Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        13 ARALIK 2013 FİLMLERİ

        Bunalımlı bir rock gitaristinin, evli bir kadında aşkı bulmasının, kızıyla vakit geçirmesinin ve hayatının diğer katmanlarının dramatik öyküsü… “Bu İşte Bir Yalnızlık Var”, ‘kentli romantik çiftler’e bir yenisini eklemeye çabalıyor. Ancak bunu yaparken, kurgu ve müziğin özenini, diyalog ve karakterler için canlandıramıyor. Film, Ketche’nin reklam arka planı ile dokuduğu işitsel ve görsel açıdan çekici sahnelerle yükselen bir müzisyen dramı, ancak didaktik diyalogların atılması ve süresinin 90 dakikaya çekilmesi gerekiyor.

        Sektörün genişlemesinin bize faydası diğer iş kollarından içeriye sızan isimlerin artması oldu. Bunlara ‘müzisyenler’ özel bir kaynakça oluşturduğu gibi, Ömer Faruk Sorak, Abdullah Oğuz, Ketche, Levent Semerci ve Alper Çağlar’ın başarısıyla yeşeren bir ‘reklamcı/video klipçi jenerasyon’ da mevcut halihazırda. Reha Erdem ve Sinan Çetin gibi sinema ile reklamı bir arada götüren isimler ise bunların ‘artçı kuvvet’i olarak anılabilir. Bu durumun, nasıl İngiliz biçimci yönetmenler ekolleri Hollywood’u nesiller boyu kasıp kavurduysa, bize de bu minvalde bir geri dönüş sağlayacağını umut etmek lazım.

        KETCHE, “ROMANTİK KOMEDİ”DEKİ KADAR BAŞARILI MI?

        Hakan Kırvavaç ya da sahne ismiyle Ketche, bu konuda hedefleri olan bir isim. “Romantik Komedi”nin (2010) ardından “Bu İşte Bir Yalnızlık Var”da (2013) da daha varlıklı bireylerin arasından aşka, ilişkilere, evliliğe bakış atıyor. Gözlemlerini görsel rötuşlarla önermeye gayret ediyor. “Romantik Komedi”, bana kalırsa yerli romantik-komedide ilklerin filmiydi. Reklam/video klip kaynağına bağlı kalan biçimci bir Hollywood geleneği temsilcisi idi.

        Burada ise yönetmen daha dramatik bir öyküde alıyor soluğu. Bunalımlı bir rock gitaristinin, Mehmet’in hikayesine odaklanıyor. Tuna Kiremitçi’nin 2003’te basılan ve 50 küsur baskı yapan romanını Burak Göral senaryolaştırıyor. Başrollerde ise Özgü Namal gibi ‘kaliteli’, Engin Altan Düzyatan gibi ‘umut vaat eden’ oyuncu kategorisinde değerlendirebileceğimiz iki isim var.

        DÜZYATAN İÇİN ERKEN BİR ROL

        Eser daha ziyade “Sevecenlik” (“Tender Mercies”, 1983), “Sid and Nancy” (1986), “Çılgın Kalp” (“Crazy Heart”, 2009) benzeri bir bunalımlı müzisyen öyküsünü merkezine yerleştirmeye çabalıyor. Aşkın açtığı psikolojik yaraları, çocuk sahibi olmanın yüklediği sorumluluk duygusunu ve sona eren evliliğin hayata etkilerini, yan sorunlar olarak içeriye enjekte ediyor. Bunların karakterler eşliğinde gelmesi Düzyatan’ın çevresine bir çit örüyor. Ancak 34 yaşındaki oyuncunun, sürekli kabus gören, bilinçaltında dolaşan ve psikolojik açıdan sorunlu bir tipleme için erken olduğu çok açık.

