kez senarist koltuğunda bir araya getiriyor, ama üç isim daha var senaryo ekibinde. Bunlardan sadece James Vanderbilt tecrübeli.

        İlk filmdeki teknik ekibin tamamı değişirken, oyunculardan da Will Smith, Robert Loggia, Randy Quaid gibileriyle yollar ayrılmış. Yeni eklemeler var: Liam Hemsworth, Maika Monroe, William Fichtner, Charlotte Gainsbourg ve Sela Ward’u baş sıraya koyabiliriz. Bu isimlerin varlığı ise daha genç ve dinamik bir ‘uzaylı temizleme ekibi’ni doğuruyor. ABD’nin kurduğu global savunma programı ESD’nin vukuatlarını izliyoruz. 20 sene önce gördüğümüz istila, bu kez daha zekice savuşturulmaya çalışılıyor.

        GÜNÜMÜZÜN ALT TÜR ÖRNEKLERİNE İSYAN EDİYOR

        Denizde, buzullarda, ayda, Mars’ta, Rhea’da ve 51. Bölge’de konuşlanan askeri birlikler var. Film de küresel ısınma korkusunun uzantısı gibi gözüken bir tehdide kayıyor. 90’ların Körfez Savaşı’na denk gelen siyasi iklimi görmüyoruz. Ama yeni senarist ekibinin alakasız isimlerle doldurulması ‘çakma milliyetçi mesajlar’ ile tecrübesiz kahramanlarımızın etrafını sarıyor. Ülke için savaşmak yine bariz bir şekilde 4 Temmuz’un çevresine kurulan dramatik yapıya hizmet ediyor.

        Emmerich, “2012” (2009) ve “Beyaz Saray Düştü”de olduğu gibi ‘mesele’yi unutturup sinemaya odaklanıyor. Paralel kurgu ve görsel efektlerle de bunu gayet iyi yapıyor. Ama “Kurtuluş Günü”nün orijinal fikrinin uzakta durup bekleyen bir yan öğeye dönüştüğü görülüyor. Çekim ölçeklerinin veya lenslerin daha dar kullanılmasıyla birlikte de aslında bir ‘isyan’ var.

        Yönetmen, “Dünya İstilası: Los Angeles Savaşı” (“Battle Los Angeles”, 2011), “Karanlık Saat” (“The Darkest Hour”, 2011) gibi el kamerası ile çekilmiş ve özensiz görsel yapılar bulunduran uzaylı istilası filmlerine gününü gösterme hedefini ortaya koyuyor. Her şey klasik dekupajda, sabit kamera-detay plan birlikteliğinde gizli demeye getiriyor. Onlara da haddini bildirerek aslında klasik Amerikan sinemasına saygı duruşunda bulunuyor. Aynen “2012”de (2009), klişe felaket filmlerine ‘felaket potpurisi’ yaparak isyan ettiği gibi…

        ZAMAN DEĞİŞİRKEN EFEKTLER DE ABARTILIYOR

        Belki de günümüzün çiğ ve karton uzaylı istilası filmlerine ‘saf gramer!’ uyarısı yapıyor. Genel anlamda Maika Monroe’nun da, Liam Hemsworth’ün de ‘yüz’ dışında bir katkısı yok. Gainsbourg ilginç bir ekleme olarak eğlendiriyor. Bill Pullman 90’lardaki profilinden sakallı dönüşüme kayması ve yeni başkanın Sela Ward’un canlandırdığı bir kadın olması ‘zaman değişiyor’ dedirtiyor. Ama tüm klişeleriyle de uzaylı istilası filmi formülü 120 dakikaya sirayet ediyor.

        Etkileyici görsel efektleriyle Oscar’a uzanan ilk filmin teknolojisinin yerini ‘Star Wars’a benzer efektlerin alması bir görkem getiriyor. Ama sözgelimi Beyaz Saray’ın bahçesindeki sekansın uzayda olduğunun düşünülmesiyle seyircilerin ‘yamama’, gökyüzünün ‘yapıştırma’ durması gözden kaçmıyor. Bunun dışında alt tür olarak ‘Yaratık’ (‘Alien’) serisine yaklaşmak ise aslında türsel analizlerde filmin kaderini farklı okumalara kaydırıyor. “Kurtuluş Günü: Yeni Tehdit”i izlerken; devam filmi “TRON Efsanesi”nin (“TRON Legacy”, 2010) “TRON”dan (1982) 28 yıl sonra yarattığı ‘eski bir dostla üç boyutta yeniden karşılaşma heyecanı’na benzer duyguları yaşıyoruz.

