Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KEREM AKÇA / keremakca@haberturk.com

        1980’lerin ünlü TV dizisini, 2014’te ana karakteri siyahi ve emekli yaparak bir sinema eserine uyarlamak riskli bir iş. Ama “Adalet”, bu konuda başarıya ulaşırken, nakış gibi işlenmiş, zamanlaması iyi ayarlanmış bir tür filmine dönüşüyor. Fuqua ve Washington’ın ikinci birlikteliği ‘adaleti sağlayan gizli ajan’ prototipi adına çekici açılımlar barındırıyor. Bizde 26 Eylül’de vizyona girecek filmi 39. Toronto Uluslararası Film Festivali’nde Denzel Washington, Chloë Grace Moretz, Marton Csokas ve Antoine Fuqua’nın da hazır bulunduğu dünya prömiyerinde izledim.

        2001’de “İlk Gün”de (“Training Day”) bir araya gelen ve baya da sükse yapan Antoine Fuqua-Denzel Washington ikilisi, sektöre iki yeni isim kazandırdı. Polisiye filmlerde bir kariyer inşa eden muhalif senarist David Ayer ve kamera arkasında iyi işçilik çıkaran Hollywood memuru Antoine Fuqua… Washington için ise değişen bir şey yoktu. Filmin gişede bütçesinin yaklaşık iki katı üzerine koyup, senelerce konuşulan bir tür sineması örneğine dönüşmesinin ona yarayıp yaramadığını söylemek güç.

        FUQUA’NIN KURTARICISI

        Ama aradan geçen 13 yılda Fuqua, kirli polis polisiyesi ve iki kafadar filmi şablonlarından beslenen “İlk Gün”deki türün dünyasına sadece “Brooklyn’in Azizleri” (“Brooklyn’s Finest”, 2009) ile döndü. Bunun yanında siyasi filmlerde Hollywood’un vatansever tarafına çekilmeye çalışıldı. Açıkçası “Adalet” (“The Equalizer”, 2014) onun yokuş aşağı giden kariyerini düzlüğe çıkarma adına güzel bir adım.

        1985-89 arasında yayınlanan, Ajans (The Agency) ve Şirket (The Company) olarak anılıp, CIA ile iliştirilen bir birime bağlı olarak çalışan McCall, sisteme, yozlaşmış polis teşkilatına karşı çıkan bir gizli ajan idi. Amacı ise adaleti sağlamaktı. Yani adalet sistemi ondan soruluyordu. Beyaz Edward Woodward’un casus ve özel müfettiş tipi dört senede önemli bir konuma ulaştı. Michael Sloan ile Richard Lindheim’in yarattığı dizi CBS’de tuttu.

        ‘ÖLDÜRME ARZUSU’ TABANINA NE EKLEMELER YAPIYOR?

        Burada ise emekli olan McCall’un Afro-Amerikalı olarak geri dönüşünü izliyoruz. Ama Washington ile Woodward arasında fazla yaş farkı yok. Belli ki Sony, projeyi Obama döneminin yükselişe geçen alt kültür kahramanlarına uyarlamış. Adaleti sağlamak da bir siyahi karaktere düşmüş. Şöyle bir zihin jimnastiği yapınca, Vin Diesel’ın “İntikam Ateşi”ndeki (“A Man Apart”, 2003) zayıf eylemi ve akılda kalmayan intikamcı tiplemesi asla karşımıza çıkmıyor. Washington’ın başrolünde olduğu, zamanla üvey baba-üvey kız ilişkisine dönen ‘rehine gerilimi’ damarlı “Gazap Ateşi” (“Man on Fire”, 2004) örneğindeki duygu sömürüsü de yok. Sanki her şey siyahi istismar filmi “Coffy”nin (1974) anlayışı ile yerine getiriliyor. Ne yalan söyleyelim Fuqua, o furyadaki kurguyu hafif camp (ama o zaman için belirleyici) hızlandırma numaralarına birkaç kez başvuruyor.