        Düzyatan “Romantik Komedi”deki gibi kendi yaşam tarzındaki tiplere daha uygun. Böylesi altından kalkması zor karakterlerde Robert Duvall, Gary Oldman, Jeff Bridges gibi isimler kalıcı portreler çizip, yeri geldiğinde Oscar heykelciğine uzanmışken o bu durumun altından ne kadar kalkıyor tartışılır. Zira girizgahta da bu durum hissediliyor. Mehmet’in askerlik döneminde evlendiği kadına duygusal bir teklifte bulunduğu açılış sekansı, hem bir TV dizisi bölümünün ‘ara geçiş’i gibi duruyor, hem de kabustan uyanma işleviyle ‘sinema perdesi’ tutarlılığı adına zorluk derecesini yükseltiyor.

        KETCHE VE ÖZGÜ NAMAL FİLMİN CAN SİMİTLERİ

        İkinci sahnede ‘maç programından sıkıldığın için uyuyakaldın’ lafıyla sağlanan ‘uyumlu geçiş’leyse filmin tamamını sakallı geçiren bir karakter uyanıyor. Onun bu hezeyanı bize geçmezken, “Bu İşte Bir Yalnızlık Var”ın ‘yalnız’ bıraktığı bireylerden birine dönüştüğü şüphesiz. Aslında bu noktada Özgü Namal özeni, yeteneği ve karakterine çokça çalıştığını belli etmesiyle filmin can simitlerinden birine dönüşüyor.

        Zira Ketsche, ilk filmi kadar biçimci bir işe imza atamıyor. Görüntü yönetmeni James Gucciardo’yu yanına alıp kurgucu koltuğuna Evren Luş ile Fréderic Baudet’yi, besteciliğe İskender Paydaş ve Tarkan Bozüyük’ü yerleştirmesi ise aslında bir ‘mücadele’yi beraberinde getiriyor. Namal ile Düzyatan arasında yeşeren hayal mi, gerçek mi olduğunu sorguladığımız aşk hikayesi bir tarafta didaktik ve inandırıcı durmayan diyaloglarla akıyor. Diğer tarafta ise karakterin psikolojisini birbirine iyi bağlanmış karelerle anlatan yetkin video klip/reklam parçalarıyla özümsüyoruz.

        AŞK HİKAYESİ RİTİM SORUNU YARATIYOR

        Montaj sekansların, hareketten kesmenin ve sıçramalı kurgunun yükselttiği tempo, filme ritim kazandırıyor. Hızlı çekimle günlerin atlandığı ‘yalnızlık’ vurgulu iç mekan sekansı ile skycam veya vinçle havadan çekilen cenaze plan sekansı, akıllarda yer ediyor. Film o noktalarda yükselince bunalımı sahici, sinemasal hale getiriyor. Ancak Ketche’nin kurgucu ve bestecilerden aldığı destekle birlikte tutturduğu ritim duygusu, Namal ile Düzyatan’ın bir araya geldiği sahnelerde, onların konuştuğu anlarda etkisini kaybediyor.

        Genel plan-detay plan tutarlılığını, TV dizisi kırılganlığıyla veren bu filmin aşağı yukarı yarısını kapsayan bölümler ne elektrik adına bizi içine alıyor, ne de ‘enerji’ye meyilli omurgayı ayakta tutabiliyor. Önümüzde rockçı bir karakterin 90’lar Türkiye’sinden seslenen bir duruşu var. Onun takıldığı mekanlardan yaşam biçimine kadar özgürlükçü bir anlayış Galata’ya taşmış durumda. Sanki “Kaybedenler Kulübü”nün (2011) daha duygusal versiyonu canlanıyor. Ama oradaki cüretkarlık burada yok.