        FİLMİN NOTU: 5.1

        Künye:

        Kurtuluş Günü: Tehdit (Independence Day: Resurgence)

        Yönetmen: Roland Emmerich

        Oyuncular: Liam Hemsworth, Jeff Goldblum, Charlotte Gainsbourg, Bill Pullman, Maika Monroe, Selma Ward

        Süre: 120 dk.

        Yapım yılı: 2016

        SORRENTİNO ÖZENTİSİ İLK FİLM

        ‘Hesapçı sanat filmi nasıl çekilir?’ sorusunu keşfe çıkmak için ideal bir film. Juliette Binoche’un anlamlı yüz ifadeleriyle veya duraklayarak bu numaraları engelleme çabası ise nafile... Piero Messina, en fazla ‘çakma Sorrentino’ denebilecek bir ilk filme imza atıyor “Bekleyiş”te.

        Sicilya’da çekilen filmler arasında en iyi ihtimalle “Malena”nın (2000) piyasa işi hali ile boy ölçüşebilecek bir çalışma... Elbette İtalyan sinemasında o coğrafi açıdan karşı çıkılamayacak bölgeyi kullananlar olmuştur. Burada da Piero Messina bu ‘kandırmaca’ ile yola çıkıyor. Ama bir video klip yönetmeninin sanat filmi çekmesiyle ortaya çıkabilecek uyumsuzluğu, ruhsuzluğu yansıtıyor, biçimci görüntü parçalarını kafamıza atıyor.

        PİYASADA ÇALIŞAN BİR VİDEO KLİP YÖNETMENİ GİBİ

        İtalyan sinemasının yükselen değeri Sorrentino’nun “Olmak İstediğim Yer” (“This Must Be The Place”, 2011) ve “Muhteşem Güzellik”te (“La Grande Bellezza”, 2013) asistanlığını yapan ismin elinden çıkan eser, iyi bir kurgucuya karşın net bir başarı değil. Aksine Juliette Binoche’un durarak, yavaş hareket ederek veya üzgün bir yüz ifadesine bürünerek ‘formül’e uyum sağlaması gözden kaçırılır gibi değil.

        İster istemez oğlunun kız arkadaşıyla iletişime giren anne figürü de bu sayede sahiciliğini yitiriyor. Gösteriş budalası hale gelen matem sürecine hiçbir şekilde inanmıyoruz. Kurgu ve popüler müzik ile opera ezgilerinin bir araya geldiği anlarda tempoyu yükseltse de “Bekleyiş” (“L’attesa”, 2015), asla görmek istediğimiz tutarlı bir sanat filmi olamıyor. ‘Yas filmi’ olarak izleyenleri duygusallaştırabilir. Ama Sorrentino’nun stilize dünyasını yaşatmaktan ziyade piyasada çalışan bir video klip yönetmeninin katkısıyla ucuzlaştırmak esas hedef gibi.

        Filmin geçtiğimiz Eylül’de Venedik Film Festivali ana yarışmasında ülkesini temsil etmesi ise İtalyan sinemasının içine düştüğü kaosu ortaya koyuyor. Elbette Bellochio ve Guadagnino’nun işlerine göre (“Kendi Kanım”, “Sen Benimsin”) ‘umut vaat eden’ bir çalışma “Bekleyiş”.

        FİLMİN NOTU: 4.1

        Künye:

        Bekleyiş (L’attesa)

        Yönetmen: Piero Messina

        Oyuncular: Juliette Binoche, Giorgio Colangeli, Lou de Laage, Domenico Diele

        Süre: 83 dk.

        Yapım yılı: 2015

        WOODY ALLEN SENDROMU DEDİKLERİ BU MU?

        Kadınlarla ilgili sorular soran feminist yönetmen Rebecca Miller, yine böyle bir hedef belirliyor. ‘Çocuk sahibi olmak isterken kendini yasak ilişkiye girerken bulan bir kadın ne yapar?’ı analiz ediyor “Kördüğüm”. Ama Miller’ın formda olduğu ilk filmlerinin seviyesine ulaşamıyor, Woody Allen özentisi kokuyor.

