Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dünya çapında yaşanan siyasi olaylarla ilgili dokunaklı, keskin ve sivri filmleriyle dikkat çeken Costa-Gavras’ın bu eserlerinden ikisi, klasik olarak adledilen “Ölümsüz” ve “Kayıp”, en sonunda bizde de DVD raflarına girdi. Özellikle bunlardan ilkinin sinema tarihinin sayfalarına adını altın harflerle yazdırmış bir klasik olduğunu not düşmek şart.

        keremakca@haberturk.com

        Sinema tarihinde çeşitli siyasi olayların aile hayatı ya da özel hayat üzerinden sonradan isim yapmış yönetmenleri etkilediği görülür. Babası ‘komünist’ şüphesiyle hapse giren Yunan yönetmen Costa-Gavras’ın da 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Fransa’ya göç etmesi sürpriz olmamıştır. Üniversiteyi orada okuduktan sonra yoluna çeşitli ülkelerde devam ettiği bilinir. 1960’ların sonunda başladığı beyaz perde kariyerinde 1980’lerde ‘ABD’ye transfer olması bir bakıma ‘döneminin dolduğu’nu anlatmaya yarar. Buna karşın kanımca siyasi motivasyonlu filmleriyle, ülke ve dil ayrımı yapmaksızın kendi kimliğini oturtmayı beceren gerçek bir direnişçi ve muhaliftir kendisi. Elbette bu durumun zaman zaman ‘keskin sirke küpüne zarar verir’ görüşünü de açığa çıkardığını kabul etmek şart.

        Siyasi kargaşanın sineması

        Aslında tam da bu sebeple Fransa’daki öğrenci hareketlerine denk gelen kariyerinde fazla yükselme şansı bulamamıştır. Sırfen diyalog, politika ve ağır tempo odaklı filmlerinden bir ‘saygı duyulası çınar’ ya da ‘auteur kimliği’ oluşturamamıştır. Daha çok eserlerinin söylemleriyle dikkat çekici ve akılda kalıcı olabilmiştir. O da olabildiyse tabii...

        1969’da 1963 yılında yok yere öldürülen ve arkasındaki gerçekler ‘boş’ bırakılan bir siyasetçinin kıyımını ele alan “Ölümsüz” (“Z”), aslında sinema tarihinin yapraklarına ‘Costa-Gavras’ adının altın harflerle yerleştirilmesini sağlamıştır. Zira burada politik-dram alanında bakış açılarından yürüyen Antonioniesk bir duruş sergilemiştir yönetmen. Masumane bir kıyımın arkasında yatan gerçekleri sonuçsuz bir siyasi kargaşanın üzerinden ele almıştır.

        Antonioni filmlerinin Gavras usulü dinletisi

        120 dakikayı bulan süresi boyunca olay anını, farklı bakış açılarından sayısız kez gösterip sağcı, solcu, komünist, anti-komünist ve milliyetçi ideolojiler üzerinden okumaya açmıştır. Her birinde de insan kıyımı, fikir özgürlüğü, siyaset gibi noktalarda sansürcü bir açılım salgılamıştır. Yunanca’da ‘yaşıyor’ anlamına gelen Z adlı ‘alegorik lider tiplemesi’ de bir bakıma dönemin yönetimlerine, rejimlerine ve liderlerine bir iğneleme niteliğindedir.

        1967’de askeri darbenin yaşandığı Yunanistan’ın durumuna bakış atan yönetmenin, aslında sağcı ve faşist rejimlerden çeken İtalya’dan Almanya’ya uzanan birçok ülkedeki siyasi yönetimlere dil uzattığı kesindir. Zaten filmde de esas amacı araştırılan ölümü “Rashomon”vari (1950) bir çerçeveye oturturken, ‘fazla laf ama sıfır sonuç’u hedefleyen ‘özgün bir duruş’un izini sürmektir. Adeta “Cinayeti Gördüm”ün (“Blow-Up”, 1966) Gavras usulü dinletisidir bu eser.

        Bu açıdan da Yves Montand’dan Jean-Louis Trintignant’a uzanan oyuncu kadrosunun ‘isimsiz’ halleriyle gerçek bir alegorik taşlama sunar. Kargaşanın sinemasını yaparken seyirciyi soğutsa da, keskin zoom in’ler ve kaydırmalarla yürüyen ama bolca diyalog patlaması yaşayan özel ve sarsıcı bir eserdir bu. Sinema tarihine kazınmış bir klasiktir en kısa tanımıyla...

        Şili’deki askeri darbe üzerine tartışmalı bir film

        Yönetmenin DVD’si yeni çıkan bir diğer filmi ise bu sefer Şili’de 1973 yılında yaşanan askeri darbenin çevresine yerleştirilen bir politik-dramdır. Pinochet diktatörlüğündeki bu ‘sorunsal’ı ele alan “Kayıp” (“Missing”, 1982), duygusal ve iç kıyıcı özellikler taşımasına ve yönetmenin dilsel bütünlüğünü içermesine karşın ‘gerçek bir başarı’ olarak adledilemez kanımca. Gavras’ın orta plan ve diyalog odaklı dünyasının içinde, ABD yapımı olmasının katkısıyla gerçek anlamda ‘keskin bir emperyalizm’ de depolar.

        Zira burada durup dururken kaybolan bir kişinin bulunamamasıyla yaşanan süreçte bir Latin Amerika ırkçılığı gözlenir. Çünkü böylesi bir olayın çevresinden ‘askeri darbe’ bir kenara, aslen ‘herkesin kaybolduğu hukuksuz, adaletsiz, kuralsız ülke’ tanımı çıkar. ‘Oradaki rejimler’ demek de bir şekilde özgür bir ülkeye üçüncü dünya ülkesi muamelesi yapmaktır. Tamam kayıplar, cunta rejimi ve politik dikta üzerine bir şeyler söyler film. Ancak bunu yaparken ‘ırksal’ eşiği biraz fazla açarken, İspanyolca ile İngilizce dil ayrımına da ‘keskin’ bir pencereden bakmıştır.

        Lafın özü Gavras, meseleleri ve siyasi rejimlerle ilgili dokundurmalarıyla saygı duyulası bir yönetmendir. Ancak belli ve kalıcı bir stili olmaması onun fazla hatırlanmamasını sağlamıştır bugünlerde. Bu durum zaman zaman “Amin” (“Amen.”, 2002) gibi teatral ve demode duran filmler, zaman zaman da “Ölümcül Çözüm” (“Le Couperet”, 2005) ve “Cennet Batıda” (“Eden est a Ouest”, 2009) gibi yetkin anlatılarıyla dikkat çeken filmler üretmesini sağlamıştır 2000’lerde. Yani o zamanın ‘Fransız’ duran ve ülkedeki seri üretime ayak uyduran stili bugüne de yansımıştır.

        Kerem Akça’nın Önerdiği 15 DVD:

        1-Teksas Katliamı (The Texas Chainsaw Massacre)

        2-Ölümsüz (Z)

        3-Başka Bir Yerde (Somewhere)

        4-Hanna

        5-Çığlık 4 (Scream 4)

        6-Ciddi Bir Adam (A Serious Man)

        7-Fırtına (The Tempest)

        8-Şeytanı Gördüm (I Saw the Devil)

        9-Tutku Suçları (Crimes of Passion)

        10-Benim Adım Juani (Yo soy la Juani)

        11-Kesişen Hayatlar (The Air I Breathe)

        12-Kayıp (Missing)

        13-Frozen

        14-Büyük Adamlar (The Company Men)

        15-Aşkın İkinci Yarısı

        Not: Liste, son 2 ayda çıkan DVD’lerden oluşturulmuştur. Her hafta güncellenecektir.

        Diğer Yazılar