        30 DAKİKALIK FAZLALIK ATILSAYDI…

        “Bu İşte Bir Yalnızlık Var”, 122 dakikada bir insan hikayesi anlatıyor. Ama onun incelemesini yaparken, zeki uyum kesmesi geçişlerinden detay planlara kesip bağlamayı becerse de tempoyu bir türlü ayarlayamıyor. Temponun yüzde 10 ile yüzde 90 arasında gidip gelerek aradaki mesafeyi açması, seyirciyi bir içine alıp bir uzaklaştırıyor. Sanki Özgü Namal’ın sonradan hikayeye dahil edildiği bir süreç ortaya çıkıyor.

        Başta Wilma Elles olmak üzere (bu konuda rock referanslarıyla örülü Emin Gürsoy’u bir kenara koyabiliriz) yan karakterlerin ‘kalem’ görmemiş halleri ise gözlerden kaçmıyor. Ketche 1.85:1’de, kurgu hamleleri ve şarkılarla senariste veya romana karşı direnmeye çalışıyor. Didaktizmi, 80’ler Türk sineması kokan diyalogları bertaraf ediyor yer yer. Ama sanki onların zoraki katkısıyla bir 30 dakika daha filme eklenmiş gibi duruyor. Özellikle ilk bir saatin yarısını atsanız bir şey kaybetmeyeceğiniz bir eser devreye giriyor.

        BU İŞTE BİR ANORMALLİK VAR

        90’larda, Pink Floyd’la Atiye’nin bir araya geldiği, Ketche’nin geleneğine yakışan çok yönlü müzik paleti müthiş. Tempoyu yükseltmek için de çokça söz sahibi. Ama bunları bir farkındalıkla bütüne yayma ve yan karakterleri yaratma becerisi eksik vaziyette.

        “Bu İşte Bir Yalnızlık Var”, sanki ‘bu işte bir anormallik var’ lafıyla anılacak. Kiremitçi, Ketche ve Göral arasındaki iletişimsizlik filmi tabiri caizse uçurumdan aşağı sürüklüyor. Hem görsel matematik açısından dağınık, hem de diyalogları ile karakterlerinin bayağı durduğu bir noktaya ulaştırıyor. Ketche’nin metne direndiği anlarda yükselen, geri kalanında kendini oyunculara bırakan bir eserle yüzleşiyoruz. Ana çatıyı kontrol altına alan yetersiz ve didaktik diyalogların atılmasıyla bu sorun çözülebilirmiş. Yapıtın, Kiremitçi’nin kendi yazıp yönettiği “Adını Sen Koy”un (2009) ‘kentli aşıklar’ gözleminden bir tık yukarıda olması ise yönetmenin becerisine bağlanabilir. Ama elbette savruk duran açılış sekansı başta olmak üzere yapısal sıkıntıları da mevcut.

        FİLMİN NOTU: 4.5

        Künye:

        Bu İşte Bir Yalnızlık Var

        Yönetmen: Ketche

        Oyuncular: Engin Altan Düzyatan, Özgü Namal, Emin Gürsoy, Gaye Gürsel, Müge Boz, Wilma Elles

        Süre: 122 dk.

        Yapım yılı: 2013

        EJDER AVI PETER JACKSON’LA GÜZEL

        İlki dünya çapında bir milyar dolarlık bir hasılata ulaşan ‘The Hobbit’, sadece bu sayede ‘Yüzüklerin Efendisi’ serisinin son filmi hariç bütün eserlerini geride bırakmıştı. Peter Jackson imzalı devrimci fantastik üçlemenin ön bölümünün ikinci halkası “Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları” ise ‘Orta Dünya’nın özündeki tutarlılıkta sınır tanımadan destansı vizyonu devam ettiriyor. Tolkien’in ‘Hobbit’ romanı böylece perdede süresi hariç doğru temsil bulmayı sürdürürken, hikayenin ucu daha ziyade ‘ejder avı filmi’ ya da ‘ejderhalı fantastik macera’ alt türüne evriliyor.