        New York’un entelektüel kesimine bakan “Kördüğüm” (“Maggie’s Plan”, 2015), Woody Allen kokan bir ilişki filminin tanımını yapıyor. İlk sahnedeki görsel açıdan altından kalkılamayan yüzleşmenin ardından Ethan Hawke’un devreye girmesi işin içine bambaşka bir çatışmayı dahil ediyor. Sperm ararken tutku ile karşılaşan Maggie’nin planı yavaş yavaş karikatürize tiplere ve ikili planlara mahkum kalıyor.

        KALICI KADIN FİLMLERİ ÇEKTİ

        Miller, “Kişisel Sürat” (“Personal Velocity: Three Portraits”, 2002), “Tehlikeli Masumiyet” (“Ballad of Jack and Rose”, 2005) ve “Angela” (1995) ile kadınların farklı dönemlerindeki sancıları ele almıştı. Bunu yaparken de Cassavetes’in karakter draması geleneğini farklılaştırmıştı. Burada ise “The Private Lives of Pippa Lee” (2008) ile girdiği bol oyunculu tuhaf biyografik damarın bir benzerine el atma peşinde…

        “Kördüğüm”de evlilik, ilişki ve üst-orta sınıfa dair görmediğimiz tespitlerle yüzleşmiyoruz. Hatta feminist metinlerden bakarsak kendini feda eden kadının tuhaflaşma evresine girmesi, nevrotik eğilimler göstermesi inandırıcı durmuyor. Bu açıdan da senaryonun eleştirilesi tarafları var.

        MİZAH YAKIŞMIŞ MI?

        Allen’ın son dönemindeki bitkinlik, “Kördüğüm”ü esir almış gibi... Amerikan bağımsız sinemasının yükselen değeri Miller için “Angela” bir basamak, “Kişisel Sürat” ve “Tehlikeli Masumiyet” ise iyi kadın filmleriydi. Çocukluk sancıları, ilk adet belirtileri, orta yaş sıkıntıları fark etmeksizin, bir cinsiyetin sorunlarını çok iyi yansıtıyorlardı.

        Ama “The Private Lives of Pippa Lee”deki ‘moda çekimi’ izlenimi yaratan yapay sanat yönetimi ve zamanlar arası geçişi abartan yorucu kurgu, dip noktayı görmek anlamına gelmişti. Miller kendi romanını sinemaya uyarlarken sinir krizini ve hayali öğeleri idare edemedi. “Kördüğüm” ise sanki onun depresif köklerinden uzaklaşma arzusunu, Woody Allen’ın formsuzluğuyla gözden geçiriyor. ‘Mizah’ ya da ‘romantik-komedi eylemi’ hiç de iyi girmiyor içeri, aksine boyutsuzluk katıyor bu ‘yasak ilişki dramı’na…

        FİLMİN NOTU: 3.8

        Künye:

        Kördüğüm (Maggie’s Plan)

        Yönetmen: Rebecca Miller

        Oyuncular: Greta Gerwig, Ethan Hawke, Julianne Moore, Bill Hader, Maya Rudolph

        Süre: 93 dk.

        Yapım yılı: 2015

        AMATÖR GAZZE FİLMİ

        2009 Gazze’sinde ateş altında kalan sekiz yaşındaki masum bir kız ile Türkiyeli kadın cerrahın öyküsü… Kurgusundan efektlerine, rejisinden oyunculuklarına kadar ucuzluğu tutarlığı hale getiren “Muna” için belki de ‘Filistin istismar filmi’ denebilir.

        Bir çeşit ‘kurşunlar altında kalan anne-çocuk ilişkisi’ sunan “Muna” (2015), birçok seyirciyi duygu seline sürükleyecektir. Serdar Gözelekli’nin ikinci kurmaca filmi TRT destekli. Kabul etmeliyiz ki, Pınar Balkış’ın samimiyeti ve Leyla Göksun’un star elektriği yer yer oyalıyor.

        BİLGİSAYAR EFEKTLERİYLE UCUZLAŞIYOR

        Ama “Muna”nın, Gazze’de savaşın ortasında kalmış bir küçük çocuk ile orada Yeryüzü Doktorları’na katılan bir kadın cerrahın hayatlarının iç içe geçirilmesi, ‘aksiyon’u ucuz bir dokuya mahkum ediyor. Özellikle Gazze’nin pespaye ve yama bilgisayar efektleriyle halledilmesi, ses efektlerinin gerilime katkı vermeden kafa şişirmesi, kurgunun tüm bunlara uyum sağlayarak temelsiz hareket etmesi ‘aceleniz ne?’ dedirtiyor.

        Gözelekli bir kez daha ‘çatışma’dan, ‘terör’den malzeme çıkarıyor. “İnanç Odası”nda (2013) gördüğümüz kapalı alan gerilimini renkleri ve kurgusuyla kısmen iyi idare eden, son düzlüğü alamayan bir biçimci damardı. Burada ise sanki siyasi açıdan liberal durmak isterken sinemayı elden kaçıran bir duruş var. İsrail-Filistin çatışmasının merkezine sekiz yaşındaki bir kızı yerleştiren film, yönetmen için bir geri adım olmuş.

        “Muna”nın ‘Filistin istismar filmi’ olarak anılması da yanlış olmaz. Sadece Leyla Göksun’un becerisiyle takdir edilmesi, Gazze ile ilgili filmlerin arasına ise ‘duygusu’ ile zoraki konması daha gerçekçi gibi gözüküyor. ‘Amatör’ durmaktan kurtulamayan yapıt, çoğu zaman Flash TV izlediğimizi düşündürtüyor. Müziği kökleyerek melodramın dozunu arttırmak, prodüksiyonun kısmi büyüklüğüne ve aksiyona kayma zorunluluğuna fayda sağlamıyor. ‘Filistin sorununa el atan ilk yerli filmi’ iddiası ise fikir aşamasında kalıyor.

        FİLMİN NOTU: 2.5

        Künye:

        Muna

        Yönetmen: Serdar Gözelekli

        Oyuncular: Pınar Balkış, Leyla Göksun, Kaan Çakır, Suzan Genç, Turgay Aydın

        Süre: 107 dk.

        Yapım yılı: 2015

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        Alamet-i Kıyamet: Tarikat: 4.5

        Alis Harikalar Diyarında: Aynanın İçinden: 3.1

        Ana Yurdu: 5.6

        Angry Birds Film (Angry Birds Movie): 5.5

        Ankara Yazı Veda Mektubu: 2.6

        Annemle Geçen Yaz: 4.5

        Arama Moturu: 3.6

        Baskın Günü (Bastille Day): 3.3

        Başımın Belası (Tumbledown): 3.5

        Bekar Yaşam Kılavuzu (How to Be Single): 5.9

        Belgica: 4.5

        Benim Çılgın Düğünüm 2 (My Big Fat Greek Wedding 2): 2.5

        Bin Başlı Canavar: 5.7

        Cinni: Uyanış: 2.5

        Çöl Kraliçesi (Queen of the Desert): 4.3

        Dehşet Treni (Howl): 2.6

        Emicem Hospital: 4.5

        Evrim (Evolution): 8.1

        Fırtınalı Hayatlar (Genius): 6.7

        Hitchcock/Truffaut: 7.3

        İyi Adamlar (The Nice Guys): 4

        İnatçılar (Hrutar): 5.1

        Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı (Captain America: Civil War): 5.7

        Kim Kadın Kim Koca (Ki and Ka): 1.8

        Korku Seansı 2 (The Conjuring 2): 5.5

        Kral için Hologram (A Hologram for the King): 5.5

        Kurdun Uyanışı (Le Dernier Loup): 6

        Kötü Komşular 2 (Neighbors 2): 3.6

        Lanetli Çocuk (The Boy): 6.1

        Magi: 4.2

        Merkezi İstihbarat (Central Intelligence): 2.6

        Misafir: 3

        Oflu Hoca’nın Şifresi 2: 2.9

        Ölümcül Oyun (Ich Seh, Ich Seh): 8.5

        Özel Bir Gün (Mother’s Day): 3

        Özel Kargo (Precious Cargo): 1.9

        Para Tuzağı (Money Monster): 5.5

        Rüzgarın Oğlu (Race): 5.3

        Sen Benimsin (A Bigger Splash): 3.5

        Senden Önce Ben (Me Before You): 3

        Sihirbazlar Çetesi 2 (Now You See Me 2): 3.6

        Siyahın Elli Tonu (Fifty Shades of Black): 4.6

        Sonsuzluk Teorisi (The Man Who Knew Infinity): 2.6

        Suikastçı (Nie Yin Niang): 7.8

        Şeytanın Çocuklar: El-Ebyaz: 3.5

        Toz Bezi: 3.5

        X-Men: Apocalypse: 5.4

        Ve Panayır Köyden Gider: 4.5

        Vurgun (The Trust): 3

        Warcraft: 6

        Yakışıklı Rocky (Rocky Handsome): 5

        Yarım: 3.8

        Zootropolis: Hayvanlar Şehri (Zootopia): 6.2

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar