Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sinema tarihi boyunca sadece tek tük başarılı yönetmenler çıkartmıştır Belçika sineması. Son on yılda ise bunların arasında sadece Fabrice du Welz gibi dikkat çekici bir isim göze çarpar. Helene Cattet-Bruno Forzani ikilisi ise, onunla birlikte ülke sinemasının son dönemde çıkarttığı en çarpıcı soluk olduklarını kanıtlıyorlar burada. Temellerinde Godard’ın bozucu dünyasını taşısalar veya 90’larda üreyen üçüncü Fransız Yeni Dalgası’ndan izler bulundursalar da, esasen Argento ile Fulci’nin stilize korku filmlerini yenilemeye çabalıyorlar bu ilk filmlerinde. “Amer”, açı-karşı açı tekniğinin yani ana anlatının yakın ölçekli planlardan (ya da çok yakın planlardan) ibaret olduğu, bunun da gizem türünün içinde kara filmsel bir yere oturtulduğu; sarsıcı, özgün, kafa karıştırıcı ve tedirgin edici bir eser. Ailesinden etkilenen bir kızın psikolojik serüveni olarak okununca ise gotik, sub-noir, giallo, büyü filmi, gizem (mystery), perili ev filmi gibi alt türler ışığında incelenmesi mümkün olabiliyor bu yapıtın. !f İstanbul’da gösterilen “Amer”in yenilikçi üslubuyla sinemada yaşayabileceğiniz en acayip deneyimlerden birini vaat ettiğine şüphe yok!

        Annesi ile babasını cinsel ilişkiye girerken gördüğü için krize giren, bu sebeple de yatalak dedesinin etkisiyle sarsılan hayatında, çapsız bir psikolojik bunalıma doğru kayan Ana’nın hikayesi. Ancak “Amer”in (2009) Belçikalı yönetmenleri Helene Cattet ile Bruno Forzani, hiç de alışık olduğunuz gibi anlatmamışlar bu öyküyü. Aksine fazlasıyla Freudyen dehlizlere dalıp gerçeküstücü takılmayı, bozmak kavramının anlamını açığa çıkarmayı amaçlamışlar.

        Argento filmi gibi başlayıp Lynch dehlizlerine dalan bir film

        Aslında eldeki eseri Dario Argento ve Lucio Fulci’nin 70’lerde korkuyu stilize hale getiren dönemine bir saygı duruşu olarak anmak mümkün. Ancak yönetmenler bu noktada kalıp onların geleneklerini geri getiren bir eser kotarmak istememişler. Filmin ilk yarım saatini izlerseniz, Mario Bava’nın o gotik evlerinden birinde Argento’vari çekilmiş bir büyü filmi ya da giallo (İtalyan seri katil filmi-slasher filmi-dedektiflik filmi türü) izlediğinizi düşünebilirsiniz. Ancak onun devamında olanlar hiç de öyle gelişmiyor.

        Burada küçük bir kızın, aile etkisiyle yaşadığı bunalım, son derece kara filmsel yollarla karşımıza getiriliyor. David Lynch nasıl hikayelerini genelde iki ayrı oyuncuya ayırıp iki parça halinde sunuyorsa, burada da üçlü bir deneme mevcut. Ancak ne Bunuel’in “Arzunun Şu Karanlık Nesnesi”ndeki (“Cet Obscur Objet du Désir”, 1977) gibi yarıdan itibaren başka bir kadına dönüşen bir kadın karakter ve politik taşlamaya, ne de Lynch’in “Mulholland Çıkmazı”ndaki (“Mulholland Dr.”, 2001) karakter dönüşümüne tanıklık edebiliyoruz “Amer”i izlerken.

        Giallonun yapısına sınıf atlatmış

        Aksine Cattet-Forzani ikilisi bu çocukluk döneminde aile sıkıntısı çeken ana karakterin psikolojisine inip, bu noktadan bir mystery-noir (gizem-kara film) denemesi yaratmak istemiş. Böyle olunca da karşımıza mitolojik bir yeniden doğum ile bir anda 20 yaşlarına gelen, ardından yine benzer kurgu geçişleriyle 30-40 yaşlarında bir kadının kimliğine bürünen yine aynı karakter çıkıyor. Ancak izleyicinin bunu algılaması için filmi dikkatlice takip etmesi şart.

        Tabii tüm bunların Argento’nun filtre ve renk dokusunu öne çıkaran, çok yakın planlardan güç alan görsel yapısının ışığında filizlendirildiği söylenebilir. Ancak Cattet-Forzani ikilisinin, bu konuda bir atılım yaptıkları ve giallo dokusuna sınıf atlattıkları ortada. Aslında işin doğrusu, sineması eskiyen Argento’nun da son 10 senede yapması gereken buydu.

        Yönetmenler, ilk bölümde çocuğun korktuğu cinsellik korkusunun psikolojisinden ve büyü yapılıp ölmüş dede figürünün (ki o da fazlaca Argento’nun ta kendisine benziyor) çok yakın planlarından ‘gizem’ çıkartarak star veriyorlar filme. Aslında bu durum, karşımızda gerçek anlamda gotik alt türünde bir film olduğuna dair inancımızı güçlendiriyor. Bu noktada filmin sonunu izleyince daha rahat fikir sahibi olabiliyoruz aslında. Ama genel çerçevede bakınca Shyamalan’ın geleneği, Lynch’in film modeli ve Argento’nun yönetmenlik stili iç içe geçiyor burada.

        Ana akışı bozmak için ince ince dokunmuş üç bölüm üzerinden akıyor

        Ancak elbette “Amer”, öyle bildiğiniz açı-karşı açı tekniğiyle akan, korku geleneğini de son derece ‘sonu merak ediyoruz’ güdüsü ışığında filizlendiren bir film değil. Aksine yönetmenler, arkalarına Godard’ın her şeyi bozup yeniden inşa etme güdüsünü almışlar. Bu ışıkta da son dönemde onun izini süren Philippe Grandrieux’deki Alain Resnais ve Tarkovsky etkisine dayanan ‘ruhsal evren’ meselesini, burada Lynch odaklı hale sokmuşlar. Bu noktadan Gaspar Noé’nin cesur sallantılı kamera kullanma geleneklerine ve şiddet ile seks konusundaki cesurluğuna kayarsak yanlış yapmış olmayız.

        Zira burada 16 mm kullanılıyor, çok az diyalog var ve kamera çokça sallanıyor. Aslında bunun sebebi yönetmenlerin, bildiğimiz çekim ölçeklerini içeren ana anlatı geleneklerinden uzak durmaları. Bu bağlamda da çok yakın plan ve yakın planlar üzerinden yol alıyor “Amer”in görsel yapısı. Yani zaman zaman geniş açı görsek de, bir mekanda sekans çekeceklerse oradaki detayların veya karakterlerin çok yakın veya yakın planlarını araya sokmayı tercih etmişler. Bu da Leone’de karşımıza çıkıp sinema dünyasına daha derinden giren bu teknik için yeni bir açılım yapmasını sağlıyor Cattet-Forzani ikilisinin.

        Bu doğrultuda filmin ikinci bölümünde ‘topa doğru koşturma’ sekansında top ve koşturup hareketlenen yüz arasında gidip gelen, böylece ‘geniş açı’yı bir kenara koyan bir sekans da görebiliyoruz. ‘Biker-film’ havası yaratan ve Amer’in cinsel organının yakın planları üzerine motorcu erkeklerin yakın planlarını sürekli hızlı hızlı sokuşturan bir estetik denemesine tanıklık edebiliyoruz. Son bölümde ise karanlık evin içinde fazlasıyla üst açı tercihi ve ustura çok yakın planı görebiliyoruz.

        Philippe Grandrieux ile akrabalık bağları kurmuşlar

        Lafın özü Cattet-Forzani ikilisi biraz da Philippe Grandrieux gibi Fransız Yeni Dalgası’nı yeni döneme uyarlama sevdası taşıyan zor bir yönetmen gibi takılarak ana akım anlatıyı yıkıyorlar burada. Onun yerine yakın ve çok yakın planlarının perdede bir estetik oluşturduğu koroegrafiler yaratıp, yeni bir anlatı tekniği ya da üslup oluşturuyorlar. Argento-Fulci filmlerinin Ennio Morricone veya başka isimlerin yaptığı tedirgin edici ezgileri de bu operasal ya da varoluşçu dokunun tuzu biberi olmuş.

        Katilin sürekli bir gölge ya da karakterin kendi gölgesi olduğu, bunun da bir varoluşçu serüvene dönüştürüldüğü, kan ve cinsellik konusunda da tartışmalı bir film “Amer”. Bu konuda Ana’nın ergenliğe erişip cinselliği motosikletçilerden öğrenmesinin ardından son bölümde taksici karakteri ile yaşadığı ‘elbise yırtılma’ sahnesiyle doruğa çıkan bir ‘göstermeden üreyen cinsel tutku’ da var.

        Eşi benzeri olmayan özgün bir sinemasal yolculuk

        Zaten “Amer”in de hedefi böylesi gerçeküstücü ve stilize öğelerin peşinde koşmak. İzleyicinin beklediği şeylerin, ana algının çok uzağında anlamları yaratmak istiyor. Belli sahnelere kolun kıllarının yakın planı ile girilmesi, hatta üçüncü bölümün öylesi bir kare ile açılması veya ikinci kısmın göbekte dolaşan karıncanın yakın planı ile start alması gibi durumlar da aslında mitolojik yeniden doğum meselesine odaklanmamızı yol açıyor.

        Yani 20’li yaşlarında da 30’lu yaşlarında da insanların tekrardan dünyaya geldiğini söylemeye çalışıyor yönetmenler. Bunu yaparken Argento, Lynch, Godard, Fulci gibi isimlerden etkilenen bir ‘gizem filmi’ üretmeleri de cabası. Her anlamda tekinsiz, yenilikçi, bozucu ve eşi benzeri olmayan bir sinemasal yolculuk sunuyor “Amer”.

        FİLMİN NOTU: 8

        KEREM AKÇA’NIN !F İSTANBUL FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU:

        22 Mayıs (22 Mei / 22nd of May): 7.8

        Akbaba (Carancho): 6

        Amer: 8

        Amrika (Amreeka): 5.5

        Aşkla Yaşamak (D’Amour et d’eau fraiche): 2.9

        Bizim de Günümüz Gelecek (Notre Jour Viendra / Our Day Will Come): 5.5

        Burada (Here): 7.5

        Buzlar Üzerinde (On the Ice): 2.5

        Delikanlı (Boy): 6.4

        Feminist Kevaşeler Sahnede: 5

        Gerçeğin Parçaları (Winter’s Bone): 3

        Golyat’ın Yazı (Verano de goliat / Summer of Goliath): 3.7

        Görünmeyen Göz (La Mirada Invisible / The Invisible Eye): 6.3

        Hayatta Kalmak (Prezít svuj zivot / Surviving Life): 5

        Hayvanlar Krallığı (Animal Kingdom): 6.5

        Her Şeyim Satılık (Everything Must Go): 3.5

        İki Kadın, Bir Erkek (The Kids are All Right): 6

        İtiraflar (Kokuhaku / Confessions): 8.5

        İz Peşinde (True Grit): 4

        Kankalar (Lascars): 5.5

        L.A. Zombie: 2

        Moominler ve Kuyruklu Yıldız (Moomins and the Comet Chase): 3

        Noelden Sonraki Salı (Marti, dupa craciun / Tuesday, After Christmas): 6

        Rahim (Womb): 6.5

        Sineklik (La Mosquitera / The Mosquito Net): 7

        Siyah Kuğu (Black Swan): 9

        Soğuk Balık (Tsumetai nettaigyo / Cold Fish): 6.2

        Udaan: 2.6

        Ultra Mega Süper Kahraman (Griff the Invisible): 4

        Üç (Drei / Three): 7

        Not: Yıldızlar 10 üzerinden verilmektedir. Festival süresince güncellenecektir.

        keremakca@haberturk.com

        Diğer Yazılar