        Peter Jackson’ın Orta Dünya bazlı fantezi-epik serüveni kaldığı yerden devam ediyor. Geçen sene başlayan ‘The Hobbit’ macerasının tek farkı, her şeyin hobbitlerin gözüne çevrilmesi ve elbette ön bölüm mantığının devreye girmesi. Yoksa klasikleşen ‘Yüzüklerin Efendisi’ (‘The Lord of the Rings’) serisinden geriye değişen fazla bir şey yok. Jackson’ın görsel efektlerle, makyajla ve yapım tasarımıyla oynarken kamerayı anlatı aracına çevirmesi burada da var.

        KATIKSIZ BİR PETER JACKSON İZLENCESİ

        Bilbo Baggins’in macerası ise “Hobbit: Beklenmedik Yolculuk”taki (“The Hobbit: An Unexpected Journey”, 2012) ‘nostaljik reklam araları’ndan ziyade gerçekten Smaug ile mücadeleyi öne çıkarıyor. Joseph Campbell’ın serüven algısı biraz bu noktaya kayarken ‘ejder avı filmi’ formatında bir eser izliyoruz. “Dragonslayer” (1981), “Ejder Yürek” (“Dragonheart”, 1996), “Eragon” (2006), “Ateş Krallığı” (“Reign of Fire”, 2002) örnekleriyle bildiğimiz bu şablon, ‘fantastik’in içinde işlenmeye açık.

        Bu durum da “Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları”nı (“The Hobbit: Desolation of the Smaug”, 2013) temiz bir Peter Jackson izlencesi haline getiriyor. Destansı anlatı yerinde dururken 161 dakika boyunca orkların, elflerin, cücelerin ve hobbitlerin arasında bir ‘seç beğen al’ yolculuğuna çıkıyoruz. Nasıl zamanında ‘Yıldız Savaşları’ (‘Star Wars’) bir evren, bir düzen, bir nefes alış şekli yarattıysa burada da aynı durum var.

        SMAUG İLE BİLBO’NUN MÜCADELESİ ÖN PLANDA

        Tolkien ile Jackson’ın uyumu devam ederken aslında Smaug’u seslendiren Benedict Cumberbatch ile Martin Freeman’ın Bilbo’sunun kapışması öne çıkıyor. Son 40 dakika bu final çekişmesine ayrılırken, büyük oranda da kameraların nehrin içinde uzun plan almak için uğraşmasından ırkına göre açı/mercek belirleme sevaplarına kadar her şey yürüyor. Boy ve konum yerli yerine oturuyor.

        Yeşil-mavi arasına tutunan koyu renklerin yüklediği karamsarlık korunurken, hobbit ırkının barışçıllığı da seyirciye nefes aldırıyor. Yüzükle yaşanan iktidar mücadelesi fazla devreye girmeden ‘ara boşluk’lar dolduruluyor burada. İlk filmdeki ‘prolog’la yapılan girizgah devre dışı kalıp süre 10 dakika kadar kısalıyor.

        EJDERHA MOTİFİ MAKUS TALİHİNİ YENİYOR

        Ama her şeye rağmen Jackson’ın 2000’lerde üretilen, ‘Yüzüklerin Efendisi’ sonrası fantezi-epiklerin başarısızlığını yendiği kesin. En azından “300” (“300”, 2006), “Altın Pusula” (“The Golden Compass”, 2007), “Pamuk Prenses ve Acı” (“Snow White and the Hunstman”, 2012) ve “Goemon Efsanesi” (“Goemon Efsanesi”, 2009) dışında bu alana yanaşan yapıtların üzerinde bu ikinci Hobbit filmi de. Bunun da kaynağı Jackson’ın ekibinin ve Yeni Zelanda’da kurulan görsel efekt stüdyosu Weta Digital’in işini çok iyi yapması.

