Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Hafta sonu kısıtlamaları başladığında sokaklarda turistlerin dolaşması pek dert edilmiyordu.

        Kısıtlamalar arttıkça “Bize yasaksa onlara neden serbest?” diyenlerin sayısı biraz çoğaldı.

        Virüsün farklı mutasyonlarının farklı ülkelerden gelenler nedeniyle yayıldığı haberleri çıktıkça yabancılara tolerans azaldı.

        Ardından, 15 Mayıs’tan itibaren kimi ülkelerden gelenlerden PCR testi istenmeyeceği açıklandı.

        Onun da üstüne Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu “Turistin görebileceği herkesi mayıs sonuna kadar aşılayacağız” dedi.

        Şu ekonomik darlık döneminde döviz önemli, bu yüzden turistlerin ülkemize gelmesi de çok önemli...

        Bu işten ekmek yiyen onlarca sektör var.

        Ama turist çekeceğiz derken, gelenleri rahat ettireceğinize dair açıklamalara fazla abanırsanız, kendi vatandaşınız “Turist benden daha mı kıymetli mi?” diye itiraz eder.

        Asıl maksat, turistler için değil hepimiz için güvenli bir ortam yaratmak olmalı.

        Neyse ki tepkileri erkenden fark eden Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu dün ikinci bir açıklama daha yaparak sözlerine açıklık getirdi.

        REKLAM

        "Turizm sektöründe çalışan tüm vatandaşlarımızı aşılıyoruz. Sadece turisti korumak için değil kendi vatandaşımızı korumak için de bu aşıyı yapmamız lazım. 'Turistin gördüğü' derken de turistin uzaktan gördüğü değil, kaldığı otel ve tesislerde çalışan vatandaşlarımızı kastettim. Kendi vatandaşlarımızın da aynı şekilde güvenli bir ortamda tatillerini geçirmeleri için bu tedbirleri alıyoruz. Turist için vatandaşımızı feda etme gibi bir durumumuz yok” dedi.

        İşte bu son cümle çok önemli.

        İktidarın yükselen tepkileri anlayışla karşılayıp turistler için vatandaşların feda edildiği algısını yıkacak adımlar atması gerekiyor.

        Tabii bir de aşı tedariki sorununu bir an önce çözmesi...

        CİMER'e yazılan her şikâyet ciddiye mi alınıyor?

        CİMER'e yazılan her şikâyet ciddiye mi alınıyor?
        0:00 / 0:00

        Türbede ellerini arkadan bağladı diye Ekrem İmamoğlu hakkında inceleme başlatılmıştı. Sebebinin Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) gelen ve normal şartlarda ciddiye alınmayacak bir şikâyet olduğu ortaya çıktı.

        Dün de Aleyna Tilki adlı şarkıcı kızımız hakkında yine CİMER’e yapılan bir şikâyet üzerine soruşturma başlatıldığını öğrendik.

        Suçu neymiş?

        “Anneme, kendime ve kardeşime aşı yaptırmayacağım. Çünkü güvenmiyorum. İnsanları koronavirüs değil, ilaçlar öldürüyor" demiş.

        “Ne var canım bu sözde? Sıradan vatandaş da söylüyor” diyeceksiniz muhtemelen ama İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ‘halk arasında korku ve paniğe neden olmak' suçundan soruşturma başlatma gereği duymuş.

        Sonuç? Tabii ki takipsizlik kararı çıkmış.

        CİMER’e gelen her şikâyet böyle ciddiye alınacaksa vay halimize!

        Sevmediğiniz kim varsa yazın CİMER’e bir şikâyet, nasıl olsa işlem başlatıyor savcılarımız.

        İttifak yapmıyormuşuz gibi çek pampa

        İttifak yapmıyormuşuz gibi çek pampa
        0:00 / 0:00

        Deva ve Gelecek partilerine “Millet İttifakı’na katılacak mısınız?” diye sorulduğunda “Henüz karar vermedik” diyorlar.

        CHP ve İYİ Parti’ye “Yeni partiler aranıza katılacak mı?” diye sorulduğunda havadaki kuşları sayıyorlar.

        Önceki gün İYİ Parti Lideri Meral Akşener son konuşmasında “Deva ve Gelecek ile muhtemelen yakında bir işbirliği olacak gibi” demiş.

        Peki sahiden de bu iki partinin ne yapacağı belirsiz mi?

        Elbette değil.

        Burada pek de samimi olmayan bir strateji yürütüyor muhalefet.

        “Deva ve Gelecek şimdiden yanımızda görünmezse, parti kimlikleri bizden bağımsız oluşur. Böylece AK Parti tabanından ya da Kürt seçmenden daha çok oy alırlar. O yüzden biz şimdilik ittifak yapmayacakmışız gibi davranalım” diye düşünüyorlar.

        İyi de seçmen bu partilerin kâğıt üzerinde kiminle ittifak yaptığından ziyade ne yaptığına bakıyor.

        Muhalif bir dil tutturdukları ortada...

        Cumhur İttifakı’nı kıyasıya eleştirirken, CHP ve İYİ Parti’ye yakın oldukları ortada...

        Liderler arasındaki karşılıklı ziyaretler ortada...

        Parlamenter sisteme dönüş çağrısı ortada...

        Siyasi söylem birliği ortada...

        Her iki partinin de ittifaka girmediği takdirde tek başına varlık gösteremeyeceği de ortada...

        "Daha belli değil" diyerek çocuk mu kandırıyorsunuz?

        Seçmen kimin kiminle nasıl ittifak yaptığını gayet net görüyor.

        Muhalefet politik hesap yapayım derken inandırıcılıktan ve samimiyetten uzaklaşmamalı...

        Diğer Yazılar