        “Adalet”, başlangıçta “Öldürme Arzusu” (“Death Wish”, 1974) ile “Sevginin Gücü” (“Léon”, 1994) arasından bir hikaye yapısını izliyor gibi gözüküyor. ‘İntikam filmi’ (‘vigilante film’) konseptinde incelenip 70’lerin bu konudaki ivmesiyle ele alınabilecek bir iskelete sahip. Film için “Akrep”in (“Scorpio”, 1973) türsel damarıyla “Öldürme Arzusu”nun tonunu ve formülünü buluşturuyor demek doğru olabilir. Daha da ileri gidersek Robert McCall’un “Taksi Şoförü”nün (“Taxi Driver”, 1976) Travis Bickle’ıyla ortak noktaları var. Gündüzleri markette çalışıp, geceleri sıradan bir lokantada oturup sakin bir yaşam sürdüğü, ama onun öncesinde şiddet uyguladığı sistemin dişlilerinde ayakta kalmaya çalışıyor. Bickle misali kötücül bir noktaya, bir kara film damarına ulaşılıyor mu? Hayır.

        RİTMİ İYİ AYARLANMIŞ, SORUNSUZ BİR FİLM

        Onun planlamalarını yer yer hızlanan kurguyla, genelde ritmi iyi ayarlanmış, genel planları, yakın planları sekmeyen ince işçilik harikası sekanslarla izliyoruz. Adaleti sağlama arayışı da Rus çetelerinden çalıştığı markette yaşanan masumları kıstırma bölümüne kadar saklı bir mizahla da karışık buluyor.

        Aslında Moretz’in 17-20 yaşlarındaki Rus hayat kadını tipinin lokantada karşısına çıkmasıyla içi burkulan bir adam bu. Ama onu bir daha görmememiz, işin ucunu pedofiliye veya “Sevginin Gücü” modeline götürmüyor. Bu geceleri iş bitiren ayrıksı kanun adamının psikolojisini izlerken zaman zaman 70’lerin olağandışı suçlularından birini seyrediyor gibi oluyoruz.

        ERKEK FİLMİNİ KADINLARA NASIL UYGUN HALE GETİRİRSİN?

        Peki Obama döneminde adalet sisteminin devreden çıktığı, yeraltı dünyasının kontrolünün elden kaçırıldığı evren, ancak grafik şiddetle mi rayına oturabilir? Mauro Fiore’nin lacivertle kahverengi arasında bir ahenk tutturup koyu renklerin tonlarıyla oluşturduğu karizmatik doku, net bir klasik anlatı sinemasıyla karşılık buluyor. Refn’in “Sürücü”sü (“Drive”, 2011) gibi saykodelik ve sitlize bir iş devreye girmiyor. Bir yerde karşımıza çıkan hızlı kurgunun, siyahi istismar filmleri döneminin özgürlükçü biçimci estetiğini andırdığı söylenebilir.

        Bu sefer Fuqua-Washington birlikteliği ‘kirli polislik’i bırakıp ‘gizli ajanlık’a yaklaşıyor. 130 dakikalık süresine karşın saat gibi işleyen bir tür sineması örneği, erkekler için canlanıyor. Moretz’in katkısıyla beliren yan hikayenin ise ‘kadın kitle de gelsin!’ gibisinden bir ticari hamle gibi durduğu söylenebilir. Günümüzde Tanrı figürünün artık Afro-Amerikalılar tarafından canlandırılacağı meselesinin kör kör parmağım gözüne kahramanlığa uzanması kabul edilebilir mi? Özellikle sondaki mesaj kaygısı ‘ne gerek var’ dedirtiyor.

        FİLMİN NOTU: 6.5

        Künye:

        Adalet (The Equalizer)

        Yönetmen: Antoine Fuqua

        Oyuncular: Denzel Washington, Chloë Grace Moretz, Marton Csokas, Bill Pullman, Melissa Leo

        Süre: 131 dk.

        Yapım yılı: 2014

        Diğer Yazılar