        Burada ‘ejder avı filmi’ne meyleden serinin aslında ‘ejderha’nın iyiden iyiye animasyonlara ve bilgisayar oyunlarına terk edildiği bir dönemde ‘macera’ ruhu aşılaması da bir beceri. Onun iktidar mücadelesine zemin hazırlayan ‘vahşi’liği ve ‘hazine avı macerası’nı akla getirmesi ise anlamlı olmasını sağlıyor. Zira öncesinde ‘fantastik sinema’nın içinde bir tanımı olan motifin, ‘masalsı fantezi-epik’ “Dev Avcısı Jack” (“Jack the Giant Slayer”, 2013) ile akrabalık kurması sağlanıyor.

        Orta Dünya adına ise Legolas ile Gandalf’ın daha fazla rol çaldığı, Gollum’un ise arka plana itildiği bir süreçten söz edebiliriz. Bu durumun ise sürenin uzunluğu sebebiyle ‘ne gerek vardı’ya yol açtığını söylemeliyiz. Zira Tolkien’in 426 sayfalık ‘Hobbit’ romanı üçleme kaldıracak kalınlıkta değil.

        FİLMİN NOTU: 5.9

        Künye:

        Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları (The Hobbit: The Desolation of Smaug)

        Yönetmen: Peter Jackson

        Oyuncular: Martin Freeman, Ian McKellen, Richard Armitage, Ken Stott, Graham McTavish, Orlando Bloom, James Nesbitt, Dean O’Gorman

        Süre: 161 dk.

        Yapım yılı: 2013

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        Arada Kalan (What Maisie Knew): 3.4

        Arınma Gecesi (The Purge): 7.5

        Aşk Ağlatır: 2.1

        Aziz Ayşe: 4

        Başka Söze Gerek Yok (Enough Said): 5.7

        Behzat Ç. Ankara Yanıyor: 2.9

        Benim Dünyam: 3

        Bir Vampir Hikayesi (Byzantium): 6

        Buraya Kadar (This is the End): 4

        Carrie: Günah Tohumu (Carrie): 3

        Çılgın Hırsız 2 (Despicable Me 2): 6

        Danışman (The Counselor): 5.3

        Düğün Dernek: 3.9

        Erkek Tarafı: Testosteron: 1.8

        Frances Ha: 4

        Gözümün Nûru: 6.8

        Günce: 2.8

        Hayatboyu: 7

        Hükümet Kadın 2: 2.5

        İki Kafadar: Chinese Connection: 1.9

        Kahraman İkili (Free Birds): 3.2

        Kalbim Sende (Don Jon): 4

        Kaptan Phillips (Captain Phillips): 4

        Kesişen Hayatlar (Krugovi / Circles): 4

        Kim Ki-Duk’tan (Moebius): 6.5

        Last Vegas: 5

        Mavi En Sıcak Renktir (La Vie d’Adele: Chapitres 1 & 2): 8

        MC Dandik: 3.5

        Onur Savaşı (Jagten / The Hunt): 5.5

        Ölümsüz Aşk (Ain’t Them Bodies Saints): 5.9

        Popüler (Populaire): 6.1

        Ruhlar Bölgesi: Bölüm 2 (Insidious: Chapter 2): 5.8

        Saroyan Ülkesi: 5

        Sen Aydınlatırsın Geceyi: 8.7

        Sev Beni: 4.5

        Son Durak (Fruitvale Station): 6

        Sona Doğru (All is Lost): 2

        Su ve Ateş: 2.9

        Şevkat Yerimdar: 4.5

        Tamam Mıyız?: 4

        Thor: Karanlık Dünya (Thor: The Dark World): 3.8

        Ustura Dönüyor (Machete Kills): 4

        Uzay Oyunları (Ender’s Game): 3.9

        Üç Yol: 4.3

        Yarım Kalan Şarkı (Unfinished Song): 5.2

        Yerçekimi (Gravity): 3.8

        Yılın Savaşı (Battle of the Year): 1.6

        Yozgat Blues: 6.5

        Zafere Hücum (Rush): 7.5

        Zamanda Aşk (About Time): 6.7

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar